PSİKOLOJİ 3 Aralık 2020
64,1b OKUNMA     688 PAYLAŞIM

Psikoloji Eğitimi Almış Birinden, Kötü İnsan Olma Meselesini Tekrar Düşündürecek Bir Yazı

Kendinizi muhtemelen iyi, düşük ihtimalle de kötü bir insan olarak tanımlıyorsunuz. Hatta diğer insanlar hakkında da bu ayrıma göre karar veriyorsunuz. İşte bütün bunları tekrar sorgulamanıza neden olacak bir yazı.

kötü bir insan olduğunu fark etmek, "iyi insan" ve "kötü insan" diye bir şey olmadığını fark etmeden bir adım öncesidir. bugün nöroloji bilimi o kadar gelişti ki insanların beyni açılıp bakılabiliyor ve beynin hangi bölgesinin hangi davranıştan sorumlu olduğu, hangi bölgede "arıza" çıkarsa ne tür davranışların ortaya çıkacağı az çok biliniyor (tabi bu konuda daha yapılacak çok araştırma ve öğrenilecek çok şey var).

bugüne kadar bulunan veriler "ruh", "iyi insan", "kötü insan" gibi kavramların içinin boş olduğunu gösteriyor. son araştırmaların ışığında şunu söyleyebiliriz ki hayatımızda gerçekleşen tüm duygu, düşünce, hayal, plan, arzu ve istekler tamamen beyinde gerçekleşen kimyasal ve elektriksel tepkimelerden oluşuyor. beynin dışında insanın duygu, düşünce, hayal, rüya gibi davranışlarını şekillendiren ikinci bir organ veya başka bir unsur yok. yani "ruh" diye bir şeyin varlığını destekleyen hiçbir delil yok.

bu konuda birkaç örnek vereyim

bundan birkaç yıl önce üniversitede aldığım derslerden birinde şöyle bir örnek geçiyordu: katoliklere ait bir orta okulda okuyan çocuğun birinin dersleri süper, herkes tarafından örnek öğrenci olarak gösteriliyor, arkadaşları ve öğretmenleri tarafından çokça seviliyor. herkes çocuğun okul birincisi olacağına ve ilerde çok başarılı bir kariyere sahip olacağına kesin gözüyle bakıyor. bir gün okul yaz tatiline giriyor ve tatilden dönen çocuk oldukça farklı bir davranış gösteriyor. herkesle kavga ediyor, öğretmenlere laf sokuyor, ders notları birden bire düşüş yaşıyor ve dersleri sırasında zaman zaman ilginç davranışlarda bulunuyor. örneğin dersin ortasında penisini çıkartıp herkesin gözleri önünde mastürbasyon yapıyor. okul katolik okulu olduğu için çocuğun içine kötü ruhların girdiği düşünülüyor ve çeşitli "tedavi" yöntemleri deneniyor ama hiçbiri ise yaramıyor. sonunda tüm yöntemler denendikten sonra çocuğu hastahaneye götürüp beynini kontrol ettiriyorlar. çocuğun beyninde karar verme yeteneğinin olduğu frontal cortex ile duyguların yönetildiği amygdala arasındaki bazı bağlantıların koptuğu ortaya çıkıyor. sonradan ortaya çıkıyor ki çocuk yazın ailesiyle bir kampa gitmiş, dağlık taşlık yerde dolaşırken düşüp kafasını kayalığa çarpmış ve bayılmış. sonra çocuk uyandığında bu olayı hatırlayamamış ve ailesinin yanına gitmiş. bu yüzden ne olup bittiğini kimse anlamamış. aradan aylar geçtikten sonra çocuk bir şekilde olayları yeniden hatırlayınca her şey ortaya çıkmış.

bir başka örnek de bir inşaat işçisi, ki bu çok bilinen ve psikoloji ders kitaplarında çokça bahsedilen bir örnek. phineas gage 1800'lü yıllarda demiryolu inşaatında çalışan bir işçiydi. o dönemde dağların ve kayaların arasında tünel açabilmek için dinamit kullanılıyordu ve bir dinamit patlaması sonucu bir demir çubuk kafatasına yarıp beyninde kocaman bir delik açmıştı. kazadan sonra bay gage'in davranışları tamamen değişecekti ve gayet sakin ve sevilen biriyken oldukça hırçın, kavgacı, sınırlı biri haline gelecek ve evliliği de bitme noktasına gelecekti.


tabii ki bunlar ekstrem örnekler ve herkese genellenemez ama bu konuda elimizdeki örnekleri buraya eklemek istesek hayvanı uzunlukta bir yazı ortaya çıkacaktır. sonuç olarak insan beyninin yapısı değişince kişilik de tamamen değişmektedir, yani kişiliğimiz bizim kontrolümüzde olan bir şey değil. bununla birlikte "iyi insan" ile "kötü insan" farkını ayırdetmek imkansızdır. "kötü bir insana örnek verebilir misin" denince genelde insanlar hitler gibi aşırı uçtan örnekler veya seri katilleri örnek veriyor. genelde seri katiller veya seri olarak suç işleyen insanlara baktığımızda çoğunun mental olarak hasta insanlar olduğunu ve yaptıklarının iyi veya kötü olduğunu bile ayırt edemediklerini görüyoruz.

mesela yolda yürürken çocuğunu döven bir baba veya sizi trafikte kesen bir sürücü gördünüz. onun bu gördüğünüz tek davranışına bakıp "ne kadar kötü bir insan" diye düşünebilirsiniz ama belki aynı insan hayatının geri kalanında herkes tarafından sevilip sayılan, belki de örnek gösterilen biridir. bir insana "kötü insan" diyebilmemiz için ne kadar kötülük yapmış olması gerekir? yine bir insana "iyi insan" diyebilmemiz için ne kadar iyilik yapması gerekir? mevcut dinler genelde insanların günahlarıyla sevaplarının bir teraziye konacağını ve ağır gelen tarafın o kişinin sonunu belirleyeceğini söylese de bu ne kadar mantıklı bir şeydir? mesela bir insan bir tane yavru kediyi öldürmüş olsa ve 10 tane yavru kediyi beslemiş olsa, bu onun iyi insan mı kötü insan mı olduğunu gösterir? bir yavru kediyi öldürmenin "kötü insan" yaptığı bir kişi yeniden "iyi insan" statüsüne terfi edebilmek için kaç tane yavru kediyi ölümden kurtarmalıdır?

ne zaman seri katilin biriyle ilgili bir haber yapılsa o kişinin yakın arkadaşları ve komşularıyla röportaj yapılır ve bu kişiler hep "x'in böyle bir şey yapabileceğine inanmak çok zor, kendisi çok sakin ve çok düzgün birisiydi, hep bize yardım ederdi" gibi şeyler söylerler. hayatımda hiç bir seri katilin yakınlarıyla yapılan bir röportajda "şerefsizin tekiydi, böyle yapacağı belliydi" dendiğini görmedim.

gerçek şu ki insanların çoğu aynı zamanda hem bencildir hem de iyi niyetlidir

bu özellikle mental açıdan sağlıklı olan insanlar için söylenebilir. insanlar iyi niyetlidir ve bencildir, yani insanlar kendi çıkarlarına ters düşmediği sürece "iyi ve doğru" olanı yapmayı tercih ederler. ne zaman kendi çıkarlarıyla "iyi ve doğru" çakışsa, o zaman çakışmanın ve çıkarın büyüklüğüne göre bir karar verirler. bu insanın doğasında olan ve gayet normal olan bir davranıştır ve "iyi" veya "kötü" olmakla açıklanamaz.

dünyada en kötü olarak gösterilen insanlar bile kendilerince iyi olduklarına inanırlar. bugün dünyada teröristler bile yaptıkları şeylerin "kötü" olduğuna inanmazlar ve yaptıklarını siyasi, ideolojik, dini veya başka bir kalıba sokarak iyi bir şeymiş gibi göstermeye çalışırlar çünkü bu kişiler gerçekten de buna inanmaktadır. "cennete gideceğim" diye kendini patlatan biri gerçekten de cennete gideceğine inanmıştır. bu belki cehaletten, belki mental hastalıktan, belki başka bir sebepten dolayı gerçekleşmektedir ama o kişi bile yaptığını kendince "iyi niyetle" yapmaktadır. kısaca, mental olarak sağlıklı olan hiçbir insan "yaşasın kötülük" diye sırf kötülük yapma uğruna kötülük yapmaz.

zimbardo ve milgram deneyleri bize "iyi insan" olarak görülen gayet normal, sağlıklı insanların da korkunç şeyler yapabileceğini göstermişti. zimbardo deneyinde 20'ye yakın kişi seçilip rastgele olarak yarışı polis yarısı mahkum olarak belirlenmiş ve sahte bir hapishane ortamı yaratılmıştır. mahkumlarla polisler arasında kişilik, sosyal statü, ırk, cinsiyet, yaş gibi hiçbir fark olmamasına rağmen polis görevi verilenler adeta canavarlaşmış, mahkum rolü verilenler de mazlumlaşmıştı. milgram deneyinde normal bir vatandaşın bile en ufak bir baskıda karşısındakine işkence yapmaktan çekinmeyeceği kanıtlanmıştı. bu iki deneyi de hayatında bir kez olsun psikoloji dersi almış olan herkes zaten bildiği için üzerlerinde fazla durmaya gerek yok ama bu deneylerin bulduğu şey dünyada iyi insan kötü insan diye bir şeyin olmadığı gerçeğidir.


cinayetler, katliamlar gibi ekstrem olayları çıkartınca dünya mental açıdan sağlıklı olan çoğu insan öyle çok korkunç davranışlarda bulunmayacaktır. trafikte birini kesersin, birine sinirlenip küfür edersin, sevgilini aldatırsın, ertesi gün barınaktan bir köpek alıp sahip çıkarsın, sonraki gün fakir birine sadaka verirsin, hayatın baştan sona toplamına baktığımızda mental açıdan sağlıklı olan herkes hayatı boyunca yüzlerce iyi ve kötü şeyler yapmış olacaktır ve bu onları iyi veya kötü insan yapmaz.

"ama ben sürekli başkalarının kötülüğünü istiyorum, etrafımdaki insanların mutlu olması beni mutsuz ediyor bu beni kötü bir insan yapmaz mı" diye düşünenlerin çoğuna "kötü insan" demek yerine "depresyonda" veya "depresyonun kıyısında" demek daha doğru olur. kendi doğurduğu çocuğu çöpe atıp ölüme terk eden bir anneden tutup da karısını sokak ortasında doğrayan adama kadar hepsi hastalıklıdır ama "iyi" veya "kötü" oldukları söylenemez çünkü bu insanların hiçbiri yaptığını kötü bir davranış olduğunu bile bilmiyor.

bu yüzden hapishaneleri mental enstitülere çevirmek suç oranlarını azaltmada önemli bir rol oynayacaktır. bugün isveç, norveç gibi ülkeler bu modeli izleyerek suç oranlarını büyük ölçüde azaltmış durumdalar. isveç en son hapishaneleri boş kaldı diye hapishanelerini kapatıyordu.

bir sorun da şudur

"iyi insan" ve "kötü insan" denen kavramı belirlerken neye göre belirleyeceğiz? örneğin davranışlara baktığımızda hangi ahlak ölçütlerini kullanacağız? bir ahlak ölçütüne göre içki içmek ve zina yapmak sizi "kötü" yapmaya yeterken başka bir ahlak ölçütüne göre bunlar gayet normal davranıştır. adam öldürme vs gibi ekstrem konuların bile kötülüğü tartışma halindedir çünkü birçok ideoloji ve dinde belli şartlar altında adam öldürmek dahi iyi bir şey olarak görülmüştür.