SİNEMA 7 Temmuz 2022
33,4b OKUNMA     467 PAYLAŞIM

Köyden Kasabadan Epey Bir Süre Uzak Durmanıza Neden Olacak Taşra Filmleri

Bu yerli-yabancı taşra filmleri sayesinde ("nedeniyle" mi demeli?) köyünüze gitmekten uzun bir süre imtina edeceksiniz. Hazırsanız başlayalım.

bazı filmler vardır, insanın şehrin gürültüsünden uzaklaşma hissini söküp alır. genelde korku filmleri bu yönde filmlerdir. şehirden ve ailelerinin yanından uzaklaşan gençlerin korku filmlerinde başlarına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmez. ancak, ben bugün korku filmlerinden bahsetmeyeceğim. öyle filmlerden bahsedeceğim ki bir daha köy hayatıymış, pastoral deneyimlermiş, şehrin kalabalığından kaçmakmış, taşraymış, küçük kasabalarmış... bunların bahsini bile açmak istemeyeceksiniz.

10) the devil all the time (2020)

2020 yılında netflix’te gösterilen ve tam bir yıldızlar geçidi olan bu film nedense hak ettiği övgüyü alamadı. halbuki amerika'nın ufak kasabalarında sıkışıp kalmış basit insanların başlarına gelenler, insanı şehrin yalnızlığına aşık edecek cinsten tuhaflıkta olaylardı.

9) mine (1982)

bu listede birkaç türk filminden de bahsedeceğim; çünkü taşra hayatı dendiğinde bunu en iyi anlatan sinemalardan biri kesinlikle bizde. "mine" filminde de türkan şoray'ın güzel bir kadın olarak uğraşmak zorunda kaldığı mahalle baskısı, insanı şehirlerde yalnız başına yaşadığına şükrettirir.

8) canoa a shameful memory (1976)

bir grup genç meksika'nın küçük bir köyünde huzur içinde birkaç gün geçireceklerini zannederler; fakat bu küçük köy, koyu bir yobazlığın baskısı altındadır. köye gelen gençlerin komünist ve dinsiz olduğu dedikodusu bir anda köye yayılacak ve bu küçücük yerde gençlerle birlikte sizde sıkışıp kalacaksınız.

7) yılanı öldürseler (1981)

yaşar kemal'in romanından uyarlanan ve türkan şoray'ın yönetmenliğinde çekilen bu film, çukurova'nın bir köyünde bir çocuğun baskılarla bir canavara nasıl dönüşebileceğinin trajik bir anlatısıdır. böylesi baskıcı bir ortamda bırakın kadın olmayı insan kalabilmek bile çok zordur.

6) breakdown (1997)

kurt russell'ın canlandırdığı jeff taylor, eşiyle birlikte amerika'nın insan geçmez otobanlarında seyahat etmektedir. tatil amaçlı çıktıkları bu yolda amerika'nın şehirden uzak yerleşkelerinin acımasız yüzüyle karşılaşırlar. jeff'in karısını kaybetmesi ile başlayan süreç gerilim dolu dakikaları da beraberinde getirecektir.

5) kız kardeşler (2019)

emin alper üçüncü uzun metraj filminde, kadın olmanın zaten zor olduğu bir ülkede bir de köy yerinde kadın olmanın getirdiği zorlukları anlatır. köy, üç kız kardeşi de içine hapsedip kapatmıştır. üçünün de tek isteği köyden kaçabilmektir; ancak taşradan çıkabilmek bu üç kadın için çok büyük bedeller demektedir.

4) the last picture show (1971)

peter bogdanovich'in yönetmenliğini yaptığı ve jeff bridges'in de oldukça toy haline denk geldiğimiz bu film, bugün pek çok sinema eleştirmeni tarafından sinema klasiği olarak değerlendirilmektedir. kuzey teksas'ın ufak bir kasabası, film boyunca yavaş yavaş çürürken beraberinde içinde yaşayanları da büyük trajedilere sürükler. herkesin birbirini tanıdığı bu ufak kasabada düşen herkes yanında bir başkasını da götürmeye meyillidir.

3) straw dogs (1971)

her halinden mülayim biri olduğu belli olan matematikçi david sumner, genç ve güzel eşiyle birlikte karısının köyüne yerleşmiştir. sumner, bu ufak köy yerinde eşiyle birlikte huzur dolu yıllar geçirmeyi planlarken eşinin eski erkek arkadaşlarının evine ve karısına dadanması sonrasında hiç arzu etmediği bir şiddet sarmalının içine girmek zorunda kalacaktır.

2) dogville (2003)

peşindeki mafyadan kaçan grace isimli güzel bir kadın, barınmak ve korunmak amacıyla colorado'da dogville adlı küçük ve tatlı bir kasabaya sığınır. başta herkesin yardımsever göründüğü bu şirin kasabada bir süre sonra işler sarpa saracaktır. kadına karşı gösterilen iyiliklerin karşılıkları alınmak istenince insanın gerçek doğası da bu küçük kasabada gün yüzüne çıkar.

1) deliverance (1972)

dört beyaz yakalı orta yaşlı erkek yapılacak baraj sebebiyle yok olmak üzere olan kuzey georgia’daki doğa harikası nehri son bir kez görmek ve nehrin üzerinde rafting yapmak için yola koyulurlar; ancak onları amerika'nın şehirden uzak vahşi doğasında yaşamaya alışmış yabani güneyliler karşılar. şehirdeki hiçbir kuralın geçerli olmadığı bu vahşi ortamda onları çok kötü bir sürpriz beklemektedir.