Örümcek Görünce Hissedilen Orantısız Korku: Örümcek Korkusu (Araknofobi)
örümcek korkusu (araknofobi), bir örümceği gördüğünüzde veya düşündüğünüzdeki korku ve endişedir. orantısız korku ya da endişe.
amerikan sineması bu korkunun üstüne gitmiştir zaman zaman, zeitgeist'a damgasını vuran olayların altını sürekli kazıyarak. bu durum özellikle büyük stüdyolar çağının bitişinin ardından bağımsız sinemanın doğuşuyla birlikte gemi azıya almıştır diyebiliriz. bu katastrofik düşük bütçeli filmler adına yakışır şekilde düşük aydınlatmanın bir korku atmosferi yaratmadaki işlevselliğinden yararlanıp amerikan orta sınıfına seslenmiştir.
işte örümcek korkusu örneğin 50'li yılların paranoyak soğuk savaş filmlerinde bolca karşımıza çıkar hollywood marifetiyle. bunlar aslında dediğimiz gibi düşük bütçeli korku fantezileridir. tu kaka sosyalist rusya'nın amerikan kara parçalarına sinsice sızdığı yarı alaycı yarı trajik alegorilerdir bunlar. düşman-öteki bazen bir örümcek bazen de şeker fabrikalarının depolarını hunharca yağmalayan karıncalardır. istilacı uzaylı kabusu ise başka bir yazının konusu. bu filmlerin çoğuna liberal bir panik ve endişe egemendir anlaşılacağı üzere: ya sosyalist blok bir amerikan kabusuna dönüşürse? işte örümcekler bu bilinçdışı korkuların cisimleşmiş görünümlerinden ibarettir.
fakat gün gelir modern bir sinemacının vizöründe bambaşka bir şeye dönüşür örümcek korkusu: enemy (2013, villenueve) yabancılaşma metropolün her karesine sızmıştır adeta. korku, paranoya, ötekinin umutsuzca aranışı bu duyguya eşlik eder. ayrıca (bkz: enemy /@hanging rock)
psikanalitik sahada durum epey değişiktir ama: (doğal olarak akla ilk gelen) freud vajina korkusuyla örtüştürüyordu bunu uzun bir makalesinde. yani örümcek korkusunu. ilk neden ya da köken, küçük çocuğun annesinin kıllı organını ilk kez gördüğü âna dek götürülebilir. lacan da böyle yorumluyor. kadın cinsel organından duyulan endişe özellikle rüyada görülen örümcek görüntüleriyle psikanalitik analize konu olmuştur. bu konuda freud'un iki ciltlik rüya yorumları kitabına bakılabilir elbette.
kim ne derse desin gündelik yaşamda ilginç bir ürpertidir ve yapay örümceklerden bile korku duyulur. istatistikler bunu söylüyor en azından. ama belli bir yaşa özgü olduğunu düşünüyorum. ileriki yaşlarda sessizce kaybolan fobilerdendir. çünkü kadın cinsellik organı hayatın kaynağıdır; gustave courbet olsa böyle derdi herhalde.
son olarak sembolist ressam odilon redon'un 1891 yılında yaptığı "gülümseyen örümcek" adlı karakalem eserine bakın:
alaycı, oyunbaz bir yaratık vardır karşımızda, tıpkı ilk kez görüldüğünde çocuğun boş bir levha gibi zihninde karmaşıklık yaratan ve haliyle onu farklı bir biçimde şemalandırdığı annenin dişilik organı gibi. ama bu endişeler fallik dönemin birçok kuruntusundan biridir kuşkusuz.
kısacası ilginç bir konudur. yalnızlık ve yabancılaşmayla birlikte sökün edebilir: oldboy filminde anti-kahramanın metroda gördüğü dev örümcek gibi! yalıtılmış kişilerde bu korkunun derecesinin fazla olması doğaldır. şu soru da sorulabilir belki: kafka'nın zavallı gregor samsa'sı böceğe değil de örümceğe dönüşseydi ne olurdu?