TELEVİZYON 27 Aralık 2021
24,9b OKUNMA     457 PAYLAŞIM

Kitapları Okumayanların The Wheel of Time'ın Sezon Finalini Anlamasını Sağlayacak Bir Yazı

Amazon Prime'ın hit dizisi The Wheel of Time sezon finali yaptı. Toplamda 15 ciltlik ve yaklaşık 10.000 sayfalık göz korkutan külliyatı okumamışsanız bazı yerler eksik kalabilir, açıklayalım.

çok ama çok uzun zamandır the wheel of time dizisini bekliyordum

sezonun geneliyle ilgili yorum yapmaktansa bölüm bazlı yorum yapmayı tercih ediyorum. o yüzden final bölümüyle ilgili ilk düşüncem: çelişkiler içerisindeyim. yani bölüm, kısım kısım, ya 1 olmuş ya 0. arası yok. iki saatte anlatılması gereken bir hikayeyi, her iki sekanstan birini atlayarak, bir saate sığdırmışlar gibi bir his oldu.

kötü değildi; sadece eksikti. bilmem anlatabiliyor muyum? o yüzden burada bölümle ve sezon finaliyle ilgili yorumlara anlayışla yaklaşıyorum. benim zaten buradaki yazılarımla üstlendiğim misyon biraz da tam olarak bunu ortadan kaldırmak. kitabı okumayanlar, sadece kitabı okumadıkları için, alacak olduklarından daha az keyif almakla yetinmesinler. bilgi eksiklerini ben yine doldurayım, zevk ve keyif kısmına siz karar verin.

burada önce, sıfır spoiler olacak şekilde, kitabı okumayan ve diziyi de izlemek isteyen arkadaşlara, bazı kavramları anlatacağım. sonrasında, sadece dizi spoiler’lı bir şekilde bölümle ilgili görüşlerimi yazacağım. en son kısımda da kitabı okuyan arkadaşlara maruzatım var, sizler çıkmayın arkadaşlar :) biraz sinirliyim, dert dinleyeceksiniz.

ambiyans için şuaraya da güzel bir müzik bırakarak keyifli okumalar diliyorum


efsaneler çağı ve genel wot tarihi

evet hikayenin geldiği nokta itibariyle artık bilinmesi gereken tarihi anlatma vakti geldi. efsaneler çağı, erkek ve kadın aes sedailerin en güçlü oldukları, tek gücün tamamen insanların iyiliği ve mutluluğu için kullanıldığı, tek güçle alakalı veya alakasız, teknolojinin çok gelişmiş olduğu, akademik ve bilimsel araştırmanın çok büyük bir şekilde desteklendiği, suç diye bir şeyin olmadığı, tüm insanların ogierler’in ve başka ırkların uyum içerisinde yaşadıkları, savaş kelimesinin bile sözlükte olmadığı bir çağ.

bu ütopik çağ devam ederken, o dönemin aes sedaileri çark’ın dışında bir yeni güç kaynağı keşfediyorlar. eril dişil ayırımı olmadan, her güç kullanıcısının erişebileceği, farklı bir güç kaynağı. burada aes sedailer tabi ki rahat durmuyorlar ve bir delik (bore) açarak buna erişmeye çalışıyorlar. ama bu gücün aslında karanlık varlık’ın özünü oluşturan gerçek güç (true power) olduğu ortaya çıkıyor ve açılan delik de karanlık varlık’ın zindanına açılan bir delik. bu delik sayesinde karanlık varlık zindanından diyara dokunabilmeye ve diyarı bozmaya başlıyor. karanlık varlık öyle bir kişi, kurum ve kuruluş değil. devine (tanrısal) bir konsept. ışık’ın antitezi. karanlık varlık’ın zamanla etkisi arttıkça toplumda bozulmalar başlıyor. yüz yıl gibi bir sürede gölge’nin tarafına geçen karanlık dostları peyda oluyor ve bunlar güçlenmeye ve ordular kurmaya başlıyorlar.

ve savaş başlıyor. medeniyet, savaşın anlamını bile bilmediği için karanlık varlık orduları önce zaferler kazanıyor. on senelik bir süre sonunda bu bir yıpratma savaşına dönüşüyor. milyonlar ölüyor, şehirler harabeye dönüyor ama gölge de ışık da kesin bir zafer kazanamıyor.

bu aşamada bazı çok ama çok güçlü aes sedailer, ölümsüzlük vaadi, kişisel hırs, servet kazanımı, geçmişte kırılan gururlarının intikamını almak gibi nedenlerden ötürü karanlık varlık tarafına geçiyorlar. işte bunlar da terkedilmişler (forsaken).

savaş uzadıkça topyekün savunma ihtiyacıyla aes sedailer tüm toplumların ve orduların kontrolünü alıyorlar. bunların kontrolü en güçlü aes sedai olan lews therin thelamon’a veriliyor. öncesinde karşı saldırılar başarılı olsa da, sonrasında zamanla ışık güçleri kaybetmeye başlıyorlar. savaşın bir an evvel bitirilmesi için artık ışık güçlerinin son bir hamle yapması gerekiyor.


karanlık varlık’ın zindanı ve mühürlenmesi

savaşta gelinen son çaresiz noktada erkek aes sedailer ile kadın aes sedailer (amrylin makamı) arasında bir anlaşmazlık doğuyor. erkekler karanlık varlık’ın zindanındaki delik’e doğrudan saldırıp bunu mühürleme planıyla geliyorlar. kadınlar ise şu anda spoiler olan, ama rand çocuğumun keşfedeceği başka bir plan yapıyorlar. lews therin, amerilyn makamı’nı ikna edemiyor. ve son bir çaresiz saldırıyla 99 erkek aes sedai’yle birlikte karanlık varlık’ın zindanına saldırıyorlar.

saldırı başarılı oluyor. karanlık varlık’ın zindanındaki delik mühürleniyor; o sırada içeride olan tüm terkedilmişler (forsaken) de içeride kısılı kalıyor. lews therin, zindanı kapatıp 7 mühürle mühürlüyorlar. savaş tam kazanılmış gibi dururken, karanlık varlık son bir hamleyle gücün eril kısmını zehirliyor. erkek aes sedailer yavaşça delirmeye başlıyor ve o muazzam (gerçekten muazzam) güçleriyle milyonları öldürerek, şehirleri haritadan silerek dünyayı kırıyorlar ve kırılış başlıyor. kırılış tüm ama tüm erkek aes sedailer ölene, avlanana, yalıtılana kadar devam ediyor. kalan insanlar survival of the fittest modunda oradan oraya savruluyorlar. kırılışla bu çağ bitiyor ve yeni çağ başlıyor. 3000 sene sonra ise rand doğuyor.

çark kendisini tekrar ettiği ve devamlı denge aradığı için de, ejder artık reenkarne olmuş olduğu için, karanlık varlık’ın gücü ve dünya üzerindeki çok sınırlı etkisi burada ufaktan artmaya başlıyor. afet ilerliyor, karanlık dostlarının sayısı artıyor, terkedilmişler birer birer uyanmaya başlıyor filan. yani çark, tüm gücüyle, tüm ihtimal ve olasılıkları, reenkarne olan yenidendoğan ejder ile karanlık varlık arasındaki bir son savaşa (tarmon gai’don) doğru yöneltmeye başlıyor. bir köyde 3 (5 değil kavga çıkartırım) ta’veren çıkması, ejderin doğuş kehanetinin görülmesi, min’in doğmuş olması vs.


tek güç nesneleri

efsaneler çağından kalma bazı nesneler, güç kullanıcıları tarafından tek güçle etkileşime girmek için kullanılabiliyor. bunlar oldukça ama oldukça ender. zira bunları yaratma yeteneği, zaman içinde kaybolmuş durumda. efsaneler çağından ne kalmışsa o. aes sedailer, bu nesnelere dair mutlak hak iddia ediyorlar ve denk geldikleri bu nesnelere hemen el koyup tar valon’a gönderiyorlar. tar valon’un depolarında hatırı sayılır bir envanter var. bunların bazısı güçlü, bazısı zayıf, bazısının özel bir amacı var. bazıları heykel, bazıları takı, küpe kolye. hepsi çok değişik formlarda olabiliyorlar. ama hepsi de çok ama çok ender bulunuyor. bunların üç tipi var:

1. angreal. güç kullanıcılarının çekebileceği ve kullanabileceği güç miktarını arttıran nesneler.

2. sa’angreal. bunlar da aslında angreal. ama bunların izin verdiği güç miktarı, angrealler’in çok ama çok ötesinde. tabi ki bunlar çok daha ender bulunabiliyor. bir angreal veya sa’angreal sadece ya eril ya da dişil güce dokunabiliyor. hem kadın hem de erkek kullanımı için bir angreal veya sa’angreal yok.

3. bir de ter’angreal denenler var. bunlar genelde özel bir amaç için yaratılmış olan güç nesneleri. bazıları tek güç kullanılmasını bile gerektirmiyor. bazısının gerçek amacının ne olduğu zaman içerisinde kaybolmuş; ama başka amaçlar için kullanılıyor. mesela aes sedailerin üç yemin etikleri yemin çubuğu bir ter’angreal.


valere borusu (horn of valere)

çok eski zamanlardan kalmış kadim ve çok güçlü bir savaş borusu. bu boru üflendiğinde çark içinde tarih boyunca tekrar tekrar reenkarne olmuş bazı büyük kahramanların hayaletleri gelip savaşta boru üfleyenin yanında saf tutuyor. bunlar geçmişin tarihi figürleri, kahramanları, ta’verenleri. büyük imparator arthur şahinkanadı, amaresu, brigitte silverbow, rogosh eagle-eye filan boru kahramanları. bunların bazıları diyarda mitik karakterler, adlarına efsaneler yazılmış; bazıları da söyleyemem, ağır spoiler (yine). çark bunların bazılarını tekrar tekrar reenkarne ederek epik hikayeler oluşturuyor. kimin hangi şartlarda neler yaparak boru kahramanı olacağına dair bir kriter yok. boru çok kadim bir nesne. üzerinde “ia mi aven moridin isainde vadin.(mezar çağrıma engel değil)” yazıyor. kehanetlerde valere borusu’nun son savaşta hazır bulunacağı belirtiliyor. kimin üfleyeceği meçhul, ama son savaşla alakalı olduğu için ejder olduğu farz ediliyor.

valere borusu, hikayenin geçtiği noktada kayıp. ama diyarda belki de bilinen en büyük mit. illian ülkesi, her on-on beş yılda bir dünya çapından maceracıları çağırarak büyük boru avı düzenliyor. meraklılar, bilim insanları, paralı askerler, maceracılar, soylular, asiller, köylüler hepsi kendi teorilerinin peşinde dünyaya dağılıp valere borusunu arıyorlar. bulunması demek diyarın en ama en büyük magazin olayı demek. ozanlar valere borusu ve boru avına dair tonla hikaye yazıyor, baladlar besteliyor. hanlarda en çok tercih edilen hikayeler valere borusuna dair.

seanchan

bunlar denizin diğer tarafında, başka bir kıtada yaşayan bir halk. arthur şahinkanadı’nın soyundan geliyorlar. imparatorluğu döneminde oğullarından biri denizin ötesini keşfetmek için donanma ve ordunun bir kısmıyla maceraya açılıyor. sonrasında imparatorluk parçalanması, devam eden savaşlar vs yüzünden bunlar unutuluyor. diğer tarafta bunlar hayatta kalıp, gelişip bir imparatorluk kuruyorlar ve (kendilerine göre) arthur şahinkanadı’nın tek gerçek mirasçısı olarak hak iddia ettikleri bütün diyarı fethetmek için büyük geri dönüşe başlıyorlar. askeri açıdan son derece güçlüler. hikayenin gidişatında yine ileride ana aktörlerden biri olacaklar. inanılmaz bir kendilerine has kültürleri var, bu kısmıyla ilgili ne yazarsam spoiler.


ishamael, betrayer of hope

asıl adı elan morin tedronai. terkedilmişlerden biri. lews therin zindanı mühürlediğinde diğer terkedilmişler içeride kalırken ishamael tesadüfen kısıtlı bir şekilde içeride kalıyor. bu nedenle 3000 yıl boyunca ara ara ortalıkta geziniyor. lews therin ve rahvin dışındaki en güçlü erkek yönlendirici bu. o dönemde ishamael de ejderin reenkarne halini arıyor ve o yüzden trollocları iki nehire gönderiyor.

cuendillar

tek güçle yaratılan ve yok edilmesi (tek güçle bile) imkansız olan bir madde. yine bunun nasıl yapılacağı, efsaneler çağında yok olan bir sır. ara ara cuendillar’dan yapılmış ve o çağdan kalmış nesnelere denk gelinebiliyor ve bu nesneler inanılmaz paralara satılıyor. lews therin’in karanlık varlık’ın zindanını kapadığı 7 mühür de cuendillar’dan yapılmış.

bu noktadan sonra, sadece dizi ile ilgili notlarım ve spoiler'lar yer alıyor

- lews therin thelamon. tip beklediğim gibi çıkmadı. ışık ordularının kumandanı, ilk erkek aes sedai için son derece basit, görkemsiz ve epiklikten uzak bir muhabbet ve ortam buldum. bu kısımla ilgili beklentim daha fazlaydı sanırım.

- karanlık varlık. tabi ki bu gerçekten karanlık varlık değil. ishamael rand’ı manipüle etmek için başından beri kendisini karanlık varlık olarak lanse ediyor. moraine’in bile bunu son savaş sanması da normal. kimse bilmiyor ki nasıl gelişecek, neler olacak.

- rand’ın hem spiritüel platformda hem fiziksel dünyada ishamael ile mücadelesi nefis olmuş. sinsi sinsi rüyanın gerçekliğini test etmesi, ishamael kendisine öğretsin diye ikna olmuş gibi yapması, sonrasında mutlak bir şekilde ve komple reddedip, sonuçlarını tamamen kabul etmesi, tamamen ve tamamen şahane. kitaptaki olaylardan farklı. ama ruh ve rand’ın kişiliği aynı.

- fal dara’nın umutsuz bir savaşa hazırlanması. mükemmel olmuş. sınırboyluların psikopatlığı, yeminlerinin ve misyonlarının gücü, kadın-erkek mobilize olması tam kararında ve güzel bir görsellikle verilmiş.

- beş kadın güç kullanıcının bağ kurma sahnesi güzel bir detay yakalamış. aes sedai eğitimi, güç kullanmayı olduğu kadar onu ve kendini kontrol etmeyi de şartlandırıyor. gücü çekmek çok tatlı bir his; sesler, kokular, renkler çok daha canlı. gücü bırakınca hep bir hayal kırıklığı oluyor. o yüzden güçlü olmak kadar, bırakabilmek de önemli. geçen bölümden, fal dara lordunun kardeşinin beyaz kulede eğitime gittiğini ama çok güçsüz olduğu için geri gönderildiğini biliyoruz. o yüzden kontrol ve salıvermek konusunda bilgisiz, eğitimsiz ve deneyimsiz. o yüzden bu sahnede diğerlerini yakma pahasına kendini kaybediyor.

- nynaeve’in fiziksel olarak mı yandığı, kendini mi yalıttığı, tam olarak ne olduğu hususu çok havada kalmış. ikisi arasında açık ara nynaeve daha güçlü. eğer birisinin başına bir şey gelecek idiyse bu egwene olmalıydı. ama sanıyorum sadece egwene’e bir kahramanlık çıkarmak pahasına, güzelim konsepti harcamışlar. kesinlikle ve kesinlikle olmamış.

- evet buldukları cuendillar nesne, mühürlerden biri. kırılıyor olması imkansız, ama kırılıyor. bu da karanlık varlık’ın güçlenmeye başladığının işareti. tüm hikaye zaten 7 mührün tamamının kırılması, kırılmaması, ne kadar dayanacağı, kimin kıracağı üstüne kurulu. yerleri bilinmeyen 6 mühür daha var. sadece bu kısmı, mühürleri filan daha iyi açıklayabilirlerdi. karanlık varlık’ın zindanına 100 erkek aes sedainin yaptığı saldırıyı flashback vermeden “aa kıçıma bişey battı bu ne” diye son sahnede birden kırık cuendillar mührü çıkarmaları, yine havada kalmış. biraz açıklayabilirlerdi.

- mat’ı bir saniye gördük. zaten diziden ayrıldı. o yüzden hikayesini değiştirmek zorunda kaldılar ve ortalıkta yok. bize unutturmamak için minik ve manasız bir sahneye eklemişler. yeni sezonda yeni mat görücez umarım.

- valere borusu. tarihin en önemli kayıp nesnesini, iki ses duydun diye ortada bırakıp koşmazsın :) nöbetçilerin koşması, boruyu bırakmaları, kurbanlık gibi kesilerek öldürülmeleri, inanılmaz kötü olmuş. tamam boruyu çalacaklar da, bu kadar kitabın ruhuna uymayan bir sahneyle olmamalıydı. uno orayı o soluklara dar ederdi. diğerleri de. lan gibi adamlar bunlar sonuçta. loial bile kulakları arkaya yatırır, hissiz bir bahçıvan edasıyla “zararlı otları” ayıklardı.

- perrin faydasız. perrin sahnelerinin hiçbirini çözemedim. sarı sarı bakıyor. başka da fonksiyonu yok. sanki büyük bir şey yapacakmış gibi bir de loial’le hasbıhal ettirdiler. hiç olmamış.

- padan fain ve borunun çalınması. ana hikayeden daha iyi olmuş. hikayenin çok uzamaması için yapıldığını düşünüyorum. farklı ama tutarlı olmuş. ikinci sezon boru peşinde koşacağız.

- moraine'in rand'ın boğazına bıçak dayaması sahnesi nefis olmuş. gerekirse rand'ı öldürmek de dahil, ejder'in karanlık varlık tarafında savaşmasını engellemek için nereye kadar gidebilir, onu görmüş olduk.

buradan sonrası ise, sadece kitabı okuyanlar için

kitapla ilgili de inanılmaz ağır spoiler içermektedir.

- beş taveren konusu. ıslarla ama ısrarla senaryo buraya takılmış. hayır kardeşim, mümkün değil. hikaye tamamen sıfırlanır. mat, perrin ve rand ta’veren. egwene ve nynaeve ta’veren değller. nokta. senaristler akıllı olsun; kadroya iki de kadın ekleyelim diye ta’veren sayısını 5 yapamazsınız.

neden? bir ta’veren çevresinde deseni, uzay zamanı büküyor. tüm ortam ve ihtimaller, ta’veren’in ihtiyaçlarına göre şekilleniyor. rand’ın en karanlık anında cadsuane’e “seni tek güçle öldürmeme bile gerek yok. sadece ve sadece buna ihtiyacım olduğunu düşünsem, tesadüfen kalp krizi geçireceğine, desen’in senin kalbini durduracağına inanmıyor musun?” dediği kadar büyük bir etkiden bahsediyoruz. mat ihtiyaç duyacağı için verrin bir türlü seyahat edemiyor. perin ihtiyaç duyacağı için hem seanchan ordusu öncü kolları hem de galad ve beyaz cübbeliler seyahat edemiyor. rand zaten en güçlü ta’veren. bir şehre girdiğinde halıdan düşüp bacağını kıran da oluyor; beş kat kafa üstü düşüp kalkıp yürüyüp giden de. en imkansız ihtimaller, sırf rand orada bulunduğu için, ve asla iyi/kötü dengesi bozulmayacak şekilde, çatır çatır gerçekleşiyor. adam her 20 sayfada bir ta’verenlik yapıyor. sea folk’la müzakere ederken mesela. mat sea folk’u rüzgarlar çanağını kullanmaya ikna ederken mesela. ta’veren etkisi “çevremde hava boğuldu, nefes alamayacak gibi oldum, güneşin önünden bir gölge geçti; başım döndü ve ağzımdan kelimeler fırlayıverdi” olarak geçiyor. özellikle rand’ın ta’veren etkisine dayanabilen bilinen iki kişi var. egwene (amerilyn makamı ile kendini özleştirdiği için) ve tuon (kristal taht ve imparatorlukla özleştirdiği için). her ikisinde de görüşme bittikten sonra, çevresindekiler “nasıl dayandın boğulacak gibi hissettik, ben emindim kabul edeceğine” filan diyor. çevresindekiler bile.

- egwene veya nynaeve ta’veren olsaydı, kitabın yarısına gerek kalmazdı. senaristler bunu bilmiyor mu, okumamışlar mı anlamadım. tüm o kule salonu muhabbetleri, mücadeleler, hiçbirine gerek kalmaz. zaten ta’verensin ve ihtiyaç duyuyorsun. ne kasacaksın? kitabın orijinal hali hatta bu konuda daha sjw friendly. kadınlar bildiğin güçle, bilgelikle o noktaya geliyorlar; erkekler ta’veren ve şanslı. al bu mesajı işle. neden ilave ta’veren slotu yaratıp “ehe mehe kadın da olsun eşitlik olsun” noktasına gelip kitaptaki güçlü kadın karakterleri sulandırıyorsun? neyse sinirlendim.

- eye of the world. dünyanın gözü. bomboş, ne olduğunu anlamadığımız, sadece rand’ın hatırladığı bildiği bir müştemilat olmuş. kitapta burası, kırılıştan sonra hala akıl sağlığını koruyan bazı erkekler ve kadın aes sedailerin birlikte son çare olarak yarattıkları, gücün eril kısmının saf ve lekesiz bir şekilde depolandığı bir son kaynak. ileride yenidendoğan ejder ihtiyaç duyarsa diye büyük bir fedakarlıkla yaratılıyor ve koruması da bir nym olan somestha’ya emanet ediliyor. hayatta kalan son nym. valere borusu da dragon banner (ejder sancağı) da o yüzden burada saklanıyor. ejder burada kendisini bulacak, tebliğde bulunacak. valere borusunun fal dara’da gömülü çıkması, tamam anlıyorum, hikayeyi basitleştirmek için olmuş. ama tüm dünyanın gözü mitini de harcamışlar.

- seanchan. geldi gadasını aldıklarım. suldam ve damane’ler süper olmuş. bu dizi bu görselleştirme işini iyi yapıyor işte. ever victorious army, hakkı olan topraklara geri döndü.