Nuri Bilge Ceylan Sinemasına Etraflıca Hakim Olmanızı Sağlayacak Bir İnceleme
çehov ile başlayayım
nuri bilge ceylan, mayıs sıkıntısı'nı bizzat çehov'a adamıştır, bilenler bilir. nuri bilge ceylan, çehov'la birlikte dostoyevski'den de etkilendiğini belirtir, bunu da söylemek gerek. zaten sanatla uğraşan hangi insan dostoyevski'den etkilenmemiştir ki? yönetmen, genel olarak rus edebiyatını okuduğunu, sevdiğini de söylemişti.
çehov'un kendi adıyla bilinen tarzı, durum ve an üzerinedir. çehov; olaydan, kronolojiden, sonuç faktöründen çok; bireyin düşüncelerini, ruhunu, doğa ve insan ilişkisini, aydın/seçkin - avam/halk ilişkisini ele alır. olaylar sezdirilir çehov öykülerinde, öykülerin ucu açık bırakılır.
çoğu çehov öyküsünde serim-düğüm-çözüm dahi olmaz. zaten çehov'u klasik öykü dediğimiz maupassant tarzından ayıran esas nokta burasıdır.
örneğin nuri bilge ceylan, aydın - halk (birey - toplum) ilişkisini bizatihi ''aydın'' karakteriyle, kış uykusu üzerinden verir. türk edebiyatında çehov'un tarzında yazan sait faik abasıyanık'ı da sevdiğini söyler nuri bilge ceylan.
şunu da belirteyim: çehov, realizm akımının temsilcilerinden. hatta çehov'un, yaşadığı dönemde karamsarlığa varan bir gerçekçilikle suçlandığı söylenir. nuri bilge ceylan da oldukça gerçekçi, olanı olduğu gibi veren bir yönetmen. yalnız, yönetmenin babasıyla olan ilişkisi, çehov'un babasıyla olan ilişkisine göre çok daha iyi.(yönetmen, ablası emine hanım'la birlikte açtığı fotoğraf sergisini babasına adamıştı.)
çehov, öykülerinde sıkça doğayı anlatır. hatta bazı öykülerinin isimleri dahi doğa üzerinedir. (nuri bilge ceylan filmlerinin isimlerini hatırlayın.) bunlardan, çehov öyküleri ve nuri bilge ceylan filmleri arasındaki ilişkiyi kurabilmek açısından bahsetmek istedim. nuri bilge ceylan'ın doğasına uygun bir yazar çehov.
doğa unsurundan devam edelim
nuri bilge ceylan, aslen çanakkale/yeniceli. çocukluğu kısmi olarak burada geçmiş. kendisi de bunun etkisinden bahsetmişti: kırların, tabiatla iç içe olmanın; kendisinin yaratıcılığını, hayal gücünü olumlu yönde etkilediğini söylemişti. neticede kasaba hayatı yani, tabii bir ortam.
filmlere bakalım: bir zamanlar anadolu'da filminde, ağaçtan düşüp yuvarlanan elmalar; üç maymun filminin sonlarında, kötü şeylerin habercisi kara bulutlar; yönetmenin, doğa ve insan ilişkisi üzerine verdiği metaforlardan ilk aklıma gelenler. üzerine daha çokça örnek verilebilir.
iklimler mesela: kadın-erkek tabiatı ve mevsimler vardır filmde. mayıs sıkıntısı'nda da, muzaffer özdemir doğada gezintiye çıkar söz gelimi.
kar-kış teması da vardır nuri bilge ceylan filmlerinde. uzak filmi mesela, başlı başına bir örnek. (kış uykusu keza, bizatihi ismiyle de) nuri bilge ceylan, soğuğu seven bir insan. soğuğun ve kışın, insanı dinç, zinde tuttuğundan bahsetmişti. kendisiyle vakit geçirmeyi seven, sanata meyyal insanlarda bu duruma sıkça tanık olunabilir. bu bağlamda, çocuklarından birisinin adı da ''ayaz''dır örneğin.
aynı zamanda, insan doğasını da iyi gözlemleyen bir insan nuri bilge ceylan. birazdan buna da değineceğim. yönetmenin fotoğrafları da çoğu zaman doğa üzerinedir.
zaman ağır akar nuri bilge ceylan filmlerinde
o iç sıkıntısını çok güzel hissettirir izleyene yönetmen. (sigara da eşlik eder bu noktada.) sizi de o atmosfere dahil eder, bir nevi interaktif hale getirir filmi. (metaforlarla da tabii.)
bu hususta, ''taşra'' kavramını da ele almak gerek. pek çok filminde taşrayı anlatır yönetmen. taşrada zaman daha ağır akar sanki, öyle gelir insana. yapılabilecekler sınırlıdır, metropol hayatı gibi değildir taşra. ahlat ağacı'nda bunu çok güzel yansıtır nuri bilge ceylan.
zaten yönetmenin çoğu filmi de taşra üzerinedir: kasaba, mayıs sıkıntısı ve uzak'tan oluşan taşra üçlemesi mevcuttur.
nuri bilge ceylan filmlerinde müzik, asgari düzeyde kullanılır
zaten sanat filmlerinde genel olarak müzik unsurunun baskın olduğunu söyleyemeyiz. nuri bilge ceylan'ın çok sevdiği ve etkilendiği tarkovski'nin de bu doğrultuda bir anlayışı vardır.
yönetmenin filmlerinde daha çok doğanın ve hayatın günlük akışındaki seslerin izi vardır.
bu arada, kış uykusu ve iklimler'de klasik müzik kullanmıştı yönetmen.
senaryo & diyaloglar
nuri bilge ceylan filmlerinde dikkatimi çeken bir nokta da bir zamanlar anadolu'da filmiyle birlikte senaryonun biraz daha uzun tutulmaya başlanması, diyalogların artmasıydı.
kasaba'dan üç maymun'a kadar olan filmlerde senaryo daha kısa tutulmuştu. bu noktada, bir zamanlar anadolu'da ile birlikte filmlerin süre olarak uzun tutulduğunu da söylemek gerek. (sadece mayıs sıkıntısı biraz uzundu öncesi filmlerde.)
nuri bilge ceylan, üç maymun'a kadar olan filmlerde ise hep kendisinden, ailesinden, yaşamından örnekler sunmuştu. iklimler'i ve uzak'ı, birkaç kişiyle çektiğinden bahsetmişti mesela yönetmen. (tabii, yönetmenin filmlerinde ailesini oynatması ve set ekibinin birkaç kişiden oluşması biraz da imkansızlıktan, ceylan'ın sektörde yeni oluşundan.) üç maymun ve bir zamanlar anadolu'da, nuri bilge ceylan'ın tercih noktasında evrildiği, milat filmler bence.
nuri bilge ceylan, üç maymun ve sonrasında çekilen filmlerin hiç birinde yalnız çalışmadı senaryo noktasında
eşi ebru hanım ve ercan kesal'la beraber yazdı. (ahlat ağacı ise, bizatihi akın aksu'nun kitabından esinlenildi ve yazar da senaryo ekibinde yer aldı.) az önceki maddeye paralel olarak, filmlerindeki değişim üzerine söylemek istedim bunu. bir de iklimler filmi var değişim noktasında ama, senaryoda sadece nuri bilge ceylan'ın adı olduğundan ve de dağınık bir film olduğundan net bir şey söylemek istemiyorum.
yönetmen, senaryo yazarlığının yeterince iyi olmadığına dair çokça eleştiri almıştı sinema camiasında. nuri bilge ceylan, sürekli arayışta olan, bulduklarından da hiçbir zaman tam olarak emin olmadığını söyleyen bir insan. filmlerindeki karakterlere dikkat ettiyseniz, aynı doğrultuda olduklarını göreceksiniz: daha gridir karakterler, bir yönüyle baskın değildirler; bütünüyle verilmişlerdir. karakterlerin hep gizledikleri bir şeyleri, bastırdıkları hisleri de vardır.
bir de şu var örneğin: bir diyalog üzerinden dakikalarca işlenerek verilecek unsuru, nuri bilge ceylan bir metaforla gösterir. gösterir ki, her insan farklı bir anlam da çıkarabilir. sinemanın önceliği göstermektir. bu arada, sanat filmlerinde de genel olarak senaryo kısa tutulur zaten.
nuri bilge ceylan; insanın bencilliğini, iki yüzlülüğünü, gizlediğini, kötülüğünü anlatır
bu noktada nesnel olarak, taraf olmadan yansıtır bunu; arabesk, duygusal bir edayla yapmaz; sosyal mesaj verme kaygısı gütmez. ziyadesiyle gerçekçidir.
mesela uzak: mahmut, akrabasını sıkça aşağılar, sürekli ne zaman gideceğini sorar, gizlice porno izler. iklimler'de, fotoğrafın kendisine gönderilmesini isteyen taksi şoförünün numarasının yazılı olduğu kağıt, umursanmaz ve atılır; fındık yemek üzerinden* ego savaşı yapılır; genel olarak yalancı ve çıkarcı bir adamdır ''isa''. üç maymun'da ise aldatmak olgusu işlenir. yani sadece bir zamanlar anadolu'da, bahsettiğim çarpıklıklar üzerine başlı başına örnek bir film.
insanı, insanın noksanlıklarını anlatmak güzel, samimi bir eylem bence.
yönetmenin youtube'da kamera arkasına, set ortamına dair seçkiler paylaşması güzel düşünce
(filmlerinden kolajlar paylaşılması da öyle keza.) kameranın arkası farklı bir ortam. ilk izlediğimde mesela, kafamdaki nuri bilge ceylan algısıyla uyuşmamıştı izlediklerim. oyuncuları isteklendirmeye çalıştığı bölümlerde bayağı şaşırmıştım. set ortamını, işin işçilik ve emek boyutunu görmek güzel. izlediklerim ve beraber çalıştığı oyunculardan dinlediğim kadarıyla çok titiz bir adam nuri bilge ceylan, ayrıntılara önem veren bir insan.
filmlerini dikkatli izlemek gerekiyor zaten, her sahnede bir metafora veya göndermeye denk gelebilmek mümkün. sadece bir zamanlar anadolu'da filminde o kadar ayrıntı ve gönderme sayılabilir ki örneğin. zeki bir adam, ruha olduğu kadar akla da hitap ediyor yaptıkları.
nuri bilge ceylan'ın türkiye'de en çok izlenen filmi, 304 bin kişiyle kış uykusu olmuş
ceylan, gişe veya izlenmek kaygısını ön planda tutan bir yönetmen değil; çektiği filmlerin herkese hitap etmediğini, entelektüel insanların birbirine benzeyen bir aile olduğunu söylemişti bir mülakatında. hatta mustafa altıoklar'la olan söyleşisinde, ''film yapmak, kardeş ruhlara gönderilen bir mektup gibidir.'' gibi bir ifade kullanmıştı. yani, insanımızın sinemaya eğlenmek amacıyla gittiğini ve de ülkemizde bu tarz filmlerin çok sevilmediğini, sıkıcı bulunduğunu düşününce şaşırmıyor insan.
göz önünde olmayı sevmeyen, mesafeli, aynı zamanda ketum bir adam nuri bilge ceylan
bunu, bbc'deki röportajında kendisi de söylemişti. suya sabuna dokunmadığına, politika ve ülke meseleleri hakkında sessiz kaldığına dair eleştiri alır bu yüzden; kültür bakanlığı desteği ve diğer sponsorları üzerine de öyle keza. lakin cannes'da, kış uykusu ile ödül aldığı zaman söyledikleri güzeldi. fazla yorum yapmak istemiyorum bu konu üzerine.
yeri gelmişken, kendisinin resmi web sitesini de şuraya bırakayım.
nuri bilge ceylan'ın, ercan kesal ile bir dostluğu var
gerçi, ceylan ailesinin kesal ailesiyle bir dostluğu var desek daha doğru olur. nazan kesal ile ebru ceylan da sıkça görüşen insanlarmış nazan hanım'ın söylediğine göre.
yönetmenin uzak ve iklimler filmlerinde rol almıştı nazan kesal. kendisi zaten bizatihi oyunculukla haşır neşir; devlet tiyatrolarında çalışmış yıllarca. iklimler filmindeki rolüyle, 2006'da ''altın portakal - en iyi yardımcı kadın oyuncu'' ödülü almıştı nazan kesal.
ercan kesal'ın ilk oyunculuk deneyimi ise, nuri bilge ceylan sayesinde olmuş. (uzak filmi) keza ercan kesal, üç maymun ve bir zamanlar anadolu'da filmlerinde de rol almıştı daha sonra. ercan kesal, rol aldığı bir zamanlar anadolu'da ve üç maymun filmlerinde ise senaryo ekibinde de yer almıştı. özellikle bir zamanlar anadolu'da filminde, ercan bey'in doktorluk yıllarında anadolu'ya -taşraya- dair gözlemleri, filmin temelini oluşturmuş.
bu noktada bir şey ilave edeyim: nazan kesal, nuri bilge ceylan'ın iklimler filminden sonra senaryo noktasında arayışa girdiğini söylemişti bir mülakatında. yazımın başlarında, nuri bilge ceylan'ın üç maymun filmiyle beraber bir dönüşüm yaşadığını söylemiştim. nazan kesal'ın bu açıklamasını, yazdığım maddeyle paralel düşününce taşlar yerine oturuyor.
biraz alakasız olacak ama, aklıma gelmişken yazayım bunu da: kesal ailesi de, ebru ceylan da yönetmenden hep ''bilge'' diye söz ediyor. ''nuri'' ismi de, nuri bilge ceylan'ın kompleksi sanırım. :)
nuri bilge ceylan'ın cannes müdavimi olmasına da değineceğim
festivale giden türk ekibi, 2014'te kış uykusu ile altın palmiye ödülü geldiğinde sevinçten uçuyordu. ayağa en son nuri bilge ceylan kalkmıştı; pek de heyecanlanmamış, gayet bir cool bir edayla, tebessümle karşılamıştı durumu.
mesela nuri bilge ceylan'ın, cannes'da uzak filmiyle ödül aldığı törenden bir kesit izlemiştim; yıllar sonra aradaki fark, olgunluk görülmeye değer.
uzak'ın ardından kış uykusu'na kadar olan süreçte; iklimler, üç maymun, bir zamanlar anadolu'da ile de cannes'da ödül almıştı yönetmen. henüz ilk filmi olan koza ile de kısa film alanında cannes'da yarışmacı olmuştu nuri bilge ceylan.
bu arada altın palmiye, cannes'daki en büyük ödüldü yanlış hatırlamıyorsam. cannes ki, dünyanın en seçkin birkaç film festivalinden birisi. buradan defalarca ödül almanın prestiji tarif edilemez.
şunu da söylemek istiyorum: böylesine bir platformda, nuri bilge ceylan'ın aldığı ödülü ''tutkuyla sevdiği yalnız ve güzel ülkesine'' armağan etmesi çok güzeldi. -hele ki önümüzde orhan pamuk gibi bir örnek dururken- yönetmen, günümüzde evrensel olarak tanınan bir isim; farklı bir seviyede artık nuri bilge ceylan, üslubuyla bilinen bir ''türk yönetmen''.
nuri bilge ceylan'ın bazı filmleri, yurt dışında bizde izlendiğinden daha fazla izleniyor söz gelimi. nuri bilge ceylan, 2009'da cannes'da jüriye de seçilmişti. salt cannes'dan dem vurmayalım; yurt içinde ve yurt dışında çeşitli festivallerde yüzlerce ödül almış, jüri ekiplerinde bulunmuştu yönetmen.
son birkaç şey yazıp bitireyim
nuri bilge ceylan'ın asıl çıkışını uzak filmiyle yaptığını, bu filmle geniş kitlelerce (evrensel olarak da) tanınmaya başladığını söyleyebiliriz. (cannes'dan ödül almasının etkisiyle de tabii; gerçi, cannes dışında da onlarca ödül almış film.) uzak, bir zamanlar anadolu'da ile beraber nuri bilge ceylan sinemasında en sevdiğim filmdir. ismi de manidardır; yönetmenin, tarkovski'ye öykünmesini de fazlasıyla gördüğümüz bir filmdir.
uzak, yönetmenin yalnızlığını ve yaşam mücadelesini (ticari fotoğrafçılık yaptığı zamanları) anlatması bakımından samimi bir film. yönetmenin, bu mücadeleyi verdiği yılları anlattığı filmle birlikte tanınmaya başlanması da manidar, güzel. lakin ben, bir zamanlar anadolu'da filminin gelmiş geçmiş en iyi türk filmi olduğunu düşünüyorum. bu arada, bu düşünceyi başka bir türk yönetmenin (onur ünlü) söylemesi de tuhafıma gitmişti. yani, uzak'ı yaptığı sıralar 43 yaşındaydı yönetmen. bu seviyeye çıkması epey zorlu olmuş; iki farklı mühendislik macerasından sonra sinemaya yönelmiş mesela. mühendisliği de, ''sağlam bir işim olsun'' düşüncesiyle yazdığını söylemişti.
gençlik yıllarında, arayışlarının yansıması olarak batı'ya (londra) ve doğu'ya (nepal) yaptığı geziler; sonrasında da bir buçuk yıllık askerlik süresi, kendisinin geleceğini şekillendirmesinde etkili olmuş. -özellikle askerliğin kendisine iyi geldiğini söylemişti-
film yapmaya karar verdikten sonra, günde üç film izlediğinden bahsetmişti. nuri bilge ceylan, bildiğim kadarıyla asistanlık yapmadı hiç; lakin, mimar sinan'da aldığı eğitimin ve özellikle mehmet eryılmaz'ın kendisine katkısı olmuş.
bu denli başarılı ve şahane filmler yapan, evrensel olarak tanınan, ülkesini seven bir türk yönetmene sahip olmak gerçekten çok güzel. kuru otlar üstüne'yi merakla bekliyoruz.