TARİH 2 Temmuz 2020
42,9b OKUNMA     691 PAYLAŞIM

Osmanlı Döneminde Yapılan Kalpazanlıklar

Bildiğiniz gibi, paranın sahte kopyasını üretme işine kalpazanlık deniyor. Günümüzde hayli popüler olan bu suç, Osmanlı İmparatorluğu döneminde de işleniyormuş.

osmanlı ekonomisi 1600'lü yıllara kadar oldukça iyi sayılırdı. ancak 1580'lerden 1640'lara kadar olan dönem, ekonomik açıdan oldukça zorlu geçti. amerika’nın keşfi ve avrupa’da artan altın ve gümüş osmanlı ekonomisini gün geçtikçe daha da zorladı. kaynak bulmak amacıyla yapılan tağşişler ekonomiyi kurtarmak için yeterli olmadı (tağşiş: paranın değerini düşürme).

osmanlı devleti’nin para birimi akçeydi. gümüş ve bakır alaşımlı olarak metalden yapılırdı. bir dirhem denilen gümüş ağırlıktan belli sayıda kesilerek akçe yapılırdı. kesilen akçe sayısına göre, akçenin değeri belirlenirdi. 1326 yılında 100 dirhemden 265 akçe kesilirken, 1481 yılında 410 akçe kesilmiştir. bir akçenin ağırlığı 1,15 gramdan 0,75 grama düşmüştür. 1582 yılında 450 akçe kesilirken, 1689 yılında ise 1400 akçe kesilerek 1 akçe 0,68 gramdan 0,23 grama düşmüştür.


akçenin değerinin düşürülmesi kalpazanların sayısının zaman içerisinde artmasına sebep olmuştur. osmanlı devleti’nde sahte para için “kalp para” tabiri kullanılırdı. (“kalp” arapça bozuk anlamına gelmektedir.). kalpazanlar ve kalp para özellikle devletin siyasi ve ekonomik sıkıntı çektiği dönemlerde artmıştır.

akçe üzerinden yapılan kalpazanlıkta birkaç farklı teknik bulunmaktadır. birincisi akçenin içerisinde bulunması gereken miktardan daha az gümüş bulunması. bu akçelerin içinde bakır oranı daha fazla olduğu için değeri daha düşüktü. (içindeki fazla bakırdan dolayı bunlara kızıl akçe de denilmiştir) bir diğer yöntem ise akçelerin etrafını kırparak elde edilen gümüşten eksik ayarlı yeni akçe kesilmesiydi.


toplumun farklı kesimlerinden kalpazanlık yapanlar vardı. kadı, sipahi gibi görevliler dışında darphanede çalışanlar, kuyumcular ve madencilerden de bu işle uğraşanlar vardı. kaçak olarak köylerde, çiftlik evlerinde, dükkanların mahzenlerinde kalp akçe basılıyordu.

1800'lü yıllara kadar kalpazanlık için ağır cezalar verilmiştir. fatih’in kanunnamesi’nde kalpazanlıkla tecavüz aynı oranda suçlu görülmüştür. yakalanan kalpazanların suçlarının derecesine göre idam, el kesme ya da kürek çekme cezaları verilirdi. kalpazanların sayısı arttıkça verilen ceza da hafiflemiştir.

1592 yılı iii. murat döneminde kalpazanlık yapan bazı kadın ve erkekler ile kalp paraları piyasaya süren bir imam idam edilmiştir. başka bir olayda ise kadınların elleri kesilmiş, bir kısmı da kürek cezasına çarptırılmıştır.


önceleri idam edilen kalpazanlar ceza kanunu’nda yapılan değişiklikle pranga, kürek çekme ya da para cezasına çarptırılmıştır. 1859 yılında evinde sikke kalıbı ile yakalanan pamukçu agop 10 sene kürek cezası, sahte paraları piyasaya süren ingiliz prasco da 10 sene kürek cezasına çarptırılmıştır.

devlet olarak kalp paralarla ciddi mücadele edilmiştir. kalpazanların taklit etmesini önlemek için para üzerinde bulunan işlemeler zamanlar artırılmıştır.

kalpazanlığın ikinci dönemi olarak kağıt para üzerinde yapılanları söyleyebiliriz. kağıt para osmanlı devleti’nde 1840 yılında kaime olarak piyasaya sürülmüştür. yine ekonomik ve siyasi olarak zor bir dönem olan tanzimat reformları ve kırım savaşı’nın finansmanında kaynak yaratmak amacıyla üretilmiştir.

bugünkü kağıt paralardan farklı olarak %12,5 faizli olarak üretildiğini düşünürsek aslında hisse senedi ya da bono olarak kabul etmek daha doğru olur:


kaimeler elle hazırlanmış ve üzerinde orijinalliği sağlayacak herhangi bir koruma olmadığı için kalpazanlar tarafından sahtesi üretilmiştir. öyle ki 1858 yılında piyasadaki 84 milyon kuruş kaimenin 12 milyonu sahte kaimedir. sahte kaimeler üretildikçe önlem olarak silinmez mürekkep kullanılmış, sultanın kabartmalı tuğrası yerleştirilmiştir. ancak bu tedbirler de pek etkili olmamıştır.ikinci kaime uygulaması 1877-78 osmanlı-rus savaşının finansmanında üretilmiştir:


bu kez kaimelere seri numarası da verilmiş ve faiz uygulamasına son verilmiştir. kaime bugün kullandığımız kağıt para gibi olmuştur. ikinci uygulamada basılan kaimeler, savaşın bitiminden sonraki beş yıl içinde piyasadan çekilmiştir.kalp para konusunda denetim sıkı tutulmaya çalışılmıştır. alışveriş sırasında esnaf, halk ya da tüccar kim olursa olsun, bir tane bile sahta para ile karşılaştığında yetkililere bildirmek zorundaydı. bir tane bile olsa önünün alınması için takibi yapılırdı. her şüpheli durum ve kişinin üzerine gidilmekteydi. gerektiğinde kalpazanlık şüphesiyle bir paşanın evi dahi aranabilmekteydi. örneğin, 1868 yılında kalpazanlık şüphesiyle trablusgarplı ali paşa’nın evinde arama yapılmıştır.

1891 yılında onluk meteliklerin piyasada artması üzerine yapılan istihbaratla kalp akçeleri üreten kişinin kuyumcu nersis isimli bir ermeni olduğu tespit edilmiştir. şüphelinin evinde yapılan aramada kalp akçe ve imalatta kullanılan aletler ele geçirilmiştir.


her zaman kalp paranın kaynağına ulaşmak söz konusu değildi. 1902 yılında suriye’nin deyr kasabasında çiftçilik yapan birinin belediye sandığına ödediği paranın içinden bir tane kalp mecidiye çıkmıştır. çiftçinin evi aranmış, kendisi de sorguya çekilmiş ancak bir şey elde edilememiştir.

kalpazanlıkla mücadelede katkısı olanlara nakit para veya mecidiye nişanı gibi ödüller verilmiştir. özellikler memurlar arasında mecidiye nişanı çok önemliydi. para ödülü geçiciydi ancak nişan ömür boyu kişinin yakasındaydı.

osmanlı toplumunun farklı kesimlerinden kalpazanlıkla uğraşanlar olmuştur. bu konuda bir genelleme yapmak zordur. ancak fikir vermesi açısından orhan kılıç’ın xvı.yüzyılın ikinci yarısında osmanlı’da kalpazanlık faaliyetleri isimli çalışmasından yararlanalım. kadı sicilleri üzerinde yapılan çalışmada kalpazanlık faaliyetleri genelde darphanenin ve madenlerin yakın olduğu bölgelerdedir. çoğunluk olarak orta ve batı anadolu ile rumeli’de, yahudi sarraflar, darphâne görevlileri, gayri müslim kuyumcular, madenciler ve çingeneler tarafından yapıldığı söylenmektedir.


osmanlı uyruğundan olmayıp kalp para basan kişiler de olmuştur. bunlar osmanlı sınırları içinde olduğu gibi başka ülkelerde de bu işleri yapmışlardır. ihbar ya da istihbarat alınan kişilerle ilgili harekete geçip, önlenmeye çalışılmıştır. özellikle osmanlı sınırları içerisinde yakalanan yabancı kalpazanları yargılamak ve cezalandırmak kolay olmamıştır. kapitülasyonlardan dolayı yabancılar kendi konsolosları tarafından kendi ülkelerinin kanunlarına göre yargılanmış, çoğu zaman da beraat etmişlerdir.

osmanlı kayıtlarına göre pek çok ülke vatandaşınan kalpazan yakalanmıştır. belgelerde özellikle yunanistan’ın ismi geçmektedir. yakın olması ve adalardan deniz yoluyla kolay ulaşım sebebiyle kalpazanlar buraları tercih etmiştir. amerika’dan dahi bağlantısı olan kalpazanlar olmuştur.

1858 yılında istanbul’da kaime kalpazanlığı yaptığı tespit edilen sevasti isminde bir kadın yakalanır. kadının evinde mühür ve kalp kaimeleri bulunur. kadın sorgusunda amerika’nın new york şehrinde harrison isimli bir kişiye kaimeleri ürettiğini söyler. osmanlı devleti’nin new york konsolosluğu ile dava takip edilir. harrison’un matbaasında yapılan arama ile 27 adet tuğra, 16 tane osmanlı mührü ve basılmış osmanlı kaimesi bulunur. sorgulanan harrison, osmanlı parası bastığını bilmediğini, sevasti isimli kadının siparişi için çince etiketler bastığını ifade eder. hatta masumiyetini göstermek için gazeteye ilan verir. alınan ifade sonrasında harrison suçsuz bulunur.

dönem havasını yaşamak ahmet mithat efendi’nin esrar-ı cinayat adlı romanını okumanızı öneririm. romanda yeni çıkan kâğıt paralarla ilgili olarak sahte kâğıt para yapan bir ressamın karıştığı bir kalpazanlık ve cinayet hikâyesini anlatır.

not: tarih ve genel kültür içerikli videolar hazırlıyorum. amacım güzel vakit geçirirken bir şeyler öğrenmek/öğretmek. youtube kanalıma buradan ulaşabilirsiniz.

kaynakça