KÜLTÜR 27 Aralık 2017
34,3b OKUNMA     764 PAYLAŞIM

"Kendi Kültürünüzü Benimseyin" Dayatmasına Karşı Sorgulamaya Sebep Olan Bir Serzeniş

Normal şartlar altında da sürekli olarak gündem olan "kendi kültürümüz" mevzusu, her yılbaşında daha bir alevleniyor. Ancak bu konuda kaçırmış olabileceğimiz birkaç nokta var...
iStock

kendi kültürünü benimsemek, dejenere gençlik bunlar diyip sıyrılmak yerine gerçekten benimsenmesi gerekiyor mu diye sorulması gereken konu.

başka kültürlerin etkisi altına girmeyi eleştirmek kolaycılığa kaçmaktır

senin için de önceki nesil bunu diyordu, onlara da onların öncekileri, zincirdir bu. peki niye böyle? çünkü kendi kültürün bir dayatma haline gelmiş, bu da sende/öncekilerde içsel bir tepki yaratmış. kendi kültürüne dair uyguladığın şeylerin çoğunu "öyle gördük öyle yapıyoruz" kafasıyla yapıyorsun. kaldı ki, hiçbir yerden etkilenmemiş saf kültür diye bir şey var mı? türklerin islam'a geçişi ve sonrası da bir nevi dejenerasyon mudur mesela?

abd kültürünün tüm dünyada bu kadar yaygın olmasının sebebi sadece vahşi kapitalizm değil. haritada çin'in yerini bile gösteremiyor cahil bunlar diye eleştirdiğin adamlar kendi yamalı bohça kültürlerinin her öğesini senin kendi değerlerini özümsediğinden çok daha fazla kavrayabilmiş oldukları için, ve bunu da dayatarak değil her yeni gelen nesle sevgi ve eğlenceyle, sıfır stresle kavratabildikleri için sen bile etkisi altına giriyorsun.

örneğin yabancılar bir noel kutluyor, 6 hafta önceden bunu şölene dönüştürüyor, sen de burada yılbaşı ağacı süslemek hristiyan adeti midir değil midir onu tartışıyorsun, sokakta noel baba kovalıyorsun.

yabancı kültürlere karşı olmakla kalmıyor, kendi kültürel ritüellerimizi de kocaman bir sıkıntı çarkına dönüştürüyoruz. dünyayla paylaşmamız, medeniyet alışverişi yapmamız gereken konuları daha kendi çocuklarımıza bile aşılayamıyoruz. mesela çocukluktan beri her bayram belli başlı dayatmalara (kıyafet olur, akrabalara karşı hal tavır olur vs) maruz kaldığın için bilinçaltın artık her bayram bir yerlere kaçmak istiyor (istanbul'dakiler için trafiği de es geçmeyelim), mesela kurban bayramı diyorsun sokakları kan gölüne çeviriyorsun, oruç tutmanın amacını bile bilmediğin halde ramazan'da oruç tutmayanı dövüyorsun (sen yapmıyorsun biliyorum ama bunu yapanlarla aynı toplumda yaşıyoruz maalesef), kültür faşizmi yapıyorsun (yabancılar en azından kültür emperyalizmi yapıyor).

kısacası onlar mekanı süsleyip püsleyip konforlu bir ortam yaratıp seni davet ediyor, sen ise otur oturduğun yerde diyorsun. bu çark yeni nesilde ister istemez ortak (ve haklı) bir tepki oluşturuyor; dejenerasyon. aklını mantığını kullanan hangi genç bu şartlar altında dejenere olmaz?

sadece din bazlı kültürden bahseder gibi olduk, sanatta da durum aynı

kendi kültürümüze ait şeylerin övülmesinin altında duran koca boşluğu farkedenler eminim ki çoktur. ne öven niye övdüğünü bilir, ne de onu dinleyip onaylayan kişi. otomatik hareket haline gelmiştir bu. yabancı kültürlere ait eserler konuşulurken araya kendimizden bir şeyler katmak isteyenler oluyor mesela, abi neşet ertaş oo evet yaa. e iyi de neşet ertaş niye iyi? adamın derdi ne, ne anlatmak istiyor? boşver abi iyi işte.

çünkü dünyadaki baskın kültüre karşı zaman zaman bir savunma kalkanı oluşuyor, adı da kendini kandırmak. bizim kültürümüz zannedilen ama aslında ithal bir kültür(?!?) olan arabeski överken blues'a benzetenler gibi (çıkış noktaları bambaşka iki tür aslında, fularlı boş kafaların icadı bir benzetme sadece).

kültürümüze ait eserleri, gençlerde karşılık bulması için yabancı kültür tornasından geçirerek yeniden piyasaya sunmak şart olduysa bunda yıllar önce oturmuş olan dayatma alışkanlığının payı büyük. yeni bir şey üretmeyi geçtim dünyadaki yenilikleri takip bile etmeden sadece bizden diye bir şeylerin iyi olduğunu savunmanın geçersizliğini hala kabullenemeyenler yüzünden kendi kültüründen uzaklaşan nesiller büyüyor.

bu yüzden dünyaca ünlü tek tük sanatçımız var, biri fazıl say mesela, o da klasik batı müziği icracısı (bizden eserler de icra ediyor ancak bahsettiğim yabancı kültür tornasından geçirerek). bir ara tarkan dünya starı olur gibi oldu (ya da biz öyle sandık), o da aynı şekilde. sinemaya bakarsak, 70+ yıldır bilfiil çalışan sektör hala dünyaya sunulabilecek bir "türk sineması" ekolü ortaya çıkaramadı, bu ortamda kendi tarzını yaratmaya en çok yaklaşan nuri bilge ceylan istisna kalıyor. edebiyatta da beğenelim beğenmeyelim orhan pamuk gerçeği var. saydıklarımın hepsi bireysel başarılar, kültürümüzün başarısı değil.

kültürün temeli dayatma olunca bilim de hak getire tabii. yıllardır iyice koptuğumuz bilimde dünyada ses getirebilmiş (konunun tabana yayılıp yayılmadığını görmek adına yine yüzeysel bakarsak) bir aziz sancar var, o da yabancı ülkedeki çalışmalarıyla ün kazandı.

uzun lafın kısası

gençlerin kendi kültürümüzü benimsemesi için davetkar bir ortam hazırlamamız şart. dayatmanın, zorlamanın, mahalle baskısının, alaycılığın olmadığı bir tavır takınılmalı. aksi takdirde kültür emperyalizmi yapıyorlaağr denilen diğer kültürlerin sadece yüzeysel öğelerini ithal edip derinlikli gibi benimsemeye ve üreticilik/akılcılıktan uzaklaşıp ortadoğu bataklığına sürüklenmeye mahkumuz.