DOĞA 27 Şubat 2023
14b OKUNMA     386 PAYLAŞIM

MS 178 Yılında İzmir'i (Smyrna) Yerle Bir Eden Büyük Deprem

MS 178 yılında gerçekleşen ve İzmir'i (o zamanki adıyla Smyrna) yerle bir eden büyük deprem.

o zamanlarda smyrna, tıpkı günümüzdeki izmir gibi büyük bir kent ve geniş hinterlandıyla batı anadolu'da önemli bir limandı. 100.000 kişiyi aşan nüfusuyla efes'ten sonra anadolu'daki en büyük ikinci kentti. eşsiz konumu ve görkemli yapılarıyla dikkat çeken kentin güzelliği dillere destan olmuştu. strabon'un (xiv.37) dediği gibi bütün kentlerin en güzel olanıydı. kent romalılar'ın da gözdesiydi. ms 26 yılında imparator tiberius'un yeni yapılacak tapınağına ev sahipliği yapmak için asia eyaletindeki 11 şehir senatus'a başvurmuş ve senatus da bu onuru smyrna'ya vermişti. ne yazık ki bu güzel kentin önemli bir sorunu vardı: sismik olarak çok aktif bir bölgedeydi ve sıklıkla tehlikeli depremlere maruz kalırdı. 178 yılında gerçekleşen deprem, uzun tarihi boyunca izmir'e en çok zarar veren depremlerden birisiydi. öyle ki, izmir'de 10 temmuz 1688 tarihindeki depreme kadar geçen yaklaşık 1500 yıl içinde bu çapta bir felaket yaşanmamıştır.

i. antonius albus'un prokonsül olduğu yılda (muhtemelen ms 160 yılı) smyrna bir depremle sarsılır. sarsıntılar uzun sürer, çevredeki birçok kentin ve köyün hasar görmesi hem smyrnalıları hem de efeslileri dehşete düşürür. hatta midilli adasındaki kentler bile yıkılır. ancak bu deprem yaklaşık 20 yıl sonra smyrna'da gerçekleşecek daha büyük depremin sadece bir öncüsüdür. bu ilk deprem, yaşamının büyük bir kısmını smyrna'da geçiren döneminin en ünlü hatiplerinden biri olan aelius aristeides tarafından canlı bir şekilde aktarılır. 178 yılındaki büyük deprem ile ilgili en önemli kaynak da yine kendisidir. aristeides, söylevlerinde bu depremin yarattığı tahribatı dokunaklı bir şekilde anlatır:

"...ey zeus, ne yapayım şimdi ben? mizacım sert, kalbim taştan mı benim? smyrna düşerken, dayanabilir miyim susup oturmaya? ağıt mı okumalıyım yoksa? ruhum ne durumda, var mı bunu yapmaya takatim? yeryüzünde gelmiş geçmiş tüm yunan ve barbarlar tek vücut olsa, kentin değerini kurtarmak şöyle dursun, güçleri bu felaketi üstlenmeye yetmez...hey gidi, her şeyi getirip götüren zaman keşfettiğin bir kenti özene bezene kurup sonra hangi akılla yerle bir ediyorsun!...ey pınarlar, ey tiyatro, ey caddeler, ey kuytu sokaklar, ey herkese açık sahalar! ey ihtişamlı ve görkemli agora! ey agoranın karşısında altınıyla ve kutsallığıyla nam salmış caddeler! ey, en sevgili kentlerini kucaklamak için yanıp tutuşan limanlar! ey, gymnasion’ların o tarifi güç güzellikleri! ey tapınakların ve çevre yörenin zarafeti! dünyanın hangi bucağına gittiniz? ey, deniz kıyısındaki abideler! tüm hülyalar!...hangi gözyaşı pınarı böyle büyük bir felaketi anlatmaya yeter?...önceden güzelliğin ve medeniyetinle tüm kentleri gölgede bırakan sen, şimdi rhodos’un düşüşünü gölgede bıraktın!..." (söylevler, xviii, smyrna'ya ağıt)

"...ey yüce imparatorlarım, geçmişte sizler için söylevler, dersler verdim. ama şimdi tanrı beni başka bir işle görevlendirdi. asia’nın süsü, imparatorluğunuzun göz bebeği smyrna yangın ve depremle harap olmuş durumda. tanrılar adına bir yardım eli uzatın lütfen, size de bu yakışır! önce tanrıların sonra sizlerin, senatus’un ve synedrion’un sayesinde günümüzde yunanistan’ın en gözde kenti haline gelen smyrna, şimdi tarihindeki en talihsiz günleri yaşamakta...kente gelirken gördükleriniz karşısında neler söylediğinizi, kente girdiğinizde ne dediğinizi, nasıl etkilendiğinizi, ne yaptığınızı hatırlayın...şimdi tüm bunlar harap oldu. gördüğünüz o liman gözlerini kapadı; agoranın güzelliği kalmadı, sokakların süsleri yok artık; erkeklerin ve yeni yetme delikanlıların gymnasion’ları tahrip oldu, tapınakların bazıları düştü bazıları yok oldu. bir zamanlar kentlerin en ihtişamlısıydı, insanların en güzel dediğiydi; şimdi ceset ve enkaz yığınlarıyla dolu bu kent, görülecek yerlerin en gudubeti. batı rüzgarları ıssız yerlerde soluklanıyor. geride kalan her şey, hatta onlarla birlikte tüm asia, gözünüzün içine bakıyor; smyrna’ya acımanız için size yalvarıyor, tabi smyrna diye bir yer kaldıysa!..." (söylevler, xix, smyrna hakkında mektup)

kaynak

ünlü hatibin yapageldiği abartmalara en geniş ölçüde yer ayırsak bile, yine de günümüze ulaşan tarihsel ve arkeolojik kayıtlar kentin büyük bölümünün yıkıntıya dönüştüğünü açıkça ortaya koyar. philostratos ve cassius dio'nun anlattıkları da aristeides'inkine benzerdir: diğer birçok tapınağın yanısıra tiberius için yapılan tapınak da yıkılmıştı. agora, gymnasion ve tiyatro gibi kentin önemli kamusal alanları yerle bir olmuştu. zeminde büyük yarıklar açılmış ve binaları yutmuştu. anlaşıldığına göre, depremin etkisiyle heyelanlar yaşanmış ve bugün kemeraltı'nın bulunduğu yerde yer alan küçük liman da kapanmıştı. birçok yerde yangın çıkmış ve pek çok sayıda insan ölmüştü.

yaşanan felaketin haberi çevredeki kentlere ulaşınca birçoğu kamusal şenliklerini askıya aldı ve onlara harcayacakları giderleri smyrna'ya yardım olarak göndermeye başladılar. karadan ve denizden para bağışları ve malzeme yardımları kente yağmaya başladı. hatta ege denizi'nin karşı kıyısındaki kentler bile yardım gönderdiler. aristeides, büyük bir şans eseri depremden birkaç gün önce kentten ayrılmıştı. felaketi duyunca büyük bir üzüntüye kapıldı ve duygularını yukarıda da alıntıları verilen ağıtsal söylevlerinde dile getirdi. ancak kendisi bundan daha fazlasını da yaptı. hiç kimseye danışmadan, keza imparatora halk adına herhangi bir başvuru yapılmış olup olmadığını öğrenmek için beklemeden, bu işi kendisi üstlendi ve daha haberi aldığı gün imparatora bir mektup yazdı. mektupta smyrna'da yaşanan felaketi canlı bir şekilde aktardı ve imparatordan şehrin onarılması için yardım istedi. mektup imparator marcus aurelius üzerinde derin bir etki bırakmıştı. philostratos'un dediğine göre imparator mektubu okurken tekrar tekrar inlemiş ve "şimdi meltem yelleri bir viraneliğin üstünde esmektedir." sözlerini okuduğunda, gözyaşları önündeki sayfaya damlamıştı. imparator derhal senatus'tan kentin yeniden imarı için ödenek sağlanmasını ve vergilerin on yıl süreyle ertelenmesini talep eder. senatus imar çalışmalarını denetlemek üzere praeator rütbesindeki bir üyesini smyrna'ya gönderir. neyse ki kent, iki-üç yıl içerisinde yeniden imar edilir ve eski güzelliğine tekrar kavuşur. smyrnalılar depremden sonra kentin imarında büyük emeği geçen aelius aristeides'e vatandaşlık hakkı verirler ve heykellerini dikerek onu onurlandırırlar.

depremin ay, gün, saat olarak kesin bir tarihi bilinmemektedir. ayrıca ölüm sayısı ile de ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. depremin büyüklüğü ile ilgili 6.5 ila 7.2 gibi farklı tahminler vardır. yine şiddeti konusunda 7 ile 10 arasında değişen görüşler bulunmaktadır. ama depremden hangi fayın sorumlu olduğu hakkında daha kesin konuşabiliriz: bu tahribatın şehir merkezine yakın bir sismik kaynaktan kaynaklanmış olması kuvvetle muhtemeldir. tarihi kayıtlar, bu depremin pagos dağı'nın (kadifekale) kuzeyinde, denize kadar uzanan alçak bir alanda meydana geldiğini gösteriyor. döneminin şehir merkezi olan bu alan, günümüzde izmir fayı'nın pınarbaşı segmentinin başladığı konak ilçesi sınırları içindedir. deprem nedeniyle limanın denize doğru kaydığı da kayıtlarda belirtilmektedir. bu, yıkımın eğim kayma kinematiği tarafından oluşturulan bir hareketten kaynaklandığına işaret ediyor. yüzey faylanması, sıvılaşma ve hareket yönüne ilişkin jeolojik veriler, depremin izmir fayı'nın hareketi ile gerçekleşmiş olabileceğini göstermektedir. diğer bir ihtimal de tuzla fayı veya seferihisar fayı üzerindeki hareketin açığa çıkardığı enerjinin izmir fayı'na aktarılması nedeniyle smyrna'da tahribatın gerçekleşmesidir. ancak bu fayların yakınında yer alan klazomenai ve teos gibi yerleşim yerlerinde herhangi bir tahribatın olduğu eski kaynaklarda belirtilmemektedir. ayrıca ms 178 depreminde smyrna şehir merkezinde bulunan bouleuterion, tiyatro, gymnasion ve agora gibi en görkemli yapıların yıkıldığı bildirilmektedir. mermer bloklardan inşa edilen ve kalıntıları bugün hala bulunan bu yapılar, o dönemin şartlarında şehrin en dayanıklı yapılarıydı. dolayısıyla bu deprem, şehir merkezi dışında yer alan diğer faylardan kaynaklandıysa ve smyrna'daki en büyük yapıları yıkabilecek güçteyse, civardaki yerleşim yerlerinde de yıkıma yol açması gerekirdi. ancak depremin yıkıcı etkisinin büyük ölçüde smyrna ile sınırlı olduğu anlaşılıyor. depremden sonra marcus aurelius'un smyrna dışındaki birçok şehire de maddi yardımda bulunduğu bilinse de çevre bölgelerde meydana gelen hasar bariz biçimde daha azdı. örneğin smyrna'ya 55 km uzaklıktaki efes de dahil olmak üzere komşu şehirler ya çok az hasar almış ya da hiç hasar görmemişlerdir.
tek bir yerleşimdeki büyük yıkım, yıkım alanına yakın bir fayı düşündürmektedir. dolayısıyla bu deprem için izmir fayı'nın öncelikle dikkate alınması gerekir. ayrıca arkeolojik araştırmalar ms 178 depremindeki tahribatların izmir fayı'nın doğrultusu ile uyumlu olduğunu ortaya koymuştur: agoradaki bazilikanın bodrumunda ortaya çıkan kalıntıların in situ konumları, depremin yaklaşık olarak doğu-batı veya batı-kuzeybatı-doğu-güneydoğu yönünde kesikli bir çizgide hareket ederek meydana gelmiş olabileceğini göstermektedir.

kaynak

depremin dolaylı veya dolaysız etkileri bugün dahi smyrna kalıntılarında görülebilir. kentin günümüze kadar gelen belli başlı neredeyse bütün yapıları depremden sonra tekrar inşa edilmiştir. örneğin agora ile birlikte batı stoa ve bazilikanın depremden oldukça etkilendiğini ve daha sonra büyük ölçüde yenilendiği anlaşılmaktadır. tekrar inşa edilen agoranın depreme dayanıklı olması için temellerine kare kütleler yerleştirilmiş, bodrumdaki kemerleri desteklemek üzere güçlendirmeler yapılmıştır. bunların içinde agoranın eski evresine ait devşirme malzemeler de kullanılmıştır. smyrna halkı, depremden sonraki maddi desteklerine teşekkür etmek için marcus aurelius ve eşi faustina'nın portrelerini agoranın giriş kapısındaki kemerin üzerine işlemiştir. yine agoranın hemen yanındaki bouleuterion(kent meclisi) binası depremden sonra biraz daha güneye kaydırılarak tekrar inşa edilmiştir. yapının depremden önceki evresinin temel kalıntılarını görebilmek mümkündür.

kaynak

kazılarına geçtiğimiz yıllarda başlanan ve hala sürmekte olan tiyatro da depremin izlerini taşır. yapılan araştırmalar göstermiştir ki kalıntıları bugün görülen tiyatro bir bütün olarak tek bir dönemde inşa edilmiş ve tıpkı aspendos tiyatrosu gibi cavea'sı yarım daire şeklinde roma üslubuyla düzenlenmiştir. 


halbuki anadolu'daki birçok kentin tiyatrosu ilk önce hellenistik dönemde yunan tarzında inşa edilerek cavea'sı yarım daireyi aşacak şekilde planlanmış ve roma döneminde de aynı plan korunarak genişletilmiştir. örneğin efes'in meşhur büyük tiyatrosu bu şekildedir.


 smyrna'nın da vitruvius'un de architectura adlı eserinden bildiğimiz üzere hellenistik dönemde de bir tiyatrosu mevcuttu ve büyük ihtimalle yunan tarzında, cavea'sı yarım daireyi aşacak şekilde inşa edilmişti. 178 depremi anlaşılan eski tiyatro binasına o kadar büyük bir zarar vermişti ki onarılarak bile tekrar kullanılabilir hale getirilemeyecekti. bunun üzerine tiyatro, aynı yere, ms 2. yüzyılın roma mimarisine uygun olarak baştan aşağıya yeniden inşa edilmişti.