Popüler Bir Fantastik Kurgu Evreninde Yaşama Hayali Kuran Fanilerin Bilmesi Gerekenler
fantastik edebiyat, çocukluğumdan beri severek okuduğum beni kah aragorn ile kır bayır koşturtan kah drizzt do'urden ile mağaralarda gezdiren edebiyat türüdür. kaçış edebiyatı diye küçümseyenler olsa da j. r. r. tolkien ve ya robert jordan gibi babaların yazdıkları üzerine kolay kolay laf söylenemez. insanı the creator çarpar, saruman tepesine yıldırım indirir maazallah.
bu tür ayrıca birçok oyuna, diziye ve filme de kaynak sağlamış parayı bastıran yapımcıyı milyarder, oyunlarını yapan firmaları kral yapmıştır. dünya çapında milyonlara ulaşan hayran kitleleri vardır. bu kesimlerin en sevdiği şey takım tutar gibi serilerin peşine düşmek ve george martin mi, tolkien mi gibi muhabbetler yapmaktır. genelde bu tartışmalar bir sonuca ulaşmaz ve küfürleşmeye kadar varabilir. tecrübeyle sabit. o yüzden biri x y'i döver dediğinde haydi bana müsaade diyerek ortamdan uzaklaşmak en iyisidir. hayranların rüyalarını süsleyen şey ise okudukları, filmlerle dizilerle görselleştirdikleri, oyunlarla bir nebze de olsa dahil oldukları evrende yaşamaktır. ancak tabi ki o iş sanıldığı kadar kolay değil. bu entry'de fantastik evrenlerden örneklerle "aslında ben miğfer dibinde olacaktım var ya." diye ağzının suyunu akıtan arkadaşlara o evrende bulunmanın ne menem bir şey olacağını anlatacağım.
madem bir işe girdik tam girelim diyerek şu videoyu şuraya bırakıyorum. önce bunu izleyin sonra okunuzu kılıcınızı alın, atınıza atlayın ve beni takip etmeye başlayın. haydi bakalım.
Rohirrim Charge
inceleyeceğimiz ilk dünya lord of the rings serisinin de geçtiği arda
bu evrende şöyle bir durum var. zaman dilimi olarak ne kadar geriye giderseniz başınıza patlayacak kabak da o kadar büyüyor. ayrıca coğrafi konumunuz da önemli. mesela shire'da yarın yokmuş gibi yaşayabilirken olur da minas tirith'de yaşarsanız sürekli "acaba kafama ne zaman gürz yerim?" diye düşünmek zorunda kalıyorsunuz. zaman dilimi olarak bakarsak da yüzük yok edildikten sonra ortam pek fena değil. bacanağa giderken yanlış sapağa kırıp mordor'a gitmezseniz başınıza bir şey gelmesi çok zor. ancak yüzük savaşı sırasında elinize ne geçerse kapıp savaşmak durumundasınız. bu dönemden bir öncesindeyse her ne kadar etrafta nazgul denen garabetler dolaşsa da yine de görece bir barış ortamı var diyebilirim. yalnız askerlik osgiliath'a çıkarsa işiniz biraz zor. çünkü ortam paso kavga paso döğüş. bu durumda bile orta dünya pek yaşanılası sayılmaz. çünkü minas tirith yanlış yapılaşma nedeniyle çok kalabalık. binalar falan hep üst üste. geri kalan yerler ise bomboş. doğru düzgün bir yatırım yok. ne okul ne hastane. parmağınız kesilse te ebesinin örekesine sevk almanız gerekir. sonra uğraş dur.
yüzük savaşından çok önce yaşayan bir elf olayım derseniz işiniz daha da zor. zira o zaman da sauron'dan bile daha büyük bir bela olan morgoth var. karşılaştırma yapmak gerekirse sauron'un son savaşta kara kapılara sürdüğü ordu morgoth'un ordusunun yanında çıtır çerez gibi kalır. ayrıca elf'ler de düzgün duran bir millet değil. morgoth'tan arta kalan zamanda birbirlerine dalıyorlar. yani anlayacağınız üzere orta dünya pek yaşanılası bir yer diyemeyiz.
star wars
göz atacağımız ikinci evren çok çok uzak bir galakside geçiyor. star wars başlangıçta bir edebiyat ürünü sayılmaz ancak genişletilmiş evren için o kadar çok kitap var ki hepsini okumaya kalksanız ömrünüz yetmez.
bu evrenin takipçileri tabi ki jedi yada sitholma peşinde. ancak olur da force sizi sevmez de bir yerde çiftçi falan olursanız hayatınız kaydı demektir. çünkü ticaret rotası hariç halinizi hatırınızı sormayan bir yönetim ile siz asileri saklıyorsunuz diyerek gezegeninizi patlatacak bir imparatorluğun arasında kaldınız demektir. ayrıca koca galaksinin bir ailenin kahrını çekiyor olması da bir problem. karısı ölen babadan, annesine babasına atar yapan ergene kadar herkesin ilk yaptığı iş galaksiye egemen olmaya çalışmak olduğu için huzur içinde yaşamanız pek olası değil.
madem öyle ben de paramı kazanayım ekmeğime bakayım dediniz ve imparatorluk ordusuna katıldınız. çektiniz üniformayı jilet gibi. havanız bin beş yüz. ancak patron biraz arıza bir tip. neden derseniz, sinema tarihine geçmiş bir villian ile çalışıyorsunuz da ondan. darth vader şuan "ay hiç anlaşamıyoruz." dediğiniz patronunuza rahmet okutur. normal işte hata yaparsanız en kötü işten kovulursunuz, siz hiç ofiste gırtlaklanan personel duydunuz mu? bu adam yapıyor işte. hem de her fırsatta. ilk iki ay havada gezen personel var. bu nedenle bu evrende de size rahat huzur yok. o yüzden alternatiflere bakmaya devam.
üçüncü seçeneğimiz j. k. rowling'in yarattığı harry potter evreni
bu evren hitap ettiği kitle nedeniyle diğerlerine göre biraz daha güvenilir sayılır. işte voldemort ve onun peşine düşen bir avuç insanı saymazsanız sizin tavuğunuza kışt diyecek çok bir unsur yok. vampirdi kurt adamdı bunları saymıyorum, bunlar her fantastik evrende karşılaşılabilecek şeyler.
bu evrenin rahatlığı şurada. 2.4 gibi bir ortalamayla mezun olduktan sonra bile rahat rahat memur olabiliyorsunuz. harry için torpil döndü diyorlar ama bilemeyiz tabi. gündüzleri o evrak senin bu baykuş benim koşturup akşam evde dizi peşine düşebilirsiniz. şimdilik yaşanılası bir yer gibi duruyor. ancak işin aslı öyle değil. çünkü çoluk çocuk herkesin elinde asa denen meret var ve birinin sizi öldürmesi iki kelimeye bakıyor. avada kedavra allah taksiratınızı affetsin bu kadar. ingiltere gibi memlekette bu pek problem olmayabilir. adamlar soğuk millet sonuçta. ancak bizim gibi fevri insanların yaşadığı bir yerde yolda yürürken bile lanetlenip ölme ihtimaliniz var. yayasın karşıdan karşıya geçiyorsun çat, üst komşu ses yaptı uyarmaya gidiyorsun çat, dükkanda müşteriyle tartıştın çat. ülkenin nüfusu bir senede erir gider böyle bir şey olsa.
onun yerine muggle'lar da silah üretmiş şimdi neden öyle olmuyor dediğinizi duyar gibiyim. birincisi olmuyor değil oluyor. ikincisi silaha ulaşmak yine bir nebze zor. asa dediğin göt cebinde taşınan bir şey. 11 yaşına basan herkese bir tane veriyorlar. her ne kadar anne duası korur deseler de onun da garantisi yok. bu yüzden bu evren de pek bize göre değil.
world of warcraft
şimdi de fantastik oyunlara göz atalım. ilk sırada oyuncu sayısı avrupa'daki küçük ülkelerin nüfusunu geçmiş olan world of warcraft var. aslında isminden de anlayacağınız üzere bu evren komple savaş üzerine kurulu. mitolojisi çok uzun olsa da temelde deliren bir titan (bkz: sargeras) ve onun kurduğu ordunun evren boyunca uzanan yayılma politikası var. bu nedenle warcraft evreninde düşmanınız bitmek bilmiyor. arada biter gibi olunca da kanı bitlenen iki taraf (bkz: alliance)(bkz: horde) birbirine saldırıyor. sonra legion geri geliyor, bu iki taraf kısa bir ittifak yapıp legion'u def ediyor sonra birbiriyle kapışmaya kaldıkları yerden devam ediyor. ek paket ek paket böyle devam ediyor sistem.
bu evrenin ilginç yanıysa meslek sistemi sağ olsun herkes bir şekilde ekmeğinin peşinde. deathwing'i yenmiş koskoca büyücüleri yün eğirirken görebiliyorsunuz. adamın omzunda ejderha kafası var, ava gidip deri yüzüyor. bu nasıl iş demeyin. emekle dalga geçilmez. adam stamina'sının peşinde. ancak bu evrende savaş bana göre değil, şöyle küçük bir kasabaya yerleşeyim bir yer açayım işime bakayım derseniz başınıza gelmeyen kalmayabilir. bunun nedeni oyuncunun topladığı her türlü çer çöp şeyi size satması ve kimsenin almak istemediği bu malların elinizde patlaması. bu yüzden nakit akışına dikkat etmeniz lazım. yoksa tel'abim banana yemekten çoluğun çocuğun midesinde muz ağacı çıkabilir. ayrıca karşı taraftan yüksek levelli birinin canı sıkılınca gelip sizi öldürebilmesi de bir dezavantaj. bu nedenle azeroth da bir seçenek değil.
the elder scrolls v: skyrim
oyun dünyasından devam etmek gerekirse diğer bir seçeneğiniz yapımcı firma sağ olsun çamaşır makinesi hariç her türlü elektronik cihazda oynanabilen the elder scrolls v skyrim. skyrim'de dragonborn olarak yaşamak keyifli olsa da malum bir tane dragonborn var onun da siz olma ihtimali hayli düşük. bu nedenle ejderha dili ve edebiyatı mezunu olmadığınız varsayarsak elinizdeki aksiyona en yakın seçenek asker olmak.
ancak asker olmak bile macera dolu bir hayat yaşayacağınızın garantisi değil. zira kitlenen nöbetler nedeniyle arkadaşlarınız ejderha kovalarken siz şehirde volta atmak yada thieves guild'in beceriksiz üyeleriyle uğraşmak zorunda kalabilirsiniz. ayrıca iş arkadaşlarınızın iki lafı bir araya getiremeyen tipler olması da cabası.
genel olarak bakacak olursak aslında skyrim çok da yaşanmayacak bir yer değil. iç savaş var diye ağladıkları şey bile mahalle kavgasından hallice. bu nedenle bu konuyu çok kafanıza takmanıza gerek yok. ancak herkesin başında dragonborn gibi bir bela olduğunu da unutmamak lazım. çünkü cepçilikten adam yaralamaya, ölmüş gitmiş insanların mezarına dalmaktan her türlü komplo düzenlemeye her iş bu herifte. bir oturuşta altı teker peynir yemek yada olduğu yerde sekiz saat dikilmek gibi garip huylarından bahsetmiyorum bile. ayrıca canı sıkılınca tüm köyü kılıçtan geçiriyor. o yüzden bu manyağı tanımıyor bile olsanız robocop gibi zırhlı birinin meydanda quicksave yaptığını görürseniz arkanıza bakmadan kaçın. ancak kaçsanız bile kurtulma ihtimaliniz çok düşük bu çünkü bu herifin iki gold için girmeyeceği yer yok. bu yüzden dragonborn gidene kadar skyrim de bir seçenek değil gibi.
witcher
şimdi skyrim'den bahsedip witcher serisinden bahsetmemek olmaz. hem witcher yedi kitaplık bir seri. daha sonra oyun evrenine geçiş yapıyor. bu evrene genel bir bakış attığınızda pek problemli görünmüyor. arada sırada köyünüzü basan yaratıkları, trolleri çoluğunuzu çocuğunuzu yemeye kalkan kikimore'leri saymazsak yaşanılası bile sayılabilir. ancak bu evrenin ana problemi insanların alayının şerefsiz olması. geralt of rivia'ın da birçok sefer belirttiği üzere canavar kim çoğu zaman belli değil. yani basilik'le iş yapılır bu evrenin insanıyla iş yapılmaz.
siz köyünüzde sessiz sakin bir hayat yaşamak isteseniz bile dalavereye kurban gitme ihtimaliniz çok yüksek. çünkü yan komşunuzun size gıcık olup üstünüze bir garabet salması an meselesi. neden? çünkü dediğim gibi buranın insanına güven olmaz. sonra witcher bulacaksın da büyüyü bozduracaksın da uğraş dur. ayrıca witcher'larında elinin aard'da gözünün oynaşta olması bir problem. bu tipleri ailenizin bayan fertlerinden uzak tutmanızda fayda var.
tabi bu evrenin hayranları hep witcher olmak istiyor ama witcher'lık da bitmiş. eskiden çok prestijli bir iş olan tıpla eşit puandan alan witcher'lık zamanla etrafta yaratık kalmaması sebebiyle ele ayağa düşmüş. ayrıca günlük rızkınızı kazanmak için ağız kokusunu çektiğiniz, hayatını kurtardığınız insanların bile iş paraya gelince kırk yıllık esnaf gibi pazarlığa girdiğini de belirteyim. utanmasa eline hesap makinesi alıp valla bize gelişi bu kadar diye muhabbete girecekler. ayrıca witcher olarak sürekli yollardasınız ve sadece çalıştığınız günler sigortadan sayılıyor. bu nedenle emekli olma işi baya zor. tüm bunlara bakınca witcher evreni macera konusunda birçok seçenek sunsa da şöyle bir ayağınızı uzatıp keyfinize bakamayacağınız bir yer.
buz ve ateşin şarkısı
şimdi de hayranı çok olsa da kimsenin yaşamak istemeyeceği bir evren olan game of thrones evrenine bakalım. bu evreni zaten çoğunuz biliyorsunuz. buradaki insanların da witcher serisinden aşağı kalır yanı yok. burada işin kötüsü savaşın sürekli devam etmesi ve sizin bu duruma müdahale edecek durumunuzun olmaması. westeros birkaç ailenin elinde ve bu ailelerden bir kişi hastalanıp yatağa düşse savaş çıkıyor. en son kral avda yaralanıp öldüğünde olanları gördük altı sezondur savaşıyorlar.
bu evrende ortalama bir insansanız olacak olan önce başka bir ordunun gelip köyünüzü yakması, elinizde avucunuzda ne var ne yok çalıp bir de üstüne vergi bindirmesi. siz kara kara düşünürken başka bir ailenin gelip köyünüzü basması ve süreci baştan yaşamanız an meselesi. bakın daha ejderhalardan, akgezenlerden bahsetmedim bile.
büyük ailelerden birinin mensubu olmanız da işinizi kolaylaştırmıyor, hatta daha da zorlaştırıyor. bu sefer çevrenizdeki herkes sizin bir şekilde ölmenizi istiyor. kardeşiniz, amcanız falan da bu listeye dahil. burada hayatta kalmak baya zor. evlenmek istersiniz öldürürler, düğün yaparsınız keserler, rahatla bir tuvalete bile gidemezsiniz burada. o yüzden bu evrene dahil olmayıp ekran karşısında izlemek en güzeli.
warhammer 40k
bahsedeceğim en son evren warhammer 40k. bu evrende sizin benim gibi bir insanın hayatta kalma süresi muhtemelen üç saniye falandır. çünkü bu evren gerçekten kırk bin yıllarında geçiyor ve bu zamana kadar birbiriyle savaşan onlarca yüzlerce taraf var. bu taraflar seneler boyunca savaşın dibine vurmuş ve savaşmaya da devam edecekler. bu nedenle savaş dışında bu evrende yapabileceğiniz çok bir şey yok gibi.
asker olacağınızı varsaysak bile her an heretic olarak damgalanma ihtimaliniz var. insan ordusundaki yobazlık herkese rahmet okutacak seviyede. sizden şüphelendikleri anda ölüm fermanınız yazılmış demektir. bir şekilde burada ölmemeyi başarsanız bile gireceğiniz savaşta öleceğiniz garanti gibi. zira bir savaşa gönderilen öncü birlik otuz milyon asker falan. tahmin edeceğiniz üzere bu otuz milyon insanın patates olması savaşın genel seyri içinde önemsiz bir ayrıntı.
eğer insan ordusunun bir mensubu değilseniz de ya chaos tanrısına kurban edilirsiniz ya üzerinize akın akın gelen insan ordusu tarafından mağlup edilirsiniz. ayrıca kafası atan herhangi bir ınquisitor'un kafanıza exterminatus'u çakma olasılığı da var. siz gezegende mutlu mesut yaşarken düşman ordusunun sizin gezegeninize gelmesi ve yayılma ihtimali bile bu seçeneği kullanmaya yetiyor. orduyla beraber milyarlarca insan mı ölmüş, aman boşver maksat imparatorluğa bir şey olmasın diyen bir zihniyetle karşı karşıyasınız çünkü.
sonuç
arkadaşlar gördüğünüz üzere birçok farklı evrene baktık ve hiçbiri kaçılacak yer değiller. burada ne cafe önüne araba çekebilirsiniz, ne arkadaşlarla fasıla gidebilirsiniz ne bir nargile keyfi yapabilirsiniz. en güzeli oturalım oturduğumuz yerde. çünkü sekiz beş işinizden sıkılmış da olsanız en azından kikimore'yle falan uğraşmıyorsunuz. bence siz de benim gibi halinize şükredin. daha bunun orc'u var, voldemort'u var, ne bileyim necron'u var...