YAŞAM 12 Aralık 2017
62,2b OKUNMA     821 PAYLAŞIM

Okudukça Toplu Taşıma ve Bisiklete Saygınızı Artıracak Araba Gerçekleri

Otomobil, hayatımızı kolaylaştıran bir şeymiş gibi gözükse de aslında içten içe içinde yaşadığımız doğayı ve şehri yok eden, birçok yıpratıcı etkisi olan bir şeymiş. Okudukça hak vereceğiniz gerçeklere Sözlük yazarı "iwillshowyouwhatitmeans" yorumuyla bakalım.
iStock


otomobil, şehirlerin, şehir yaşamının ve doğanın içine en çok sıçmış olan icat. ilk başlarda sokaklarda tek tük iken sorun yok sayılırdı ama 1950'lerden itibaren önce amerika'da sonra dünyanın hemen her yerinde bir norm haline gelmesiyle şehir yaşamında başat hale gelmiş, dünyanın genelinde yayaları şehir hayatından dışlayıcı bir şekilde şehirleri domine etmeye başlamıştır. 

otomobil'in kapitalizm tarihinde önemli bir yeri vardır zira seri üretim, dolayısıyla fordizm, henry ford'un model t'yi üretmesiyle başlamıştır. otomobil bir statü simgesi olarak pazarlanması yanında, bireyciliğin getirdiği bir özgürlük konseptiyle de özdeşleştirilmiştir. özellikle ikinci dünya savaşı'ndan sonra iç tüketimin gazlanması amacıyla başlatılan ve amerikan idealizmini özgürlük sosuyla harmanlayıp amerikalıları daha bireysel olmaya ve toplumun bütünleşik yapısını da kırmaya yarayan şehirsel yayılım, banliyöleşme süreci otomobiller sayesinde olmuştur. böylece kentlerin içleri boşalmış, geniş çöküntü alanıları oluşmuş, amerikan şehirlerinin merkezleri zamanla gökdelenler ve yanlarındaki büyük otopark alanlarına dönüşüp yok olmuştur.

Ford Model T

şehirsel yayılma, şehirlerin kompakt yapısını kırmış ve şehirler etraflarına yayılmaya başlamış, toplu taşımanın verimli olmayacağı denli düşük yoğunluklu yerleşimler, konut alanları ortaya çıkmış, buralarda yaşayanları otomobile mahkum etmiştir. böylece otomobil sahipliği bir norma dönüşmüş, herkes otomobil sahibi olma zorunluluğu hissetmeye başlamıştır. herkesin otomobil sahibi olması süreci ise daha çok yol yapımı, daha çok kentsel yayılmayı getirmiş, artan trafik yükü şehirlerin her tarafına otoyol yapımına neden olmuştur. otoyollar inşaa etmek için büyük yerleşim alanları istimlak edilmiş, geniş kent parçaları birbirinden, geçit vermez otoyollar ile koparılmıştır. bu durum ise daha fazla toplumsal ayrışmaya (segregasyon) neden olmuş, toplumsal birliği parçalamıştır.


bunun yanında otomobiller ciddi bir park sorununa neden olmuş, artan otomobil miktarı şehir sokaklarını kaplamış, çoğu zaman kaldırımları işgal edip yayalara geçit vermez olmuştur. 

bir otomobil sıradan kullanımıyla, ömrünün ortalama %95'ini park halinde geçirir, bu da özel otomobilin aslında ne kadar verimsiz bir sistem olduğunu gösterir. ayrıca hem şehirsel yayılma hem de bu kadar fazla yol ve park yeri yapmak, çok fazla miktarda doğal alanın tahribatına ve yapılaşmasına neden olur, yeşil alanları, ekilebilir alanları yok eder, ayrıca çok fazla yapılı alan yağmur sularının toprağa karışmasını zorlaştırır, sellere yol açar. tüm bunların yanında bu kadar verimsiz bir araç olan otomobil için yine çok fazla miktarda altyapı ihtiyacı gerektirir, bu da çok fazla miktarda kamu harcamasına yol açar. 

öte yandan trafik bir kara delik gibidir, ne kadar altyapıyı iyileştirirseniz, daha fazla yol yapıp, daha fazla yol genişletirseniz, o kadar fazla otomobil kullanımını özendirmiş olduğunuz için, otomobil satışları artar, trafikte daha fazla araç belirdiğinden trafik kısa sürede gene tıkanır hale gelir. bunun yanında ne kadar kural koyarsanız koyun, artan otomobil kullanımı artan trafik kazaları demektir. türkiye her sene trafik kazalarına terörden daha fazla kurban vermekte olduğu halde, terör sorununa bu kadar önem verilirken trafik sorunu konusunda hiçbir önlem alınmamakta, en fazla içinizdeki trafik canavarını durdurun temalı aslında efektif hiçbir işe de yaramayan kampanyalar yapılmaktadır.


ayrıca trafik tıkanıklığı, hatta genel anlamda trafik, insanlarda yoğun stres yaratmaktadır. 

siz ne kadar dikkatli olursanız olun yine de çok olası bir ölüm veya yaralanma riski altına girmenin yanında, trafikte karşılaştığınız ne idüğü belirsiz insanların hatalarına veya tacizlerine maruz kalınır. trafikte beklemek de yine stres arttırıcı bir durumdur. şehir parçalarının otomobil merkezli ulaşım politikaları nedeniyle birbirinden bu kadar kopmaları inanılmaz bir zaman ve para israfına yol açar. bir yerden bir yere ulaşmanın en pahalı yolu otomobildir ve inanılmaz gereksiz şekilde maliyetlidir; bu maliyet sadece para olarak değil zaman kaybına da yol açar.

otomobilin bir başka sorunu, maliyeti nedeniyle yarattığı, toplumun bazı kesimlerini ulaşımdan dışlayıcı özelliğidir. 

dışlanan gruplar, otomobil maliyetini karşılayamayan fakirler, şayet otomobil varsa da, o tek otomobili genelde erkek kullandığından, kadınlar ve çocuklardır. bunların hepsinin üstünde de otomobilin üretiminde yarattığı kirlilik, otomobili kullanırken petrol yakımıyla çıkan zehirli gazlar, petrol üretilirken doğaya ve atmosfere verilen zarar, ve otomobil hurdaya çıkınca yarattığı çöp de, otomobilin verdiği çevresel zararın önemli bir kısmı. öte yandan insanları, toplu taşımı tercih edilmez hale getirip otomobil kullanmaya zorlayan da, yerleşim ve ulaşım politikalarını düzenleyen devlet ve yerel yönetimlerdir.


yani otomobilin toplumsal, ekonomik ve çevresel zararları saymakla bitmiyor. peki neden hala otomobil devlet politikalarıyla özendiriliyor dersiniz?

cevap basit. sermaye öyle istiyor da ondan. zira kapitalizm daha fazla otomobil sattırmak istiyor. daha fazla otomobil de her alanda daha fazla harcama, daha fazla tüketim demek oluyor. dolayısıyla da daha fazla kar geliyor. devlet de sermaye'ye destek olduğundan, daha doğrusu sermaye ile devlet içiçe olduğundan, sürekli olarak daha fazla tüketime yönlendiriliyoruz. özgürlük ve bireysellik adı altında bize pazarlanan daha fazla tükettirme istekleri. üstüne, otomobil ile daha rahat kontrol edilebiliyoruz çünkü otomobilimiz, sadece onun için yapılan yollara mahkum, dolayısıyla nereye gidebileceğimiz hep daha önceden planlanmış oluyor, dolayısıyla bize kakalanan "özgürlüğümüz" bir yanılsama.

çözüm toplu taşıma, bisiklet kullanımı ve tabii kompakt şehirler. tabii bir de kapitalizm'den kurtulmak lazım da o nasıl olur bilmiyorum.