YAŞAM 29 Kasım 2017
20b OKUNMA     813 PAYLAŞIM

Kadınların Bilime Erkekler Kadar İlgi Duymadığı Yanılgısının Altında Yatan Sebepler

Bu yaygın görüşün ifade ettiği durum gerçekten böyle mi yoksa arka planda bazı sosyolojik etkenler mi var?
iStock


bu işin iki boyutu var

1) tarih boyunca, ünlü kadın bilim insanları

2) modern ve çağdaş dünyada kadın bilim insanları

bu ikisi harmanlanınca istatistiklerin sapıtması normal

çünkü kadınlar eşit seviyede eğitim, eşit siyasi temsiliyet , eşit aile içi rol dağılımı gibi haklarına gelişmiş toplumlarda bile daha yeni yeni kavuşuyor. son 50 yıl gibi bir süredir kadınlar akademik hayatın içinde, kadınların ev içi iş yükü paylaşılıyor (hala eşit değil) .

maalesef aynı zamanda son 200 yıldır (endüstri-sanayi-modernleşme) aşırı derecede uzmanlaşma ve akademik işbirliği şart hale geldi; gittikçe herhangi bir insanın tüm ömrü boyunca ortaya koyduğu zaman ve enerji ile o günün biliminden edinebileceği birikim yüzdesi azalıyor. cern gibi bir fasiliteyi düşünün yüzlerce mühendis, tekniker, fizikçi sadece devasa makinelerin yapımıyla uğraşıyor. bir parçacık fiziği makalesini yüz kişi beraber çıkarıyor vs. bu durumda artık tek kişilik bilim devri kapandı gibi, '5-10 yıl odama kapanayım da yeni bir devrime yol açacak bir teori bulayım' işi artık imkansız. dolayısıyla her dalda bir sürü uzman, onlarca başarılı kişi var ama eskisi kadar ünlü olamıyorlar. 

https://ngcproject.org/statistics

CERN bilim adamları.

şu durumda

2. kısım yani çağdaş toplumda kadın bilim insanları aslında yüzdesel olarak epey artmış olduğu halde, bunların klasik internet çağı bebesinin radarına bir 'tesla bobini' kadar düşmemesi normal. baştaki istatistikte görülebileceği üzere günümüzde fiziksel bilimlerde %20-30 oranında, biyolojik ve sağlıkla ilgili bilimlerde ise %50 ve daha fazla kadın araştırmacı var.

öte yandan bu önermenin daha baştan göz ardı ettiği gerçeklerden biri ise sosyal ve beşeri bilimler : bu alanlarda zaten kadınlar ezici çoğunlukta. bu durumda asıl erkeklerin 'edebiyata, felsefeye, tarihe, politikaya, ekonomiye...' vb ilgi duymaması gibi başlıklar tartışılabilir.

sonuç olarak tarih boyunca kadın bilim insanı, düşünür , politikacı vb. oranının azlığının 'kadınların doğası' gibi bir şeyden değil, doğrudan toplumsal koşullarla ilgili olduğu gayet rahat görülebilir. 3. dünya ülkeleri ve muhafazakar toplumlarda hala ev içi çeşitli rollerin kadının tartışmasız sorumluluğu görülmesi gibi adaletsizlikler devam etmese muhtemelen zaman ve fırsat açısından 'gerçekten' erkeklerle eşit ortama sahip olduklarında kadınların bilim yapmasını engelleyen iç bir mekanizma falan yok. 


sorguya açık tek nokta, uzmanlaşılan bilim alanlarının dağılımı olabilir

'eşit eğitim fırsatına sahip olduktan ve istedikleri tercihleri yapmakta özgür olduktan sonra neden fen ve mühendislik alanlarında hala kadın yüzdesi az? ' belki bunu sorgulayabiliriz. ama bunun açıklaması kadınların mühendisliği seçmemesi olduğu kadar erkeklerin sosyal bilimleri seçmemesi de olabilir. olayın iki tarafını da ele almalı. nasıl motivasyonlar ve koşullanmalarla meslek/uzmanlık seçiliyor ve bunda cinsiyetin rolü ne kadar önemli? 

mesela genç kadınları teknik alanlardan uzak tutan faktörlerden biri daha en başından o alanın erkeklerin dominasyonunda olması da olabilir (kısır döngü) . iş ortamının %99 erkeklerin egemenliğinde olması, ileride sırf cinsiyetinden ötürü iş bulamama veya düşük ücretle istihdam edilme riski, iş ortamında görevini rahatça yapamayacak olması, her gün yeniden erkek meslektaşlarına kendini ispatlama zorunluluğu (bkz: kadın mühendisi dikkate almayan ustalar vb.) kadınları uzak tutuyor . benzer şekilde yine erkeklerin ailenin geçimini üstlenmesi gibi toplumsal beklentiler erkek öğrencilerin maddi faktörleri daha çok önemseyerek mühendislik ve teknik alanlara sürüklenmesine neden olurken, bu konuda nispeten daha rahat hisseden kadınlar eğitimlerini gerçekten ilgilerini çeken psikoloji, sanat vb. alanlarda sürdürebiliyor. aynı şekilde sanatla, dizaynla ilgili veya insan ilişkilerinin önemli olduğu meslekleri seçen erkeklere karşı da belli bir toplumsal önyargı sürüyor.

Bu içeriği de beğenebilirsiniz