MODA 12 Mart 2018
56,2b OKUNMA     829 PAYLAŞIM

Makyaj Yapmayı Sevenlere İşi Olduğundan Çok Daha Sağlıklı Hale Getirebilecek Tavsiyeler

Makyaj yaparken bir yandan cildinin de sağlığını ve güzelliğini düşünenlerin muhakkak bilmesi gereken birtakım bilgiler.
iStock


1) amacınız sadece dudaklarınızı nemlendirmek, kuruyup çatlamasını önlemek kısaca sadece bakımsa renkli her üründen uzak durmalısınız. makyaj malzemelerinin tümü katı/toz haldeki pigmentlerin çeşitli yağlar ve sıvı çözücüler ile karıştırılması ile üretilir. işin içinde çok çılgın bir bilim ya da teknik dönmüyor aslında. kullandığınız renkli dudak ürünü içerisindeki yağlar ve sıvılar zaman içerisinde deri tarafından absorbe edildikten sonra geriye katı renk pigmentleri kalır. renk pigmentlerinin çoğu inorganic tuz ya da minerallerdir ve hemen hemen hepsi "hygroscopic" yani "şu emicidir". dolayısıyla en iyi ihtimalle! 1-2 saat sonra, nemlendirsin diye sürdüğünüz üründen geriye dudaklarınızdan suyu emmeye başlayan katı maddeler kalır. aynı şey cilt ürünleri için de geçerlidir. ağır yağlar kullanılarak bu olay geciktirilebilir fakat bu yağları cilt kolay kolay emmez bu durumda da "nemlendirici" etkiden bahsetmek saçma olur. özetle;

"nemlendiren ruj" "renkli dudak kremi" "tinted moisturizer/renkli nemlendirici" gibi ürünler biraz yalan.

2) makyaj malzemelerinizi, kremlerinizi ve parfümlerinizi serin ama daha önemlisi karanlıkta saklayın. bazen sürdüğünüz fondötenin, rujun, allığın gün içerisinde renk değiştirdiğine şahit olursunuz. bunun sebebi ürünün içerisindeki moleküllerin oksijen ile tepkimeye girerek oksitlenmesi, tamamen farklı moleküllere dönüşmesi ve renk değiştirmesidir. bu tepkimeyi başlatan/hızlandıran ise cildinizden salgılanan kimyasallar ve uv ışığıdır. aynı kimyasal tepkimeler elbette paket içerisinde de rahatlıkla gerçekleşebilir. aynı bağlamda makyaj ürünlerini kapağı açıkken karıştırmak (şu rimel fırçasıyla yaptığınız karıştırma amaçlı piston hareketi mesela) ürüne daha çok hava ve oksijen girmesine sebep olacağı için doğru değildir.

3) makyaj malzemelerinizi aile bireyleriyle bile paylaşmayın. hele o mağazalardaki tester'ları yüzünüze sürmeyi aklınızdan bile geçirmeyin. makyaj ürünlerinin çoğunun içerisinde organik çözücüler bulunur. bu da demek oluyor ki ürün cildinizin üzerideki protein bazlı salgıları bile çözer. yani tester ruju denediğinizde resmen tanımadığınız birinin ağzını ağzınıza değdiriyorsunuz. fondöteni yüzünüzden bir ton daha koyu olduğunu akılda tutarak elinizin üstünde, ruju yüzük parmağınızın iç üst kısmında, allığı ise avuç içinizdeki alt yumuşak kısımda deneyerek gerçeğe yakın sonuç elde edersiniz.

4) elbette her makyaj ürününün son kullanma tarihi vardır ve genelde max. 12 aydır (üzgünüm durum bu). son kullanma tarihi bazen açıkça ürünün paketinde yazar fakat çoğunlukla pakette küçük bir kapağı açık kavanoz resmi olur, şöyle. bu resim üzerindeki 3m, 6m, 12m ifadeleri paket açıldıktan sonra ürünü kullanabileceğiniz max. ay sayısını gösterir. bu sürelere sadık kalmakta fayda vardır. kullanma süresi en kısa olan ürün hızlı bakteri birikiminden dolayı maskaradır. maskaranızı 3-4 ayda bir değiştirmelisiniz.

5) tamamen kokusuz ürünler kullanmakta fayda var. gerçek: eğer bir kimyasalın kokusunu alıyorsanız o kimyasal içinizdedir. kokusu olan kimyasallar uçucudur, kolaylıkla gaz hale geçer, burnunuza girer, kokuyu aldığınız an kimyasalın burunda reseptörlerden emildiği andır, oradan kana oradan doku ve organlara geçer. demiyorum ki makyaj ürünü içerisindeki kokulu madde toksik ama yabancı bir kimyasalın saatlerce düzenli olarak vücuda alınması çok da sağlıklı olamaz. ayrıca ne gerek var.

kokulu ürünler ile ilgili bir başka konu (ki bu daha çok yüzünüze sürdüğünüz ürünler için geçerli) uçucu kimyasalın cildiniz üzerinde birikerek gaz bir katman oluşturup cildin hava almasını engellemesi. diyeceksin makyaj yapmışım ne havası, peki yüz kremi? ayrıca "böyle salakça olay mı olur?" diyenler, örneğin, yanmaz teflonun çalışma prensibine bir baksın.

6) bu daha çok cüzdanınızın sağlığı ile ilgili. çok pahalı "high-end" markalar ciddi para tuzağı. nedenini biraz farklı bir açıdan açıklayayım. birçok lüks kozmetik markası aslında kendi üretim tesislerine sahip değil çünkü markanın temel ürünü kozmetik değil. dolayısıyla daha ekonomik ama oturmuş sistemleri olan bildik kozmetik firmalarının tesislerinde üretiliyorlar. ya da çoğu lüks kozmetik markası aslında bildik ve ucuz büyük kozmetik markalarının yan markası. mesela lancome, ysl, cacharel, armani, ralph lauren da lorealin nyx, garnier, maybelline de loreal'in. firmaların pahalı ürünlerle ucuz ürünleri ayrı ayrı üretmek için tamamen farklı sistemler kurmasını tamamen farklı formüller kullanmasını beklemiyorsunuz heralde ;-) (burada takma kirpiğim düşene kadar gözümü kırpıyorum farz et).

7) son ve en önemli nokta. "kimyasal içermez" ifadesi doğru değil, teknik olarak bile mümkün değil. günlük hayatta (bilim dünyasında böyle değil tabi ki) "kimyasal" terimi yanlış kullanılıyor. şu bir kimyasal, hava oksijen azot hidrojen gibi kimyasalların karışımı, glikoz kimyasal, c vitamini bir kimyasal, bizler yürüyen kimyasallar karışımıyız. "kimyasal içermez" ifadesi vakumlanmış boşlukta mümkün olabilir. yani endüstri bu ifadeyi aslında "labaratuarda üretilmiş kimyasal içermez" anlamında kullanıyor. bu tabii ki de ifadenin gerizekalılığını değiştirmiyor. çünkü portakaldan aldığın c vitamini ile labaratuarda sentezlenmiş tablete konmuş c vitamini arasında hiçbir fark yooooooooooooooooook! senin maskendeki molekülün yosundan çıkarılması ya da labaratuarda üretilmesi cildine yaptığı etkiyi de-ğiş-tir-mez! çünkü aynı şey.

önemli olan bu kimyasallar nasıl test ediliyor, kullandığın marka ne gibi hayvan, insan, işçi hakları ihlali yapmış. estee lauder'ü (ki birçok büyük marka bunların) bir kurcala bakalım.

yani doğal ürün yok organik ruj falan bunlar hikaye. olaya sağlıklı bir yaklaşımda bulunmak istiyorsan neye alerjin, hassaslığın olduğunu bil (cildini bil), riski istatistiksel olarak azaltmak için kimyasal listesi kısmen daha kısa olan ürünleri tercih et. sağlıkla kal.