TARİH 25 Haziran 2020
91,2b OKUNMA     859 PAYLAŞIM

Osmanlı'nın, Tarihinin En Büyük Yenilgilerinden Birini Aldığı İnebahtı Deniz Savaşı

Osmanlı Devleti'nin, yükselme döneminde aldığı en büyük yenilgilerden biri olarak kabul edilen 7 Ekim 1571 tarihli İnebahtı Deniz Savaşı'na dair bilmeniz gerekenler.


Kısaca öncesi, savaş ânı ve sonrasında yaşananlar

öncesi

kanuni göçmüş gitmiş, barbaros ölmüş... onların yerine ii. selim ve ona rağmen devlet-i ali'yi yönetmeye çalışan sokullu mehmet paşa var. kaptan-ı derya olarak da, yeniçeri ocağından, aslında iyi bir kara subayı, sadık ve kahraman olarak bilinen, fakat nerdeyse denizi hiç görmemiş, gemiye bile belki binmemiş müezzinzade ali paşa getirilmiş.

denizciliğin mutfağından gelen, ve barbaros'un iyi öğrencisi turgut reis de bir önceki kaptan-ı derya olan sinan paşa tarafından küstürülmüş, ama onun diğer öğrencisi cezayir beylerbeyi uluç ali paşa donanmada yer alıyor.

gelelim o sıradaki avrupa'nın durumuna...

o sıralarda osmanlı'nın en büyük rakiplerinden biri venedik. venedik'in can damarı doğu akdeniz ticareti. ii. selim, venedik'e ibnelik olsun diye kıbrıs'ı işgal etmeye karar veriyor. sokullu buna karşı çıkıyor "eğer orda bir huzursuzluk çıkartırsak, durduk yerde haçlılar toplanır gelir" diyor ama dinletemiyor.

kıbrıs osmanlı tarafından 1571'de işgal ediliyor. venedik'in çıkarları bozulunca avrupa'yı velveleye veriyor, papa'yı gaza getiriyor ve beklendiği gibi avrupa'da bir güç hazırlanıyor. o sıralarda osmanlı'ya yalakalık yapan ve iyi geçinmeye çalışan fransa bu ittifaka katılmıyor. tarihindeki en parlak dönemi yaşayan ve amerika kıtası ile de ilgilenmeye başlayan ve zenginleşen ispanya, ki osmanlı ile birlikte günün en kuvvetli devleti, bazı şartlardan sonra bu ittifaka katılıyor.

ispanyol donanmasının başında don juan var, bir dedikoduya göre şarlken'in gayri meşru çocuğu, yani o anki ispanyol kralı ii. filip'in kardeşi. ispanya'nın derdi, türk donanmasını yenerlerse, kendi yayılma alanları olan cezayir tunus gibi yerleri almak/yağmalamak.

sonra bir ara, don juan, venediklilerin disiplinsiz ve emir almaz hareketlerinden bıkıp ittifaktan ayrılıyor ama papa araya giriyor tekrar kuruyor ittifakı.


sırası

savaşın hemen öncesinde uluç ali reis, ali paşa'ya kaptan gemisindeki flamanın indirilmesini tavsiye etmiş, zira düşman direk buraya saldırıp komutanı almasın, askere moral bozukluğu olmasın demiş, ama ali paşa "hünkarın verdiği sancağı indirmem ben" diyerek reddetmiş, yine uluç ali reis'in, ispanyolların top menzillerinin kendilerinden yüksek olduğunu, merkezden direkt savaşa girmeyip yanlardan saldırı yapmaları gerektiğini söylemiş, ali paşa yine "padişahın donanması cesurca göğüs göğüse çarpışır" diyerek reddetmiştir.

çarpışma başladığında, flama ile tanınan kaptan-ı derya gemisi ispanyol gemiler tarafından anında ablukaya alınmış, ele geçirilmiş, kaptan-ı derya müezzinzade ali paşa anında öldürülmüş, oğulları esir alınmış ve donanma neredeyse imha edilmiştir.

sadece uluç ali reis, cezayir beylerbeyliği'ne ait 30 kadırga ile istanbul'a kaçabilmiştir (sonra da kaptan-ı derya'lığa yükseltilmiştir). savaşta 200'den fazla osmanlı kadırgası batırılmış, 20 bin levent şehit verilmiş, 3 bin de esir verilmiştir.

sonrası

enteresan bölüm burda başlıyor,

savaş sonrası, barış şartlarını görüşmeye gelen venedik elçisine sakal/tıraş/kol ayarını veren sokullu, 6 ay gibi bir sürede de imha edilen donanmanın daha büyüğünü denize indirmeyi başarmıştır. bu donanma öyledir ki, akdeniz'de kendine düşman bulamamıştır (ama sayıca çok büyük olan donanma teknolojik olarak aslında çok zayıftır).

İnebahtı bozgununun sorumlusu olan Sokullu Mehmed Paşa, 7 Mart 1573'de Venedik büyükelçisi Barbaro'ya: "Biz sizden Kıbrıs Krallığı'nı alarak kolunuzu kestik. Siz ise donanmamızı yenmekle bizim sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kol yerine gelmez ama tıraş edilen sakal daha gür biter." demiştir.

peki ispanyollara ne oldu?

efendim, ispanyol kralı ii. filip, koyu katolik olup, hatta gaza gelip kendini katoliklerin koruyucusu/babası ilan etmiştir. ve protestanlara karşı ciddi bir düşmanlığı vardır. o sırada protestanlaşan hollanda'ya ayar olmuş, onu destekleyen ingiltere'ye de bir ders vermek amacıyla yenilmez armada denen donanmasını akdeniz'den çıkartıp, atlantik üzerinden ingiltere üzerine yollamıştır. sayıca çok fazla olan ispanyollar, aslen korsan olan sır francis drake komutasındaki zayıf ingiliz donanması tarafından nerdeyse yok edilmiştir.

böylece akdeniz'de osmanlı'ya karşı bir güç kalmamış, akdeniz'in hakimiyeti yine osmanlılarda kalmış, venedik kazandıkları savaş yüzünden, imtiyazları kaybetmemek için osmanlı'ya savaş tazminatı bile ödemişlerdir.

Savaşın gerçekleştiği yer: Korint Kıstağı (İnebahtı Körfezi olarak da geçer).


Mağlubiyetin öğrettikleri

zafer hikayeleri okumak insana keyif verir, motive eder, bazen bir şeyler öğrettiği de olur. ancak bazen o galibiyetin şartları ile sizin şartlarınız tamamen farklı olduğu için pratikte uygulanabilir bir ders sunmaz size. öte yandan mağlubiyetlerin her zaman insanlara öğretebileceği bir şeyler vardır. inebahtı mağlubiyeti ise ders içinde ders barındıran bi hazinedir.

1570 yılında, dönemin padişahı ikinci selim, venediklilerin elinde olan kıbrıs'ın fethine karar verir. bu fikre sokullu mehmet paşa, "batılı devletleri osmanlı aleyhinde birleştirir" diyerek karşı çıkar. padişah'ın fikri değişmez ve neticede 1571'de adanın merkezi lefkoşa ele geçirilir. ancak sokullu'nun öngörüsü de doğru çıkar.

venedik, avrupa'nın bütün denizci devletlerine haçlı donanması oluşturulması için başvurur. çağrıyı kabul eden papa; avusturya, fransa ve portekiz'i de dahil etmek istese de başarılı olamaz. ancak o dönemin avrupa'daki en büyük deniz gücü olan ispanya haçlı birliğine katılmayı kabul eder. (dönemin ispanya kralı ikinci felipe'dir. o dönemde ispanya ve avusturya'ya habsburg hanedanı hükmetmektedir. ikinci felipe'nin babası şarlken, ikinci selim'in babası kanuni sultan süleyman ile sürekli mücadele etmiş, çok kez hüsrana uğramıştır. haçlı birliği'nin donanmasının başında da yine şarlken'in gayrimeşru çocuğu olduğu iddia edilen don juan vardır.)

osmanlı ise preveze'de açıkça görüldüğü üzere, 16. yüzyıl akdenizinde en büyük deniz gücüdür. ancak barbaros hayrettin paşa'nın vefatının ardından yönetimde art arda hatalar yapılır. kaptan-ı deryalık makamına turgut reis gibi bir denizci varken sokullu, sinan paşa gibi donanmadan anlamayan paşalar getirilir. inebahtı savaşı sırasında da donanmanın başında, cezayir beylerbeyi uluç ali reis gibi bir denizci yerine, denizcilikten hiç anlamayan müezzinzade ali paşa vardır.

bu savaş ismini, savaşın meydana geldiği inebahtı körfezinden alır. gözünüzde canlanması için şu görsele bakabilirsiniz:


savaş öncesinde uluç ali reis, müezzinzade'ye 3 önemli tavsiyede bulunur:

1- gemileri karadan iyice uzaklaştırmak. çünkü, olası bir panik halinde askerler gemideki komutanlarını esir alarak, bazen de gemiden atlayıp yüzerek karaya kaçmaya çalışabilmektedir. yani "gemileri yakmak" iradesinin bir deniz savaşındaki karşılığı "gemileri karadan uzaklaştırmak"tır. paşa bunu kabul etmez.

2- haçlı donanmasının silah menzilinin daha üstün olduğunu bilen uluç ali reis, düşmana göbekten değil de yanlardan saldırılmasını teklif eder fakat müezzinzade ali paşa kara askeridir, konuya bu perspektiften yaklaşarak "padişahın donanması korkarak göğüs göğüse savaşmaktan çekindi" dedirtmek istemez ve bu teklifi de reddeder.

3- son olarak uluç ali reis, kaptan gemilerinde yer alan flamaların da indirilmesini teklif eder. aksi taktirde flamadan hareketle haçlı gemilerinin kaptan paşanın gemisini tespit ederek saldırabilirceğini dile getirir. böyle bir saldırı, başarıya ulaşabilirse, bizim donanmamızın mahvolması demektir. ancak müezzinzade, "bu nişanı padişah takdir etti" diyerek bu talebi de reddeder. maalesef uluç ali reis bütün öngörülerinde haklı çıkacak, müezzinzade ali paşa'nın gemisi düşman tarafından tespit edilecek ve kaptanı derya da gemisinde şehit edilecektir. (bu arada müezzinzade aslında çok iyi bir askerdir. kanuni'nin son seferi olan zigetvar seferinde büyük başarılar göstermiştir. kendisine kaptan-ı derya olarak hizmet etmesi emredildiğinde de elinden geleni yapmıştır. ne var ki denizcilik ayrı bir dünyadır.)

osmanlı donanmasının tamamına yakını yok edilmiştir. sadece uluç ali reis, komutasındaki gemilerle düşmana zarar verip geri dönebilmiştir. zaten burada gösterdiği başarı nedeniyle yeni kaptan-ı derya olacak ve kendisine artık kılıç ali paşa denilecektir. paşa, tophane'deki kılıç ali paşa camii ve hamamını kendi esirleri ile yaptırmıştır. hatta inebahtı savaşı'na katılıp esir düşen cervantes (don kişot) de bu camiinin inşaatında çalıştırılmıştır. her neyse, sunay akın modundan çıkalım..

osmanlı sahada yenilse de masada kazanır. 1573 yılında venedik osmanlılarla barış yapmak zorunda kalır. bu anlaşmaya göre venedik, kıbrıs’ın osmanlılara ait olduğunu kabul eder ve ayrıca savaş tazminatı ödemeye de razı olur. çünkü o dönemde sokullu‘nun venedik elçisine verdiği meşhur ayardan (biz kıbrıs'ı alarak...) sonra, osmanlı donanması yenilginin üzerinden daha bir yıl geçmeden çok daha muhteşem bir donanmayla akdeniz’de boy gösterir. yani venedik için başka bir seçenek mümkün değildir. zaten uzun süre boyunca akdeniz'de kimse osmanlı'nın karşısına çıkmaz.

ancak bu süreçte avrupalılar osmanlı donanması karşısında bir köşeye sinip sessiz sakin oturmazlar.

ingiltere, ispanya, portekiz, fransa gibi ülkeler keşfettikleri yeni ticaret yollarıyla artık osmanlı, venedik, güney almanya sahillerine uğramadan ülkelerine mal getirmekle meşguldür. hatta ispanya o dönemde mal taşımakla filan uğraşmayıp, güney ve kuzey amerika'dan (bilhassa meksika ve peru'dan) akıl almaz miktarda altın getirmektedir. (aşağıdaki basit çizimde görüleceği üzere akdeniz ülkeleri bu ticaret güzergahının dışında kalmıştır.) bu gelişmeler karşısında avrupa kendi içinde denge ve huzuru uzun süre bulamayacak ve sık sık irili ufaklı savaşlar yaşanacaktır.


ayrıca yine bu ticari gelişmelerin bir neticesi olarak avrupa'da mezhep çatışması da gittikçe yükselmekte, mesela ispanya'nın kontrolünde olan hollanda bölgesindeki protestanlar, kral felipe'nin sert katolik tutumu karşısında ingiltere'yle yakınlaşmaktadır. o dönem okyanus aşırı ticaretin en önemli merkezi konumunda olan antwerp'i de içine alan bu bölge üzerindeki nüfuz savaşı yüzünden ispanyollarla ingilizler arasında çıkacak savaşı ispanyollar kaybedecek ve denizlerdeki üstünlükleri günden güne yok olacaktır. (zaten ispanyollar bu altın bolluğunu nasıl değerlendireceklerini de bilememişlerdir. sanki bu yönüyle günümüzdeki suudi arabistan'ı andırıyorlar.)

avrupa'da yaşanan bu ticari büyüme ile beraber avrupa'daki krallıkların güçleneceği akla gelse de vaziyet tam olarak öyle değildir. büyüyen piyasa, dolaşımdaki altın miktarının katlanarak artması ve art arda girilen savaşlar karşısında krallıkların zenginliği günden güne azalmakta ve hükümdarlar iyiden iyiye burjuvanın avucuna düşmektedir. o dönemde "güçlü devlet" söylemiyle sürekli kralları, hükümetleri kendi menfaatleri doğrultusunda yönlendiren burjuva, siyasetin en önemli unsuru haline gelecektir. oysa thomas jefferson'ın dediği gibi "tüccarın ülkesi olmaz."

maalesef bu hususlara bizim tarih derslerimizde pek girilmez. mesela kanuni, fransuva ve şarlken arasında yaşananları herkes bir şekilde duymuştur ancak o dönem fransuva ile şarlken arasındaki çekişmede, kutsal roma imparatorluğu tacını kimin giyeceğini asıl belirleyen kişi olan jacob fugger ismini okulların tarih kitaplarında bulamazsınız. halbuki iktisat göz ardı edilerek yazılan tarih eksiktir. tarihi arka planına yer verilmeyen iktisat da soyut ve anlamsızdır.

Sokullu Mehmet Paşa


Savaş sonrasında neler oldu peki?

bilindiği üzere, savaşın sonunda osmanlı donanmasından çok sayıda levent esir düşer. diğerleri ciddi eziyetlere mâruz kalırken, bunlardan kırk kadarı, osmanlı devlet katında mühim statüde bulunmaları, dolayısıyla sonraki pazarlık sürecinde koz olarak kullanılmaya uygun olmalarından dolayı gerek papa v. pius, gerekse haçlı donanmasının kumandanı don juan (don john of austria) tarafından özel muameleye tabi tutulur, hapis şartlarında da olsa yiyip içmelerine, giyim kuşamlarına özen gösterilir.

bunlardan ikisi, savaş sırasında öldürülüp kafası gemi direğine asılan kaptân-ı deryâ müezzinzâde ali paşa'nın oğulları ahmed ve mahmud beylerdir. selaniki, "şehid olan ali paşa'nın küffar elinde esir ü giriftar olan oğulları" diye bahseder onlardan. ahmed bey on sekiz, mahmud bey on üç yaşlarındadır. donanmada, o herc ü mercde bu çocukların ne işi vardır? muhtemelen gâzâ hevesi...

çocuklar ali paşa'nın oğulları olmalarının yanı sıra, anneleri, kanuni sultan süleyman'ın kızı, sultan ikinci selim'in ise kız kardeşidir.

kendisi de bu mühim esirler arasında yer alan hindi mahmud'un, bu esaret anılarını manzum bir biçimde anlattığı muazzam eseri sergüzeştname-i hindi mahmud'ta belirtildiğine göre, esir kafilesi önce messina'ya, oradan napoli'ye, son olarak da roma'ya götürülür. lakin çocuklardan ahmed bey geçirdiği ağır bir hastalık nedeniyle henüz roma'ya varmadan napoli'de ölür.

sultan ikinci selim başta çocuklar olmak üzere esirlerin kurtarılması için ne gerekiyorsa yapılmasını buyurur. bu çocukların bir de ablaları vardır. fâtıma hanım. haliyle kardeşleri için endişelenmektedir...

hoca mehmed adında bir elçi, çocukları kurtarma adına pazarlıklar yapmak üzere birkaç kez napoli ve roma'ya gitmiş, kesin bir sonuç alamamış, sadece çocukların o sıralar sağ ve salim oldukları (ahmed henüz sağdır) haberiyle istanbul'a dönmüştür.


esir çocukları kurtarma girişimleri çerçevesinde bu kez 1573 yılının mart ayında istanbul'dan hareket eden bir gemi napoli limanına yanaşır. gemide elçi hoca mehmed, elçide fâtıma hanımın don juan'a verilmek üzere yazdığı bir mektup, bir de mücevherler, paha biçilmez kumaşlar, acem halıları, kıymetli hançerler, kılıçlar, güzel kokulardan ibaret bir yığın hediye bulunmaktadır. kardeşi ahmed'in ölümünden henüz haberdar olmayan fâtıma hanımın mektubu şöyledir:

"yüce lord! öncelikle fakirlerin ve zavallı yetimlerin iltica ettiği zât-ı âlilerinizin ayak bastığı toprağı öper, sonra da yapmış olduğunuz iyilik için size ne kadar minnettar olduğumu belirtmek isterim. siz ki hizmetkârımız mehmed'e özgürlüğünü bahşetmekle kalmadınız aynı zamanda babamın ölümü ve donanmamızın hezimetinden sonra benim zavallı yetim kardeşlerimin haşmetmeâb efendimizin kanatlarının gölgesi altında hayatta oldukları haberini getirmesi için onu bize gönderdiniz. binaenaleyh zât-ı devletlerinin daha uzun yıllar yaşaması için allaha dua etmekteyim.

yüce lordum! şimdi bana ve aileme düşen hz. isa'nın ruhu, zât-ı şahanelerinizin saltanatının devamı, annenizin başı, imparator babamızın ruhu ve kardeşiniz majesteleri kralınızın ruhu için size yalvarmak ve bu zavallı yetimlerin özgürlüğünü bahşetme lütuf ve merhametini istirham etmektir. onların anaları yok, babaları da haşmetlinizle yaptığı savaşta öldü. sadece zât-ı âlilerinin muhafaza ve merhametine tabidirler. herkesin sizden bahsettiği gibi nazik bir beyefendi, dindar ve cömert bir prens olarak kardeşlerimin eleminden ötürü döktüğüm gözyaşlarına acıyınız ve bana bu lütfu bahşediniz. ülkemin nimetlerinden toplayabildiğim hediyeleri size gönderiyorum; yalvarırım kabul buyurunuz. sizin ulviyetiniz karşısında son derece yetersiz kalır. lakin imkanlarım kısıtlıdır. sizden ricam hediyemin azlığını değil, gönderilişindeki iyi niyeti nazar-ı dikkate almanız ve onları cömert bir şekilde kabul buyurmanızdır.

lordum! hz. isa'nın ruhu için kardeşlerimi serbest bırakma lütfunu bize bahşetmenizi tekrar istirham ediyorum; çünkü bu hayrı işleyerek düşmanlarınızın gözünde bile özgür ve merhametli birisi olarak yer alacaksınız. kardeşlerimin sağ olduğu haberini getirmesi için mehmed'i bize gönderdiğiniz gibi o çocukların akıttıkları gözyaşlarını görerek onlara hürriyetlerini de bahşediniz, bu ihsanı bize çok görmeyiniz. bütün bu iyilikleriniz sarayımız tarafından büyük bir lütuf olarak değerlendirilmekte, yüceliğiniz ve âlicenâplığınız takdir edilmektedir.

zât-ı devletlerinin bendesi ve ali paşa'nın evlatlarının zavallı kız kardeşi ayaklarınızdan öper. fâtıma"

don juan mektubu okur, hediyeleri paketler, olduğu gibi roma'ya, ali paşa'nın oğlu mahmud bey'e gönderir. aradan birkaç ay geçer, don juan papa ile yaptığı görüşmeler neticesinde mahmud bey ve diğer esirleri fidye filan istemeden, mahmud bey'e de pahalı bir altın kolye hediye ederek bir gemiyle istanbul'a gönderir. fâtıma hanım'a verilmek üzere mahmud bey'e teslim ettiği mektubunda ise şunları söyler:

"asil ve faziletli hanımefendi! kardeşleriniz ahmed ve mahmud beyler türk donanmasının mağlubiyetinden sonra gemime getirildiklerinde rütbelerine uygun şekilde muamelede bulunmakla kalmamış, fırsat bulduğumda onları hürriyetlerine kavuşturmaya da karar vermiştim. bunun sebebi insanoğlunun her zaman mâruz kalabileceği zayıflık, düşkünlük, mal mülk kaybı gibi talihsizliklerin yanı sıra bu gençlerin bize karşı herhangi bir kötü amaçla değil sadece eğlence ve babalarına eşlik etmek gayesiyle donanmada bulunmalarıdır. kardeşleriniz için hissettiğiniz elem ve merhamet ile onların hürriyeti için beslediğiniz kuvvetli ümidi ifade eden mektubunuz benim onları serbest bırakma yönündeki niyetimi bir kat daha artırdı. içimde her ikisini de hürriyetlerine kavuşturma arzusu varken insanoğlunun en derin ve nihai acısı olan ölümün ahmed bey'i bulması beni derinden üzmüştür. şimdi mahmud bey'i ve onun istediği diğer esirleri serbest bırakıyorum. bu niyetim, hayatta olsaydı ahmed bey için de geçerli olacaktı.

inanın kıymetli hanımefendi, zât-ı şahânelerinizin bu isteğini kısmen de olsa yerine getirebilmek benim için hususi bir mutluluk kaynağı olmuştur. göndermiş olduğunuz hediyeleri kabul etmeyip mahmud bey'e teslim ettim. bundan maksadım asla sizden gelen hediyelere değer vermemiş gibi görünmek değildir; bilakis hem yüce ecdadımın âdeti olan kendilerinden yardım dileyenden hediye kabul etmeme prensibine riayet etmek, hem de (bir adım daha atarak) -kardeşiniz ve berberindekilerin gördüğü muamelede olduğu gibi- onlara iyilik ve ihsanda bulunmaktır. ayrıca şundan emin olabilirsiniz ki, bundan sonra herhangi bir savaşta kardeşiniz veya sizden biri benim esirim olursa onlar da aynı şekilde iyi muamele görecek, hürriyetleri iade edilecek ve sizce uygun görülen tarzda ağırlanacaklardır. 15 mayıs 1573. napoli'den don juan"

(yararlanılan kaynak: sergüzeştnâme-i hindi mahmud, inebahtı gâzisi hindi mahmud ve esaret hatıraları, inceleme ve çeviri yazı: ahmet karataş)