Michael Jordan'ın 63 Sayıyla Playoff Sayı Rekorunu Kırdığı Efsane Maç
20 nisan 1986 gününü not edin. o pazar sabahı boston'da hava biraz serindi ve akşamüstü mj, basketbol tarihinin en iyisi olacağını müjdeleyecekti.
biraz daha geriye saralım.
üç sezondur play-off oynama hakkı elde edemiyordu bulls. üstelik bugün 15 takımla oynanan doğu konferansı, o yıllarda yalnızca 11 takımla oynanıyordu ve bulls bu 11 takım içinde ilk 8'e giremiyordu. böylesi bir depresif havayla girilen 1984 yazında, organizasyonun* eline ilahi bir fırsat geçti.
19 haziran 1984, madison square garden, 37. nba seçmeleri...
son yıllarda potadan uzaklaşma eğiliminde olan basketbol için uzun oyuncuya tapılacak dönemin başlarıydı ve draft'ın birinci seçim hakkını elinde bulunduran rockets'ın hakeem olajuwon'u seçmesi herkes tarafından beklenen sonuçtu. öyle de oldu, aksi düşünelemezdi zaten.
üç numaralı seçim hakkına sahip bulls, herkesle birlikte blazers'ın yapacağı ikinci sıra seçimi bekliyordu. bir süredir blazers yönetiminin, kadrolarında clyde drexler olduğu için tercihini pivottan yana kullanacağına dair söylentiler vardı ama bulls adına bu safsataya inanmak, yersiz bir ümide kapılmaktan başka bir şey değildi. herkes bunun ne kadar aptalca olduğunun farkındaydı ve bunca uyarıya rağmen öyle bir şeyin gerçekleşmesi imkansızdı. örneğin kolej basketbolunun efsane koçu bobby knight, 1984 abd olimpiyat oyunlarında beraber de çalıştığı michael jordan için blazers genel menajeri stu inman ile aşağıdaki diyaloğu gerçekleştiriyordu:
--- spoiler ---
- take michael jordan.
+ we need a center though.
- play him at center!
--- spoiler ---
belki north carolina'nın genç yıldızı portland'ın yolunu tutacaktı ama charles barkley, john stockton, alvin robertson gibi isimlerin olduğu seçmeler için bir liste hazırlamıştı elbette bulls. acaba içlerinde yine de jordan'ı seçmeyeceklerine dair bir ümit var mıydı? vardır mutlaka. derken kürsüden o tarihi anons yapıldı:
- portland'ın seçimi... sam bowie!
"sam bowie mi?!" birçok kişi tam olarak bu tepkiyi verdi. hatta öyle garip bir durum oldu ki, sam bowie seçimi açıklanınca ıslık sesleri yükseldi. insanların şaşkınlık derecesini gösteren çarpıcı bir detay. blazers, bugün hala nba tarihinin en kötü kararı kabul edilen bu seçimin cezasını uzun yıllar çekecekti. bulls önüne altın tepsiyle gelen bu ikramı tabii ki geri çevirmedi ve kendi tarihini yeniden yazmak adına yapması gerekeni yaptı.
çaylak sezonunda 28.2s./6.5r./5.9a. ortalamaları tutturan, sayı ve top çalma istatistiklerinde franchise rekoru kıran, yılın çaylağı ödülü alan, en iyi ikinci beşe ve all-star ilk beşine seçilip smaç yarışmasında finale kalan jordan, kariyerine çok parlak bir giriş yaptı. play-off'a kalan bulls her ne kadar ilk turda milwaukee bucks tarafından elense de, takip eden yıllar için jordan etrafında kurulacak takımla oldukça ümit veriyordu.
1985-1986 sezonuna john paxson ve charles oakley takviyeleriyle başlayan bulls'ta hedef konferans finaliydi. ne yazık ki sezonun henüz üçüncü maçında jordan'ın sol ayak kemiği kırılacaktı ve tam 64 maç forma giyemeyecekti. her ne kadar bir önceki sezon gösterdiği performansı gösteremese de, bulls bir şekilde kendini play-off'a atmayı başardı. gerçekten "bir şekilde" attı; 52 mağlubiyet alınan o sezon, play-off'a giren tarihteki en düşük beşinci galibiyet yüzdesiydi. fakat bedeli ağır oldu. konferans finalinde karşılaşmayı hesap ettikleri önceki iki yılın finalisti, o yılın mutlak favorisi (şampiyon oldular), normal sezonu 67-15'le tamamlayan larry bird'ün celtics'iyle, daha ilk turda karşılaşma şanssızlığıyla yüzleştiler.
ve o akşam... 1-0 geride oldukları serinin ikinci maçı. boston garden...
rüya gibi başladı maça geleceğin majesteleri. inanılmaz derecede zorluyordu celtics'i. 3-4 kişinin arasına korkusuzca dalıp, yıldırmak için gösterilen bütün sertliğe rağmen pozisyonları teker teker bitiriyordu. hatta öyle epik bir meydan okumaydı ki bu, son topa kadar maç boyunca tek bir üç sayılık atış bile denemedi. ısrarla üzerlerine gidiyordu. gerilip gerilip rakibine toslayan keçiler gibiydi, inatçı ve hırslı. gelin görün ki maçı bir türlü kopartamıyordu. top çaldı, sayı attı, attırdı, her biri maçı getirecek nitelikte iki blok yaptı... tek başına sallıyordu celtics'i ama yıkamıyordu. larry bird, kevin mchale, dennis johnson, bill walton, danny ainge, robert parish... hem yıldızları vardı, hem taş gibi takımlardı. bir nevi san antonio spurs...
116-114... son 27 saniye...
celtics önde ve hücum onlarda. top bird'ün ellerinde. sağ çaprazdan zıpladı, attı, kaçırdı. parish hücum rebound'unu aldı derken jordan hemen olay yerinde belirdi, topa elini uzattı ve karıştırdı orayı. top dışarıda... son temas celtics'ten.
son 6 saniye... larry bird atamadı. sıra michael jordan'da.
paxson topu kenardan oyuna soktu ve jordan'a teslim etti. tepeden hafif sağa doğru hızlı bir drive... dennis johnson savunuyor, kelepçe gibi yapışık. üç sayı çizgisine gelince bir fake ve johnson kadrajdan çıkar. maç boyunca tek bir üçlük bile denemeyen jordan, kazanmak için kaldırıyor topu. mchale yardıma geliyor, uzatıyor elini ve faul... üç serbest atış mı? yok öyle bir şey. 1995-1996 sezonu öncesi yapılan değişikliğe kadar, üç sayılık atış esnasında yapılan faullerde iki serbest atış kullanılıyordu. yani jordan, maçı uzatmaya götürmek için iki atışı da sayıya çevirmek zorunda. süre bitti.
(bkz: spor tarihinin en stresli anı)
böyle bir başlık olsaydı, eminim ki bir numaralı adayım bu an olurdu. alınacak bir rebound olmadığı için kimseler yok, üçlük çizgisiyle sınırlı alanda jordan yapayalnız. boston garden'da bulls takımı dışında kalan herkes, bir atışın kaçmasını bekliyor. salondaki yoğun negatif enerjiyi hissedin. 15 bin kişinin ıslığı altında, majesteleri potayla baş başa.
tabii ki ikisini de atıyor. adam bu anlar için yaşıyor. o stresle başa çıkabilecek dünyada tek bir kişi kalsa, o olurdu.
maç iki uzatmaya gidiyor. 135-131 kazanıyor celtics. 63 sayı atıyor majesteleri. bu bir play-off maçında atılmış en yüksek sayıdır ve halen kırılabilmiş değil. bugün farz-ı muhal curry'nin 13/17 isabetle üçlük atıp bu rekoru kırması elbette çok değerli ama benim gözümde asla bunun yerini alamaz. o mükemmel bir performans olur; oysa bu sportif bir başkaldırı, dünyanın en iyi basketbolcusunun izleneceğinin müjdecisi, sporun romantik tarafı... bir sophomore'un, ligin kralına*, üstelik kendi çöplüğünde kafa tutuşu...
63 sayı, 5 rebound, 6 asist, 3 top çalma, 2 blok...
maçtan sonra, ikinci yılındaki bir oyuncu için böyle diyordu larry bird:
--- spoiler ---
- god disguised as michael jordan.
- tanrı, michael jordan kılığında sahadaydı
--- spoiler ---