Zorlu Metrobüs Savaşları ve Yapılması Gereken Hamleler
Kişilik değişimleri gözlenir.
insanların 5 saniyeliğine insanlıklarından çıktığı andır. öğrenci öğrenciliğini, manav manavlığını, doktor doktorluğunu, müdür müdürlüğünü 5 saniyeliğine bir kenara bırakır ve kendini o vahşetin içine atar. 5 saniye sonra ise herkes eski hayatına geri dönmüştür, doktor yine doktor, müdür yine müdürdür. 5 saniye önce omuz omuza mücadele içinde metrobüste yer kapmaya çalışan adam, belkide ofisinde "günaydın xxx bey"lerle karşılanacaktır.
Psikolojideki etkileri arasında ise melankoli.
her metrobüs durağında, her an gerçekleşen, gerçekleşmesi muhtemel, destansı mücadeledir. şaka şaka ne destanı, insanın utandığı yer yarılsa da içine girsem dediği anlar var ya işte böyle bir ruh hali kaplar beni bu durumlarda, yirmili otuzlu yaşlarda koltuk kapmak için birbirini hunharca iten öküzleri görünce insanlığımdan utanır, yaşama sevincimi kaybederim.
Doğanın kanunlarını terse çevirebilme fonksiyonu…
burada hayat tersine işler.
doğada, güçlü olan ayakta kalır. metrobüste ise güçlü olan oturur.
bir sonraki boş metrobüs için bekleyen ön sıranın kurduğu barajı, real madridler barcelonalar kuramadı.
Pozisyon demişken burada sınır yok.
yoğun bir çaresizlikle gelen teslimiyetin ardından yerini grup sekse bırakır.
Oturmaya değil binmeye odaklan...
bununla seyahat etmek her babayiğitin harcı değil; bugün bunu birkez daha gördüm. bence bir insan metrobüse binerken ne kadar ayakta kalabiliyorsa, hayatta da ancak o kadar ayakta kalabilir; limit nokta bu.
gündelik hayatta olduğu gibi burada da rakiplerini alt etmenin türlü türlü yolları var. mesela kapıyı tutturabilmek çok önemli. ilk duraktan biniliyorsa, oturarak gitmenin en önemli kuralı bunu başarabilmek. zaten diğer duraklardan biniyorsan, oturarak gitmeye değil de binebilmeye odaklanman lazım.
bulunduğun mevkiyi iyi savunacaksın. o nasıl bir psikolojiyse, nasıl bir gözü dönmüşlükse artık; çevrendeki azılı kalabalık metrobüsün kapısının açıldığı ve nefeslerin tutulduğu, saniyelerin yıllar sürdüğü, heyecanın doruk noktasına ulaştığı o bölümde babasını bile tanımadığından, senin üzerine basıp geçmesi işten bile değil. kendisi metrobüse binip de çocuğu kapıda kalan ve binemediği için ağlayan ne insanlar gördüm. adam çocuğunu bile takmıyor lan?
bir de messi'ye durdurulamaz derler. 1 sene metrobüsle seyahat etmiş, bu konuda deneyimli 2 adam bul, messi'ye sahada nefes aldırırlarsa adımı değiştiririm. o nasıl pozisyon korumaktır arkadaş?
Pozitif etkileri arasında hayal gücü var.
bu araca bindiğimde oturanlara bakınca aklıma titanikte filikaya binebilmiş şanslı veya zengin kişiler geliyor.
İlk hedef ters koltuklar.
koltuk savaşlarının en kanlı halini aldığı taşıma aracı. özellike zincirlikuyu ve söğütlüçeşme'de yaşanan bu savaşlarda farklı taktik geliştirenler göze çarpmaktadır. en tehlikeliler kaldırımın altında durup metrobüsün yanaşmasıyla kapıya hücum eden çakallardır. kadınların vahşileştiği, yaşlı dediğimiz amcaların 10 kaplan gücüne eriştiği bu savaştan galip çıkmak için yapılması gereken tek şey vardır.
asla ama asla tereddüt etmeyin, sağa mı sola mı gitsen diye saniyenin onda biri kadar düsünürseniz... ayaktasınız.
tavsiyem ilk bulduğunuz yere popunuzu koymanız ve hatta hedefte önceliğiniz ters koltuklar olmalıdır. herkes düzleri hedeflerken siz kestirmeden ters de olsa oturursunuz. gazanız şimdiden mubarek olsun. (bu arada ilk kavgamı iki tikky kızla yaşadım, salak karılar çantamı sıkıştırıp bir de çığlık atmaya başladılar, koca popoları geçmedi tabii kapıdan, bela mısınız siz basıma diye bağrınca da kıkırdamaya başladılar, bu kadar yüzsüzleşti insanlar konu metrobüste oturmak olunca)
Akışına bırak.
binmek için çaba sarfetmenize gerek yok; kalabalık sizi bir şekilde içeri doğru sürüklüyor zaten.
Ama asla umudunu kaybetme.
su an oyle bir metrobusteyim ki vatan şaşmaz görse yok artık der. avcılardan bindim an itibari ile edirnekapiya yanaşmak uzereyiz. yani 16-17 durak gecti ama otobüsün içindeki yolcu sayısı 20'yi geçmedi. saat de tam is çıkış saati. korkmaya başlasam mı artık acaba.