FUTBOL 28 Ağustos 2023
9,9b OKUNMA     280 PAYLAŞIM

Mussolini'nin Politikalarıyla İtalya'nın Futboldaki Kalitesini Başlatan 1934 Dünya Kupası

İtalya'nın faşist diktatörü Benito Mussolini, propagandasını yaymak amacıyla futbolu kullanmak isterken İtalya'nın futbol markası olmasına da ön ayak olmuş. Bunun başlangıcı ise 1934 Dünya Kupası.

bugün italya futbolda bir dünya devi ise, bunu benito mussolini'ye borçludur

italya'da futbol, 19. yüzyıl sonlarından beri çizmedeki ingilizler sayesinde yayılıp oynansa da asıl faşizm ile yükselebilmişti. oyun sistemleşmiş, döneminin en iyi stadyumları inşa edilmiş, lig kurulmuş ve futbol; kökleri modern futboldan yüzlerce yıl önce bile var olan şiddetli oyun (bkz: calcio fiorentino)'ya dayanan bir kültürel italyan sporu olarak görülmüştü. faşist rejimlerin tipik bir özelliği olarak mussolini, okullarda yoğun ve disiplinli bir spor eğitimi sağlayarak fiziki açıdan güçlü bir nesil inşa etmek istemiştir. bunu da bizzat kendisi teşvik etmiştir: kayak yapmış, yüzmüş ve yarı çıplak bedeninden italyan gazetelerinde övgüyle bahsedilmiştir. önceki yönetimlerce çokça göz ardı edilen spora yönelik bu teşvik, basit bir oyun olan futbolun italya topraklarına daha da yayılmasını sağlamıştı. futbol ateşi italya'yı sararken futbolun takımdaş ruhu, mussolini'nin korporatizmiyle bağdaştırılıyordu. bu bağlamda faşist rejimin bilincini yansıtan bir oyun olarak görülen futbol hem bu yüzden, hem de kitleleri etkilemesi ve rejime yönelik olası eleştirileri def etmesi bağlamında devlet tarafından önemli görülmüştü. artık italyan devleti, futbola önemli bir yatırım yapmayı milli bir mesele olarak görüyordu. güney amerika ülkelerinden italyan asıllı oyuncular çizmeye kazandırılmış ve sonraki yıllarda adından çokça söz ettirecek milli takımın birer parçası olmuşlardı. hatta ve hatta, dünya kupasının öncesine kadar italyan faşist yönetimi kendi futbol kurallarıyla yeni bir oyun yaratmış ve bu kurallara göre hareket eden yüzlerce kulüp kurulmuştu. ne var ki bu fikir modern futbol uğruna terk edilmişti.

tüm ülkeyi ideolojisiyle oldukça tutarlı olarak sporla birleştirmeyi amaçlayan mussolini 1930'da, tarihin ilk dünya kupasına ev sahipliği yapmak için başvursa da adaylığı uruguay'a kaptırmış ve italya uzağa seyahat etmemek için turnuvayı pas geçmişti. 1930'da ilk kez düzenlenen ve ileride futbol tarihinin en büyük etkinliği olan dünya kupası, ilk sınavını oldukça başarısız şekilde vermişti. yine de yaşanan tüm gariplik ve aksaklıklar, dünya kupası fikrine zarar vermemişti.


italya'nın 1934 dünya kupası'na ev sahipliği yapması başlı başına bir tartışmaydı

çünkü italya'nın avrupa'da yükselen aşırı-sağ akımın en önemli temsilcisi olması yanında 1930'da fifa komitesine kayıplarının italya tarafından karşılanacağının garantisi verilmişti. resmi posterinde faşist semboller olan 1934 dünya kupası, önceki dünya kupasını ev sahibi ve şampiyonu uruguay'ın kupayı boykot etti. bunun sebebi, bir önceki dünya kupasına pek çok avrupa ülkesinin mesafe uzaklığı sebebiyle katılım sağlamaması ve ülkelerine saygısızlık etmesiydi. bunun yanında kupaya katılmak için 36 takım başvurmuştu, tartışmalı ev sahibi italya dahil tüm takımlar eleme oynamak zorundaydı. yine de fifa, kendisine yanaşmayan ingiltere ve iskoçya'yı turnuvaya dahil etmek için bir jest yapmak istemişti. buna göre bu iki ülke, eleme oynamadan kupaya girebilecekti. ne var ki gelen cevap; ingiltere, kuzey irlanda, galler ve iskoçya arasında oynanan bir turnuvanın dünya kupasından çok daha kaliteli geçeceği yönünde kibirli bir dönüşten ibaretti. dünya futbolun en önemli üç ülkesinin dünya kupasına katılmaması fifa'nın başını ağrıtsa da sosyalizme gönül verdiği gençlik dönemlerinde ülkesinin libya işgalini kınadığı için hapse atılan ve sonrasında ironik şekilde faşizmin kurucusu olan benito mussolini için bu bir fırsattı. ilk dünya kupasındaki aksaklıkları faşizmin getirdiği katı disiplinle ve modernleşen ulaşım imkanlarıyla aşıp sistemlerinin ve italya ülkesinin ne kadar müreffeh olduğunu kanıtlama amacı güden mussolini, inşa ettirdiği görkemli stadyumları göstermek için de sabırsızdı. uruguay ve ingiltere'nin yoldan çekilmesiyle fırsatı gören ve elemelerde yunanistan'ı geçen italya dünya kupasına katıldı.
ne var ki 60 sene sonra, tam da eleme maçlarının sırasında italyanların yunan futbol federasyon binasını inşa ettiği ortaya çıkacaktı. dünya kupası'nın italya halkında heyecan yaratması için basılan yüzbinlerce posterin yanında kupaya özel olarak bir sigara markası bile geliştirilmişti.


27 mayıs'ta büyük gün gelip ikinci dünya kupası başladığında ise her şey gerçekten de oldukça organizeydi

8 farklı şehirdeki görkemli stadyumların ve çevresine kupa için inşa edilen faşist mimarisi ürünlerinin yanında maçların eşzamanlı olarak başlayabilmesi de tek şehirde aksaklıklar eşliğinde geçen geçmiş dünya kupasına bakınca bir üstünlük göstergesiydi. turnuva devam ederken italyan basını dışındaki hiçbir basın, kupaya pek yer vermese de özellikle komşu ülkelerden gelen taraftar akını sayesinde 1934 dünya kupası, o güne kadar en çok ilgi gören futbol turnuvası oluyordu ve kitlelere etkili bir faşizm propagandası yapılıyordu. dünya kupasının bir başka devrimi ise kitle iletişim araçlarından belki de o dönemin en önemlisinin ilk kez kullanılmasıydı: radyo. mussolini ise maçlara özel bir ilgi gösteriyor, bilet almak için normal vatandaşlarla birlikte sıraya girerek dikkat çekiyordu.


özellikle italya'nın ev sahipliği noktasında pek çok olumlu yorum yapılıyordu fakat turnuvanın formatı pek ideal değildi. 16 takımın yarısı tek bir maç oynayıp elenmiş ve çeyrek finalden itibaren sadece avrupa takımları kalmıştı turnuvada. hakemlerin performansı ise yine pek iç açıcı değildi. mısırlı abdurrahman fevzi'nin ilk turda topu orta sahada alıp macar savunmacıları çalımlayarak attığı gol ofsayt olarak ilan edilince fevzi'nin hat-tricki yanmış ve mısır elenmişti. yine de turnuvadaki en kayda değer maç bu değildi. ev sahibinin çeyrek finalde ispanya ile karşılaşması, o güne kadar görülmüş en sert maçlardan birini ortaya çıkarmış ve çok sayıda futbolcunun sahadan ayrılması sedyeyle sağlanmıştı. ispanya ise italya'nın ilk turda 7-1 yendiği abd kadar kolay bir rakip olmasa da maçın 1-1 bitmesi prosedür gereği rövanşı zorunlu kılmış ve sonucunda italya turlamıştı. yine de bu maçların italya lehine şikeli olduğu günümüzde halen popüler bir iddiadır. şikeli olduğuna inanılan bir diğer maç ise almanya ile çekoslovakya arasında oynanan yarı finaldir. bir italyan hakem tarafından yönetilen maça zayıf çekoslovakya lehine verilen kararlar damga vurmuş ve italya, avusturya'yı yenerek çıktığı finalde kolay rakibi çekmişti.

14 haziran'da ulusal faşist parti milli stadyumu'nda 55 bin kişinin izlediği büyük finalde 80. dakika itibariyle düşman sovyet yanlısı çekoslovaklar karşısında 1-0 geride olan italyanlar, önce maçı uzatmaya taşıyıp daha sonra finali kazanarak liderlerini gururlandırmışlardı. mussolini'nin turnuvayı kazanamaması halinde oyuncuları ve teknik direktör vittorio pozzo'yu tehdit ettiği iddiaları arasında kazanılan bu kupa, pek çok şaibeye gebe olsa da italya'nın futboldaki üstünlüğüne toz konduramazdı. zira 2 sene sonraki olimpiyat oyunlarında ve 4 sene sonraki dünya kupasında yine futbolda şampiyon olan italyanlar, mussolini'nin hedeflerine ulaştığını ve artık ülkenin bir futbol devi olduğunu dünyaya haykırıyordu.