Oyunculuğuyla, Karakteriyle Bambaşka Biri Tuncel Kurtiz'den İçinizi Isıtacak Naif Konuşmalar
kendisiyle 7 yıl önce ekşi sözlük'ün doğum günü etkinliğinde tanışmıştım. yazarların oluşturduğu kalabalığa bakıp "ne kadar güzel insanlar böyle" demişti. benim o dediğinde gördüğüm ise kocaman bir insan sevgisi ve teveccühlü bir tevazu olmuştu. sanat camiası için büyük kayıp.
yıllar evvel bir söyleşide, her şeyi bilen(!) ergen rahatlığıyla kendisine, "12 eylül'den sonra niye kaçıp isveç'e gittiniz? mücadeleye devam edilemez miydi?" gibi küçümseyici bir soru sormuştum.
baba şöyle bıyıkları burup; "dostum siz gençler bizim gördüklerimizi rüyanızda görseniz, kuzey kutbuna ilk uçakla kaçardınız. bak geldik yine buradayız, hala, tek bir gün bile dünyayı görmemiş körlere, 'kırmızı' rengi anlatıyoruz." demişti de rengim bir altı ay kadar mor kalmıştı.
ekşi sözlük 11 yaşında zirvesi'ne teşrifleri ile şahsıma tarifsiz bir mutluluk yaşatmıştır. kendisi ile imkan ölçüsünde sohbet edilmiş, ve bir de fotoğraf çektirilmiştir.
kendisi fotoğraf sonrası bi punduna getirmiş ve kulağıma eğilerek:
- 'neden kozmik odadayız biliyor musun yeğen?' dedi.
+ ben de, 'mevzuu mu var dayı hayrola' deyip, sanki silahım varmış gibi silahıma davrandım.
- 'anladın mı şimdi ben olmanın ne demek olduğunu?' dedi bu sefer.
+ anlamamıştım ama, 'anladım dayı, anladım' dedim kafamı ağır ağır 3 kez aşağı ve yukarı sallayarak.
- 'ne anladın lan!' dedi, 'ne anladın? bi şey ima etmedim ki. anlamışmış, mekana girer girmez ilk burayı gördüm ondan buraya daldım. ezel'i izleye izleye aklınız çıktı lan, 74 yaşındayım ben bugüne kadar haberin mi vardı benden.' dedi.
+ ben de 'vardı dedim sayın kurtiz, vardı. sultan palamut'dan beri haberim vardı. verin eliniz öpeyim' dedim.
tabi ondan sonra hep böyle bi duygusal anlar falan.. çok detaya, özelimize girmek istemiyorum burda.
en son:
- ezel'i izliyomusun?' diye sordu.
+ 'ezel'i değil de yani nası diyim, sizi izliyorum tuncel bey' dedim.
- 'şindi;' dedi, 'bu birkaç bölüme kalmaz, benim bi tane kızım çıkıcak piyasaya' dedi. 'senin bilgin olsun, başkalarından duyma, güzel bi insansın' dedi.
böyleyken böyle.
"bir gün ölürsem eğer yılmaz güney'i göresim gelmiştir"
peki biz ne olacağız abi?
eski zamanlarda sıklıkla istiklal caddesinde görünen sanat adamı.
ezel bitmişti o zaman, gördüm yine. selam verdim başımla, aldı. herkesin selamını alırdı zaten.
yanına yanaştım. özür dileyerek, "yeğen der misiniz bir kere" dedim.
"o dizi bitti yeğen" dedi. mutlu etti beni. akşama kadar 100 kişiye anlattım.
şimdi gitmiş.meleklerle, selametle gitsin. altına girdiği toprak sıkmasın.
burada seveni pek çok idi. diğer yanda da bol olacaktır umarım.
tanrı, hadi olmadı iblis muhakkak yeğen demesini isteyecektir.
"hangi takımı tutuyorsun diyorlar, muhalifim dedim. çarşı'dan çıkmam dedim, kartal gibi kimseye minnet etmem dedim" diyen büyük usta. unutan namerttir.
yeni harman ile olan röportajında "yoksa siz hala komünist misiniz?" sorusuna "başka bir yol var mı yani? başka bir düşünce, başka bir hissiyat, başka bir felsefe var mı? dünyayı bir bahçe haline getirebilecek, insanoğlunun insanca yaşamasını, köleliğin kalkmasını, ırkçılığın kalmamasını öneren bir yol var mı? bir hayal dünyasında yaşıyorum belki ama ona inanıyorum. bir gün gerçekleşecek." sözleriyle cevap veren, '...böyle yemeğin suyuna ekmeği banarlar ya, öyle oynayan' usta oyuncumuzdur. alnından öpülesidir.
okuyunuzdur:
ritimhanenin kapısında oturmuş hava alıyorum,
bir yandan da dizimde pekiştirmeye çalıştığım bir ritimi çalmaya çalışıyorum. derken çok baba bir ses:
"parmaklara baksana ne güzel çalıyor, baksana parmaklar pır pır" dedi.
kafayı bi kaldırdım tuncel baba ile karısı! o da bir anda elleriyle çalar gibi yapıp olduğu yerde iki sekti. yaşlı desem değil, koca adam desem değil. bildiğin çocuk bu adam...
hakkında çok şey yazılabilir, az daha bilgi için kasım 2012'de verdiği şu röportaj okunabilir.
röportajı yayınlandığı zaman beni en çok etkileyen ise şu iki soruya verdiği cevapları oldu;
muhabir: yazdığınızı biliyoruz, bunları okuyabilcek miyiz?
üstad: 2004’te (bkz: bölük pörçük) diye bir kitap çıkardım. iki bin bastı, hâlâ bitmedi, çoğunu ben sattım üstelik (gülüyor).
muhabir: ezel’den sonra da mı satılmadı?
üstad: ramiz dayı diye kitap çıkarmıyorum ki…
daha da bilgilenmek için, hatta; üstadın kendi ağzından anlattığı "tuncel kurtiz'i" okumak için; bu otobiyografiyi okumak lazım.
"...
- yılmaz güney, cahit irgat, can yücel, özdemir asaf... muhabbetin başından beri andığınız dostlarınız artık yok. kendinizi yalnız hissediyor musunuz?
- artık beni kimse yalnız bırakamaz çünkü onlarla beraberim. ne kadar onu anlatırsak o kadar kalır. oktay rifat’ın dediği gibi “hatıralar da dal istiyor, kuşlar gibi konacak”. ama evet, diğer yandan “hayata beraber başladığımız, / dostlarla da yollar ayrıldı bir bir; / gittikçe artıyor yalnızlığımız”.
- siz nasıl hatırlanmak istersiniz?
- hiç umrumda değil, ne derlerse desinler... bakın en çabuk türkiye’de gömerler ölüyü. ben ölüme inanmıyorum. belki bahar ülkesine açılan kapıdır, ölüm. hepimiz bu kapıdan geçeceğiz. nedir ki bu dünya? daha bunu yanıtlayamıyoruz ki, ölümün yok oluş olduğunu nereden bileceğiz? şamanların yaptığı gibi ölünce mezarıma iki şişe şarap, sevdiğim filmlerimi ve bitiremediğim kitaplarımı koysunlar. o yolculukta onları bitireyim. l
..."
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=379390
esra açıkgöz ile röportaj
"ben zengin olma tehlikesini atlattım, şimdi daha huzurlu yaşayabilirim." diyen, yeri dolmayacak sanatçı.
ışıklar üstün de olsun.
dünya sahnesinde politikacılar mı tiyatrocular mı daha başarılı ? sorusuna "o konuda biz politikacıların eline su bile dökemeyiz" diye cevap vermiştir..
büyük bir kariyere sahip olmasına rağmen geç şöhret olan ve bu açıdan bakıldığında erken kaybedilen bir değer olarak anılacak sanatçı. "türk sanatının usta ismi" olarak veda etmiştir hayata.
"ustalığı kabul etmem, yapmayın. çalışan bir adam, usta ne? bizim meslekte ustalık yok. usta olmayacaksın. hep arayacaksın. hep genç olacaksın!"
mütevazilikten ve tevazüden ödün vermeyen, kendini sürekli geliştirmesi gerektiğinin bilincinde olması sebebiyle çoktan "gerçek usta" lakabını hak etmiştir. üniversite eğitimi için birçok farklı bölüme girip yarıda bırakması da aslında bir başarısızlık değil, sürekli bir arayış içinde olmasının göstergesidir, ki bu özelliği sayesinde nice karakterler ve eserler bırakmıştır sanat yaşamı boyunca. tuncel usta'nın güzellemelere, ihtiyacı yoktur hikayesinin(!) yapılması için. çünkü usta bilir ki, mütevazi olmak gerekir, kendini geliştirmek gerekir ki usta kalabilsin. bu zalim dünyadan ayrıldıktan sonra değeri çok daha fazla anlaşılıp hikayesi anlatılacaktır veya çekilecek ve ölümsüzleşecektir, franz kafka gibi, sabahattin ali gibi...
allah rahmet eylesin...