Dünya Kupası Tarihinin En Efsane Maçlarından Biri: 1982 İtalya - Brezilya Maçı
italya; maça, kazanmaktan başka çaresinin olmamasının getirdiği itici gücün de etkisiyle, beklenenden çok daha iyi başlıyordu. henüz ilk ataklarında gole de çok yaklaşacaklar fakat marco tardelli’nin ortasına paolo rossi istediği gibi dokunamayınca bu fırsattan yararlanamayacaklardı. kaçan bu gol sonrası basın tribünündeki italyan gazeteciler maç yazılarına tam rossi’nin neden hâlâ ilk on birde başladığına dair özel bir paragraf açmak için kalemlerini sivriltiyorlardı ki beşinci dakikada antonio cabrini’nin brezilya ceza alanının sol köşesinden arka direğe doğru yaptığı ortada o noktada gelen bir kafa vuruşuyla italya 1-0’lık üstünlüğü yakalayacaktı. golü kim atmıştı herhalde tahmin etmişsinizdir. evet, bu isim, paolo rossi’den başkası değildi.
brezilya ise bu golün ardından hemen karşılık vermek için saldırıya geçecekti zira çabuk bir gol bulmazlarsa italyanların meşhur savunma duvarlarını örüp işlerini çok daha zorlaştıracaklarını biliyorlardı. çok geçmeden bekledikleri şansı da zico yaratacaktı yaratmasına ama onun pasında ceza sahasına giren serginho chulapa, topa adeta sokakta boş bir kola kutusuna tekme atar gibi vurunca şutu bir hayli farkla yandan auta çıkacak ve bu çok önemli fırsat heba olacaktı.
1982 brezilyasına dair geriye dönük eleştiriler genelde savunmanın ve kalecinin zayıf olduğuna, takımın hücumda tüm zamanların en iyilerinden biri olmasına karşın savunmada vasatı aşamadığına vurgu yapmaktadır. bu eleştiriler kısmen doğru olsa da atladıkları en büyük nokta, brezilya’nın aslında hücumda zico, falcao ve socrates gibi eşsiz yeteneklere sahipken, bunların önünde serginho gibi gayet düz bir oyuncunun yer aldığıydı. teknik direktör tele santana, muhtemelen, en üst düzey top tekniğine sahip olmalarına karşın fiziksel açıdan biraz ‘çıtkırıldım’ denilebilecek futbolcuların önünde iri yapılı ve son derece güçlü bir santrforun tamamlayıcı nitelikte olacağını düşünmekteydi fakat serginho’nun fiziksel özellikleri dışında da geri kalan hiçbir niteliğinin brezilya formasına yakışacak seviyede olmadığı da bir gerçekti.
işin daha da garibi, brezilya’nın kadrosunda roberto dinamite gibi bir golcü varken santana’nın serginho’yu tercih etmesiydi. roberto dinamite, 1.95’lik serginho’dan yaklaşık 10 cm kısa olsa da hava toplarında ondan aşağı kalır yanı olan bir isim değildi. zaten roberto dinamite, 1993’te aktif futbolculuk yaşantısına noktayı koyduğunda da 190 golle brezilya serie a, 500 küsur golle de vasco da gama tarihinin en golcü oyuncusu konumundaydı ve aradan geçen çeyrek asır içerisinde de hâlâ bu rekorlarını kıran çıkmış değil. lakin santana’nın ’10 futbolcu ve bir güreşçi’ taktiği için belli ki serginho daha uygun bir isimdi. gelgelelim serginho sadece rakip santrforlarla değil topla da güreşince brezilya, geliştirdiği atakları hakkıyla sonuçlandıramıyordu ve bunun en net göstergelerinden biri de italya karşısında kaçan, biraz önce anlattığımız o gol fırsatıydı. eğer brezilya, zico, socrates ve falcao gibi yeteneklere hakikaten eşlik edebilecek bir santrforla oynamış olsaydı -ki roberto dinamite bu tanıma yakın bir oyuncuydu- savunma oyuncularının ve kalecisinin vasatlığının bile belki de bu kadar konuşulmasına gerek kalmayacaktı.
kaçan o gole karşılık brezilya ataklarına hız kesmeden devam ederken, 12. dakikaya gelindiğinde de yine zico ve socrates’in ne denli büyük oyuncular olduklarını kanıtlayan bir golle skora dengeyi getirecekti. orta sahada topu alan socrates, rakip yarı alanın ortasındaki zico’yu gördükten sonra ceza sahasına doğru hareketlenirken zico da topla 180 derecelik bir dönüş yapıp iki italyanı oyundan düşürmesinin ardından kusursuz bir zamanlamayla topu socrates’in koşu yoluna bırakıyor, socrates de altıpasın kenarına geldikten sonra yakın köşeye plasesini yaparak dino zoff’u avlıyor ve skoru 1-1’e getiriyordu.
brezilya için işler tam rayına oturmuş gibi gözüküyordu ki 25. dakikada orta sahanın tecrübeli isimleri toninho cerezo ve falcao’nun kendilerinden hiç beklenmeyecek ortaklaşa bir hata yapmalarının neticesinde italya yeniden öne geçecekti. kendi ceza sahasının biraz ilerisinde topla buluşan cerezo, topu solundaki falcao’ya doğru oynamış, top falcao’nun biraz gerisine düşünce falcao da pasın kendisine geldiğini hemen anlamamıştı. bu dalgınlık esnasında da şimşek gibi araya giren rossi, topu kaptığı gibi junior’dan da sıyrılmış ve on sekiz üzerinden sert ve düzgün bir vuruşla fileleri havalandırarak italya’yı yeniden öne geçirmişti. golden yaklaşık 10 dakika sonraysa italya adına ilk bakışta talihsizlik olarak görülen bir olay yaşanıyor ve fulvio collovati, sakatlanarak sağ bekteki yerini 18 yaşındaki giuseppe bergomi’ye bırakıyordu. ‘ilk bakışta’ diyoruz zira bergomi sadece birkaç sene içerisinde mevkiinde dünyanın en iyileri arasında anılan bir isme dönüşecekti. karşılaşmanın ilk yarısıysa italya’nın 2-1’lik üstünlüğüyle geride kalıyordu.
brezilya, ikinci devreye geçilmesiyle birlikte oyunu tamamen italya yarı sahasına yıkıyordu. italyanlar da artık o çok iyi bildikleri savunma futboluna dönmüşlerdi. ancak brezilya’da da o savunmanın arasındaki en ufak boşluğu bile yakalayabilecek kalitede isimler vardı. nitekim devrenin başlarında, zico’nun muazzam oyun görüşünü bir kez daha gösterdiği bir pozisyonda, ondan gelen usta işi ara pasında cerezo italyan defansının arkasına sarkıyordu ama zoff kalesini çok iyi bir zamanlamayla terk ederek cerezo’nun şutunu engellemeyi başaracaktı.
bir süre sonraysa junior’un ceza sahasına doldurduğu topu arka direkteki cerezo güzel bir kafa pasıyla ön direkteki serginho’ya gönderecek fakat serginho yine ne yapacağını şaşırınca brezilya bu fırsattan da istifade edemeyecekti. bu pozisyonun devamındaysa italya kontratağa kalkıyor, francesco graziani de ceza sahasına girdikten sonra topu ortadaki rossi’ye aktarıyor fakat rossi ilk yarıda yaptıklarının aksine kötü bir son vuruş yaparak farkı açma fırsatını değerlendiremiyordu.
66. dakikaya gelindiğindeyse ipler yeniden brezilya’nın eline geçecekti. sol kanattan takımını atağa kaldıran junior, rakip yarı alanın ortalarında aniden hızlanarak içeri doğru kat ediyor, sonrasında on sekizin sağ köşesi yakınlarındaki falcao’yu görüyordu. falcao da topu aldıktan sonra yarım yuvarlak içine doğru hareketlenerek önünü açacak, sonrasında da çok sert vurarak zoff’u mağlup edecekti. skor şimdi 2-2 idi ve karşılaşmanın böyle sona ermesi halinde de yarı finale yükselen taraf brezilya olacaktı.
ne var ki italya’nın, daha açıkça ifade etmek gerekirse paolo rossi’nin söyleyecekleri de henüz bitmemişti. 74. dakikada sağ kanattan bruno conti’nin kullandığı kornerde brezilya savunması topu yeterince uzaklaştıramıyor, onlardan seken topu marco tardelli on sekiz üzerinde bir şutla kaleye gönderiyor ve kale sahası önünde bu topa son ayak koyarak ağları havalandıran isim de yine rossi oluyordu. brezilya gibi bir rakibe karşı böylesine kritik bir maçta hat-trick yapan rossi, yakın zaman içerisinde yaşadığı onca zorluğa rağmen bugün böyle bir başarıya imza atmasıyla adeta küllerinden doğan anka kuşunun yeşil sahanın üzerine düşmüş bir gölgesi gibiydi.
brezilya, kalesinde gördüğü bu üçüncü golle birlikte moralman tükenme noktasına da gelmişti ve kalan 15 dakika içinde, önceki bölümlerdeki kadar canlı ve etkili olamayacaklardı. italya ise aslında dördüncü golü dahi bulacaktı. 86. dakikada gelişen kontratakta giancarlo antognoni’nin uzun pasında rossi sağ köşeden ceza sahasına girmiş, sonrasında topu solunda daha müsait durumda olan gabriele oriali’ye çevirmiş, oriali de o esnada sinsice arka direğe kadar gelmiş olan antognoni’ye görmüş ve antognoni düzgün bir vuruşla fileleri havalandırmıştı. gelgelelim hazırlanış açısından turnuvanın en güzel golleri arasına girebilecek bu aksiyon, hatalı bir ‘ofsayt’ kararı neticesinde güme gidiyordu. ofsayt olmadığı o kadar netti ki oriali pasını çıkardığı esnada brezilya savunmasında oscar kale sahası çizgisinin üzerinde, antognoni ise çizginin dışındaydı.
brezilya, yarı finale tutunma yolundaki son şansınıysa son dakikada yakalayacak fakat sol kanattan eder’in kullandığı duran topta arka direkte oscar’un vurduğu kafa şutunu zoff çizgi üzerinde kontrol edince netice belli olacaktı. italya, hemen hemen herkesi yanıltmış ve şampiyonluğun bir numaralı adayı brezilya’yı 3-2 mağlup ederek adını yarı finale yazdırmayı başarmıştı. brezilya’nın 1982 kadrosuysa, tıpkı 1954 macaristan ve 1974 hollanda kadroları gibi, tarihin dünya kupası kazanamamış en iyi kadroları arasında anılma onurunu ve talihsizliğini yaşayacaktı.