EKONOMİ 25 Ocak 2019
290b OKUNMA     3292 PAYLAŞIM

"Kriz Varsa Bu Lüks Arabalara Kim Biniyor?" Sorusuna Cevap Veren Bir Veri Analizi

Ekonomik çalkantıların yaşandığı 2018 ve 2019'un kriz ortamında duyduğumuz sorulardan birine istatistiklerle verilen güzel bir cevap.
iStock

"yollar porsche ve ferrari kaynıyor, herkes audi, bmw, manda kasa mercedes'e biniyor" iddiası tamamıyla zırvadan ibaret. ülkemizde 2018'de satılan tüm otomobillerin yaklaşık % 97'si 1600 cc altı ve sadece %3'ü 1600 cc üstü; https://www.arabam.com/…ik-ayinda-yuzde-39-kuculdu/

2015, 2016 ve 2017 yılında da bu durum farklı değildi. 

sokaklarda gördüğünüz bmw 5.20'ler, audi 5-6-7'ler, porsche'ler, ford mustang'ler masserati'ler... sadece tepedeki yüzde 2-3'lük mutlu azınlığa hitap ediyor. mamafih, yandaş gazeteler bile bu durumu yazıyor. https://www.ntv.com.tr/…atti,cu-piejqf0sz3hlicxuq9w

yani; satılan 1600cc üstü otomobillerin tümünü lüks kabul etsek bile, bunların sadece %3'ü zenginlere hitap eden lüks segment. peki neden sosyal medyada yazan kardeşler hep lüks arabalardan bahsediyorlar?

a) genellikle zengin semtlerde, muhitlerde oturuyorlar.

b) sosyal medya (özellikle instagram) hepsinin haleti ruhiyesini bozmuş.

c) (bkz: algıda seçicilik)


gelelim "herkeste para var" safsatasına

devletin resmi istatistik kurumu tuik'in yaptığı açıklamaya göre nüfusun % 70'i borçlu.
geçen yılın sonuçlarına göre, nüfusun yüzde 40,8'i konutunda 'izolasyondan dolayı ısınma' sorunu yaşarken, yüzde 36,6'sı 'sızdıran çatı, nemli duvarlar, çürümüş pencere çerçevesi' ve yüzde 22,9'u 'trafik veya endüstrinin neden olduğu hava kirliliği, çevre kirliliği veya diğer çevresel sorunlarla karşı karşıya.

keza; nüfusun, yüzde 69,2'si konut alımı ve konut masrafları dışında taksit ödemeleri veya borçları olduğunu, yüzde 60,8'i evden uzakta bir haftalık tatil masrafını karşılayamadığını beyan etmiş.

tüm nüfusun %30'una yakını ise ciddi anlamda, yani sürekli açlık çeken en yoksul kesim;
https://www.olay.com.tr/…zde-70i-borclu-166737h.htm

halihazırda 18 yaş üstü 55 milyon vatandaşımızın %90'ının yani yaklaşık 50 milyonun, 97 milyon banka hesabında 400 milyar dolara yakın mevduatı var. bu paranın % 90'ı nüfusun en zengin % 10'unun elinde.
https://www.sozcu.com.tr/…serveti-katlandi-2612995/

hesabında 1 milyon lira veya üzeri parası olan mudi sayısı, 2018 itibariyle bir önceki yıla göre 27 bin 45 kişi artarak 166 bin 25’e yükseldi. yani 166 bin milyonerimiz var.

milyonerlerin toplam mevduatı 1 trilyon 78 milyar 734 milyon liraya çıkmış durumda. 2017 sonunda milyonerlerin toplam mevduatı 909 milyar 979 milyon lira seviyesinde bulunuyordu. milyoner başına düşen ortalama mevduat da 6 milyon 497 bin lira olarak hesaplandı.
http://www.diken.com.tr/ortalama-mevduat-6-5-milyon-lira-milyoner-sayisi-bir-yilda-yuzde-20-artti/

borcu harcı olmayıp bankaya 250.000 lira para atabilmiş , yani ev araba borcu olmayıp yaklaşık 50.000 dolar ve üstü meblağı boşa çıkarabilmiş tüccar, borsacı, müteahhit, emlakçı, galerici, işadamı, zengin çocuğu, mirasyedi... vs sayımız ise 1 milyon kişi bile değil.

işte o sokaklarda gördüğünüz lüks arabalara binenler, yatı, katı, kotrası olanlar, instagram'da şov yapıp işçi&memur çocuklarının psikolojisinin anuna koyanlar bu bir veya birkaç milyon civarında zatı muhteremin bizzat kendisi, ailesi ve yakın çevresi...

doksanlarda rusya'da millet açlıktan yamyamlığa başlamış, fuhuş patlamıştı ama moskova'da en pahalı restoranlar ve avm'ler doluydu. halen ekonomik krizle boğuşan ukrayna'da, arjantin'de veya iç savaşla boğuşan sikko afrika ülkelerinde de lüks arabalar yollarda, starbuckslar ve muadilleri dolu. çünkü orada da krizden ve savaştan etkilenmeyen bir güruh var.

kişi başı milli gelirimiz 2008'den bu yana, yani 10 yıldır, 11 bin dolar civarında. 4 kişilik ortalama bir ailenin eline yılda 44.000 dolar, yani 245.000 lira, yani ayda 20 bin lira geçtiğini düşününüz!

nüfusun sadece %8'i 11 bin dolar ve üstü gelire sahip, nüfusun %92'si ise bu mevzubahis 11 bin doları ancak rüyalarında görüyor. nüfusun %15'i o kadar yoksul ki, ancak devlet yardımıyla hayatta kalabiliyor. http://www.iyigunler.net/…ardim-aliyor-h315655.html

peki 10 milyondan fazla vatandaşımız ancak devlet yardımıyla hayata tutunabiliyorken ve nüfusun % 92'si 11.000 doların altında kazanırken ortalamamız nasıl 11.000 dolar oluyor?
evet bildiniz; dolar milyarderi sayısında dünya liderliğine oynuyoruz; tam 40 adet dolar milyarderimiz var. https://www.sabah.com.tr/…ilyarder-sayisi-40a-cikti

bu durum sadece bizde değil; finlandiya, danimarka gibi birkaç istisna ülke hariç tüm dünyada buna yakın değerlerde.

misal dünyanın en zengin 26 kişisi en fukara 3 milyardan daha fazlasına sahip. 1000 yıl önce de böyleydi, 1000 yıl sonra da muhtemelen böyle olacak. https://www.sosyalinsan.com/…ar-kisiye-karsi-18785/

benim hak eden müteşebbislere sonsuz saygım var, ama halihazırda ülkemizde görülen gelir adaletsiziliği ve vergilendirme dengesizliği konusunda devletin vergi yükünü sırtlayan beyaz ve mavi yakalı kesim lehine müdahil olmasını arzuluyorum!

ülkenin en garip gureba, en fakir fukara kesimi de en okumuş, en aydın entellektüel birikimi yüksek kesimi de mütemadiyen her şeyin en iyisini istiyor. ülke olarak el arabasını bile üretemezken, herkes dünyanın en çok satan b ve c segment araba modellerine burun kıvırıp premium araçlara binmek istiyor. ayfonun, samsungun en pahalı modelleriyle fotoğraf çekip, en güzel manzaralı otellerde kalıp, en güzel yemekleri yemek istiyor. ayağına spor ayakkabının, götüne kotun en pahalısını, en kalitelisini giymek istiyor.
yetmiyor kendini almanın ve japonun ürettiği arabalar, yani bizim üretmediğimiz arabalarla özdeşleştirmek istiyor.


peki elimizde ne var?

10 yıl krediyle aldığımız 180 derece beton manzaralı otuzküsürüncü kattaki yarım milyonluk apartman daireleri, gecekonduların önünde 5 yıl krediyle alınmış kendi kendine park edebilen yeni kasa alman arabaları, anasının babasının boğazından arttırıp kıt kanaat okuttuğu talebelerin elinde 48 ay krediyle alınmış yüz tanıyan, parmak iziyle açılan bilmem kaç bin liralık telefonlar, tabletler...

çalışmadan üretmeden, alnı bile terlemeden kredi çekip bitcoin'e-dövize parayı gömüp zengin olma sevdalısı, emlaktan voliyi vurma aşkıyla yanıp tutuşan ben, sen, o, biz, siz, hepimiz... zengin olunca da en büyük hayalimiz ülkeyi kalkındırmak filan değil ha... bizim üretmediğimiz en pahalı arabalardan birine binip, gene bizim üretmediğimiz telefonla, tabletle instagram'a fotoğraf/video yüklemek, gavur ellerini gezmek. ne kadar sağda solda "her yere beton diktiler" filan desek de paranın bi kısmını o da havuzlu, güvenlikli bir betona gömeceğiz tabi...

sosyal medyada bazı kişilerin siyasetçileri suçlayarak kendisini ve halkı konunun dışında tuttuğunu esefle görüyorum, siyasetçi dediğimiz kişiler halkın, milletin, seçmenin ta kendisidir değerli kardeşlerim. bir milletin çoğunluğunu oluşturan güruhun yansımasını sosyal ve siyasal anlamda siyasetçilerin bizzat kendisinde görürüz. bir ülkede siyasetçi eğer son model makam aracına biniyorsa, bilin ki siyasi görüşü fark etmeksizin seçmenin çoğunluğu oraya geldiğinde aynı araca ve hatta daha iyisine bineceğin içindir. siyasetçi kendi gibi düşünmeyenleri adam yerine koymayıp dalga geçiyorsa, bilin ki seçmenin çoğu o makama geldiğinde kendine zıt görüşlüleri adam yerine koymayıp dalga geçeceği içindir.

istisnasız bütün ülkelerde seçmen kendisine en çok benzettiği, yerinde olmak istediği, kendisiyle özdeşleştirebildiği tip adaylara oy verir. herhangi bir ülkenin tepesindeki siyasetçilerinin yaşayış tarzına ve hitabetine bakarak o ülkede çoğunluğun fikrini, zikrini, eğitim durumunu, hayata bakışını ve dahi hayallerini öğrenebilirsiniz. seçmen siyasetçiler istediği için öyle davranmaz, bilakis seçmen öyle istediği için siyasetçiler böyle davranır.
dolayısıyla bir veya birkaç kişiyi suçlayarak gelişen olaylar karşısında çıkarım yapmak pek de mantıklı değildir.

yaşı 30'un altındaki kardeşlere şunu da söylemek istiyorum

doksanlarda enflasyon yıllık % 100'dü, 22 şubat 2001'de gecelik faiz % 7.500'dü. hatta bizim patronun bir arkadaşının sadece bir gecelik faizle o zamanki tüm otel personelinin maaşının üç katını kazandığının bizzat şahidiyim. yani, ekonomik krizlere öteden beri idmanlı bir milletiz, "ülke batacak, hepimiz açlıktan öleceğiz" filan diyenlere kulak asmayın. 

dünya 4. sanayi devrimi'ne hazırlanırken 2018'de kafayı kuma gömüp soğuk savaş dönemi totaliter rejimleri gibi hareket edemezsiniz. madem her konuşmanızda "fatih sultan mehmet" vurgusu yapıyorsunuz, dogmatik değil akılcı; dışlayıcı değil kapsayıcı olmalısınız. kanunları ve kuralları herkes için eşit olarak uygulamalısınız. mülki ve fikri hakları korumalısınız. çoğulcu ve katılımcı kurumlar kurmalısınız. genç girişimcileri destekleyip önünü açmalısınız. liyakata önem vermelisiniz.

"Kriz Varsa AVM'ler Neden Dolu?" Sorusuna Bir AVM'nin Finans Yöneticisinden Cevap