Okuduktan Sonra Şöyle Bir Uzaklara Dalıp Düşüneceğiniz Bir Zürafa Sokak Gözlemi
"ne işim var canım orda? 40 yıl kadın görmesem gitmem!" denilmemeli bence. her gün değişik biriyle beraber olan, seks hayatı rocco'dan daha ahenkli olan biri dahi olunsa gidilip, görülmeli. bir turist gibi.
adamlar istanbul'un orta yerine bambaşka bir dünya kurmuşlar. nasıl kayıtsız kalabilir ki buna? böyle bir yer nasıl olur da ziyaret edilmez? öyle bir sokak ki, hemen girişinde bulunan lokanta ve emanetçi resmen sizi o dünyaya hazırlayan, sizi bir astronot gibi giydiren esnaflar iken,
çıkışta da yine bu sokağın yanıbaşındaki hamam da sizi ait olduğunuz dünyaya hazırlamak, geri döndürmek, narkozu kesmek için tasarlanmış. o kadar neden-sonuç ilişkisi vardır ki burda, başka dünyalara açılan bir başka kapı olan havaalanında dahi bu kadar ani çözümler üretilmez.
bir sıra vardır zürafa sokak'ın önünde. garip bir hüzün çökebilir üzerinize. zira biraz sonra insanlıktan feragat etmiş olduğunuz andan itibaren bu tip medeniyet belirtileri bulunmayacak o ilginç dünyada. bir müddet bu ayrıcalığınızdan mahrum kalacaksınız. e içeri boşuna girmiyoruz ya? yeni dünyalar keşfetmek için burada değil miyiz? bu bedel o kadar ağır gelmemeli. geliyorsa da tez vakit geri dönülmelidir.
polis aramasından ve kimlik kontrolünden geçerken eli ayağı titreyen gençlere rastlayabilirsiniz. bu tip hal ve hareketlere alışık polisler 20'li yaşları çoktan geçtiği aşikar olan delikanlılara "aman dikkat et kendine. kalp krizi falan geçirme!" derken, insanlığını muntazam bir şekilde üzerinden çıkarıp, katlayarak biraz sonra alacağı yere bırakan genç bu espriyi, yada sataşmayı anlayacak halde değildir. derdi başından aşmıştır. işte tam burada bir başka ayrı dünya gelebilir aklınıza. populasyonu kesinlikle zürafa sokak'a göre daha kalabalık olan başka bir dünya... stadyumlar. orada da insanlar bambaşka biri olup girerler içeri ve girmek için polis aramasından geçerler. ben aynı titremeyi aynı heyecanı ilk kez maça giden 40 yaşındaki adamda da gördüm. yine aynı ani çözüm üreticileri... içeriye bozuk para alınmayacağından kafanızı sike sike size bir paket çekirdek satmak isteyenler, pis köfteciler, daha otobüsten iner inmez yanınıza gelen "açık lazım mı abi, kapalı da var"cılar...
biz dönelim zürafa sokak adlı gezegene. aslında polis aramasından geçerken "yok arkadaş. sizin yaratık kostümünüzü giyerim ama insan kostümüm de üzerimde kalsın. içerisi soğuk gibi üşütmeyelim orda!" demek hakkınızdır. polise söylemeye gerek yok. hatta söylemeyin dalabilirler. serbestsiniz bu konuda. üzerinizdeki kostümü çıkarmadığınızdan içerde fazla kalıcı olmadığınız bellidir. o vakit acele adımlarınızı atarken gözlerinizi de iyi çalıştırın. kamera sokamayacağınıza göre içeri, anca emektar gözlerinizle bu farklı dünyayı keşfedeceksiniz bir çırpıda. o ilk şaşkınılığı atın bir kere üzerinizden. ağzınız açık bir şekilde kapılarda birikmiş içeri kesen güruha fazla kaptırırsanız kendinizi saf zannederler sizi. başınız belaya girer. onlar gibi davranın. hoş hayat kadınları onlardan olmadığınızı gözlerinizden şıp diye anlar ve salça olurlar ya, neyse.
körpeleri ve acemi olanları sanırım daha cazip bulur hayat kadınları. ayakları alışsın diye. hiç aşina olmadığınız laflar duyacaksınız. öyle ki "24 saat küfürlü ortamda bulunurum, aynı vakit içerisinde de karı kız muhabbetinden kaçınmam ama böyle yaratıcı, böyle aykırı, böyle utandırıcı laf duymadım!" diyebilirsiniz. bu arada madem gözlem yapmaya geldik. başka yerlerde bulamayacağımız nadide şeyler arıyoruz, size tavsiyem şu olacak: hayat kadınlarından çok demin sizinle sırada olan yaratıkları izleyin. fakat çaktırmadan tabi. birkaç gece rüyalara (aslında kabus da denebilir ona) girecek cinsten ilginçlik, olağanüstülük görmek istiyorsanız o çaresiz yaratıklara bakın. fakat dozu iyi ayarlayın. mideniz bulandı mı hızlı adımlarla çıkışa yaklaşın, eğer başınız da dönmeye başlayıp sendelediyseniz boku yemişsinizdir. zürafa sokak'ta bayılmak... bu sanırım ayrı bir başlık olur.