PSİKOLOJİ 23 Kasım 2020
22b OKUNMA     476 PAYLAŞIM

Kız ve Erkek Çocukları Ne Zaman Pembe ve Mavi Giymeye Başladı?

Mavi ve pembe rengin iki cinsiyeti ayırt etmede kullanılması 1800'lü yılların sonlarına dayanıyor.

geçmişten günümüze kadın ve erkek rolleri ve kimlikleri sürekli yeniden tanımlanmış ve değişiklik göstermiştir. mavi ve pembe rengin iki cinsiyeti ayırt etmede kullanılması da 1800'lü yılların sonlarına dayanıyor. çünkü o dönemlerde kız ve erkek çocuklarına genelde beyaz ve dantelli kıyafetler giydiriliyor. bunun en büyük nedenlerinden biri de o dönem beyazın saflık ve temizliğin rengi olarak algılanması. bundan dolayı 1800’lü yılların sonuna kadar tüm çocuklara beyaz kolalı elbiseler ve etekler giydirilmiş. çocukların saç kesimlerinde de cinsiyet ayrımı yapmaksızın çoğunda uzun kaküllü kesimler yer almaktadır.


birçok farklı kültürde pembe rengi kız çocuklarıyla, mavi rengi erkek çocuklarıyla özdeşleştirmiştir. çocuk doğduğu andan itibaren bu renkleri görse de aslında bir yaşına kadar bu ayrımın farkında değildir. iki yaşına gelen bir kız çocuğu mavinin kendine ait olmadığını ayırt edebilmektedir. kız ve erkek çocuklar iki yaşından itibaren cinsiyet ayrımının farkına varmakta ve çevresinde gördükleriyle, kız-erkek tanımının nasıl olduğunu anlayabilmektedir. çocukların maruz bırakıldığı renk seçimleri, kendi davranışlarını olduğu kadar yetişkinlerin de çocuklara karşı olan davranışını belirlemektedir

renklerin cinsiyeti temsil etmesi 20. yüzyılda endüstri devrimi ve tekstilin yükselişe geçmesiyle başlamıştır. aslında 1800'lü yıllara kadar pembe daha kararlı ve güçlü bir renk olduğu için erkeklerde, daha narin görünen mavi ise kız çocuklarında kullanılan bir renkti. pembe renk ilk olarak nazi almanyasında feminenlikle özdeşleştirilmiş. buna rağmen hristiyan kilise tasvirlerinde meryem genelde mavi renk giymiş kıyafetlerle gösterildiği için mavinin kadınsı bir renk olduğu inanışı hakimdi. bundan dolayı kız çocuklarına mavi renk giydirmek yaygındı.

bu düşünce 1950’lerde değişti ve pembe renk bu dönem kadınla özdeşleştirilmeye başlandı. bu değişimin o dönem audrey hepburn'ün oynadığı funny face filmiyle başladığı düşünülür. 1970'li yıllar ise bu konuda zirve yılları olmuştur. yükselen kapitalizmle beraber artan seri üretim tüketimi arttırmış ve her cinsiyete özel ayrı bir ürün oluşturmaya gidilmiştir.


renk ayrımındaki ilginç bir nokta ise örneğin oyuncak mağazalarında kız çocuklarıyla ilgili reyonlarda pembe renk bas bas bağırırken ve bu kadar baskınken erkek çocuğuna ait reyonlarda mavi renk bu kadar hakim değil ve göz yormaz. mavi renk erkeklerde kızlarda pembe rengin baskın olması kadar vurgulanmıyor. erkek çocukları için kıyafet, renk ve oyuncak çeşitlerinde daha serbest bir seçim söz konusudur. buna karşılık kız çocuklarına ait hemen bütün oyuncaklar, kızların zihinsel gelişimlerine değil, dış görünüşlerine yönelik tasarlanmıştır ve pembe tonlarındadır. "pembe" artık sadece bir rengin adı değil, kadının çocukluktan başlayarak üzerine yapıştırılan bir etiket ve tüketime hizmet eden bir popüler kültür ikonuna dönüştürülmüştür. bu konuyu eleştirmiş ve kızların çocukluktan itibaren kasıtlı olarak zihinsel gelişmelerden alıkoyulduğuna vurgu yapmıştır:

"pembe renge bulanmış ve simlerle bezeli reyonda, disney prenseslerine ilişkin bebeklerin, prenses kıyafetlerinin, makyaj ve manikür setlerinin ve hatta üzerinde disney prenseslerinden birinin resmi olan oyuncak kredi kartlarının arasında kız çocuklarını bilimle tanıştıracak, onları düşünmeye sevk edecek bir tane bile oyuncak yoktu! reyondaki tüm oyuncaklar adeta kız çocuklarına kafayı fazla detaylı işlere takmadan giyinip, süslenip, tüllere ve simlere bulanıp, beyaz atlı prenslerini beklemelerini öğretir gibiydi."

renklerle cinsiyet ayrımının amerikan kültüründe şekillendiği bilinmektedir. 1927’de times dergisi, cinsiyete göre renk kullanılan kıyafetlerin olduğu amerikan mağazalarının bir listesini çıkartmıştır. bu dönemdeki mağazaların birçoğunda erkek çocukları için pembe renkli kıyafetler önerilmekte ve satılmaktadır. bu tabloya göre, 1940’lara kadar da erkek ve kızlara belirli renk kalıpları dikte edilmemiştir. artan seri üretimle beraber çocuğun tarzı yeniden tanımlanmış ve cinsiyet ayrımı yapmak suretiyle giyim tercihleri kalıcı olarak belirlenmiştir.

okula giderken kızların anneleri gibi, erkeklerin ise babaları gibi giymeleri beklenmiştir. ancak kadınların bu tabuyu yıkışı 1960’lardaki feminizm ve kadın özgürlüğü hareketleri ile değişmiştir. bu dönemde erkeklik tanımına kafa tutan ve eşit haklar isteyen kadınlar, tomgirl denen bir tabir ortaya atmışlardır. tomgirl, kadının toplumdaki yerine ve önemine vurgu yaparken aynı zamanda, kadının da daha maskülen görünebileceği, sınırlamayan kıyafetler ve renklere bürünebileceği bir dönemi başlatmaktadır. bu dönemde kadınlar için, anti-feminen, moda mesajlarını önemsemeyen ve seksist olmayan bir moda anlayışı ve görünüm yükselişe geçmiştir.


amerikan kültürü, pembenin popüler kültür ikonu olmasında büyük katkı sağlamıştır. bunun en somut örneklerinden biri barbie bebek kültürüdür. cinsiyet ayrımcılığı yaptığı yönünde yoğun eleştirilere maruz kalan barbie bebek logosundan ambalajına ve kıyafetlerine kadar çoğunlukla pembenin her tonunu kullanmaktadır. istatistiki olarak, dünyada her üç saniyede bir barbie bebek satılmakta ve bu bebek, hemen her kız çocuğunun hayatına dokunmaktadır. barbie pembesi olarak anılan her türlü tekstil ve güzellik ürünü, kadın üzerinden yürütülen bir kültür bombardımanıdır. toplumsal cinsiyet ayrımcılığının bilinçli olarak yarattığı bu renk dayatması, kız çocuklarını sınırlandırmakta ve niteliksiz bir yapıya büründürmektedir.

kız çocuklarını pembenin esaretinden kurtarmak ne kadar önemli ise, erkek çocuklarının da pembe giyinebilme özgürlüklerinin olması o kadar önemlidir. renk, doğada var olan bir kavramdır ve tabiat insanlara böylesi bir ayrım dayatmamıştır. bu ayrım çabası insana dair yaratılan bir olgudur. nedeni ise kapitalizmle yakinen ilgili olup, daha çok üretip daha çok tükettirmek için yaratılan bir kalıptan ibarettir. özgür ve bağımsız kadınlar yetiştirmek için bu kalıplara sıkıştırılmayan, çok yönlü düşünebilen ve kendi tercihlerini yapabilen nesillere ihtiyaç vardır. cinsiyet ayrımının boyutlarından biri olarak sayılabilecek renk kavramı, bu açıdan önemlidir. pembe çılgınlığının önüne geçmek için belki de eski dönemlerdeki insanların yaptığı gibi, çocuklara özgürce istediği renk giydirilmelidir.

yararlanılan kaynak: gender of color: when girls and boys started to wear pink and blue