PSİKOLOJİ 26 Şubat 2024
26,5b OKUNMA     199 PAYLAŞIM

Psikolojik Savunma Mekanizmasının Kişiye Verdiği Ciddi Zararlar

Nasıl ki vücudumuzun bir savunma mekanizması varsa (bağışıklık sistemi) ruhumuzun da aynı şekilde bir savunma mekanizması var.

çoğumuzun da bildiği üzere nasıl ki vücudumuzun bir savunma mekanizması var ise (bkz: bağışıklık sistemi) ruhumuzun da aynı şekilde bir savunma mekanizması vardır. psikolojik savunma mekanizması, kişinin başa çıkmayacağı veya algılayamadığı negatif durumlara çözüm üretme çabası ile zihnin kurguladığı stratejilerden oluşur. bunlar kesin ve kalıcı çözümler değildir. geçici bir fayda sağlamakla beraber, algı bozukluğu olarak da söylenebilir. nitekim, kişi burada işine geldiği gibi görmek ve algılamak ister. 

zihin genelde negatif çalışır ve savunma mekanizmalarını aktif ederek kişinin, kendisini korumaya yönelik bir reflekste bulunmasını sağlar. o yüzden beyne bolca kaygı, korku ve endişe pompalar. benlik algısı için var olan tehdidi büyüttükçe büyütür. bunları dışarıya yansıtma şekli de kişiden kişiye ve kişinin hikayesine göre değişkenlik gösterir. 

kişi bunu safi bir bilinç ile yapmaz. çoğunlukla kişinin büyüme şekline ve çevresel faktörlere bağlı da gelişir, zamanla da bazı savunma davranışlarını bir refleks haline getirebilirler. örneğin; empati yapmak yerine direkt olarak suçlamak, o an ki olayı veya kişiyi direkt tehdit olarak görmektir. bu kişinin geçmişinde benzer olaylar yaşandığını gösterir. yani savunma mekanizmaları zaman içerisinde sık kullanılma ve yanlış kullanılma ile negatif yönde gelişerek kişi üzerinde ciddi tahribata ve patolojik sonuçlara sebep olur.

başlıca savunma mekanizmaları; inkar, bastırma, yansıtma, yer değiştirme, gerileme, mantığa büründürme, yüceltme, karşıt tepki kurma, bölme, yapma - bozmadır. (detay isteyenlere)

* annesinin cenazesinde ağlamayan birini görmüştüm. hatta ağlamayı bırakın, neredeyse diğer insanları da teselli ediyordu. '' ne kadar da güçlü, ne kadar metanetli'' denilmişti kendisine. ( inkar )

* çok sevdiği kişi gidince hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eden birilerini de görmüştüm, '' ne kadar duygusuz, demek ki hiç sevmemiş'' denilmişti kendilerine. ( bastırma )

* insanlar ile bir araya gelmek istemeyen, tek başına yeterli ve güçlü olduğunu düşünenler. ( kaçınma )

* aşık olmayan, hayatın böyle de güzel olduğunu düşünen, kimse ile bağ kurmayan, kimseye ihtiyacı olmadığını düşünen. ( mantığa bürünme, kaçınma, bastırma )

* derdini anlatmayan, kendisine saklayan, gözünden bir damla yaş gelmeyen, ağzından bir güzel söz çıkmayan nice insanlar... kendilerini kapatan, duygularını bastıran, inanmak istemedikleri şeyleri inkar edenler... güç sanılan şeyin zayıflık olduğunu bilmeden yaşamaya çalışanlar... bütün bunlar o an kişiye geçici bir '' ayakta kalma '' duygusu yaşatsa bile, zaman içerisinde farklı şekillerde açığa çıkmaya ve kişiye zarar vermeye devam edecektir. bunun ile ilgili psikiyatrist lacan'ın şu sözünü hatırlayalım; " usulüne göre gömülmeyen her şey sonradan hortlar''

savunma mekanizmaları kişinin benlik duygusuna rahatlatıcı bir çözüm önerisi sunan, bunu yaparken en doğru seçimi vermeyen çoğunlukla çarpık stratejilerden oluşur. kişiyi koruması gereken bir sistem olduğu düşünülürken çoğu patolojik vakanın asıl sebebi de yine savunma mekanizmalarıdır. yani fazlası zararlı olan her şey gibi, kendimizi korumaya çalışmanın da ipini kaçırdık mı, aslında kendimizi korumak yerine, içten içe bitirmek için gerekli zemini oluşturmuş oluruz. çok basit bir şekilde gidersek; normal hayatımızda aşağıdaki cümleleri kurmaya ve davranışları göstermeye başladıysak bazı problemler bizi bekliyor diyebiliriz. 

- ben siler atarım diyorsanız
- benim kimseye ihtiyacım yok diyorsanız
- ben ağlamam diyorsanız
- ben hemen unuturum diyorsanız
- ben üzülmem diyorsanız
- ben yas tutmam diyorsanız
- eleştiriye tahammülünüz yoksa
- aşırı derecede kıskançsanız
- sürekli suçlandığınızı düşünüyor veya suçluyorsanız
- her şeye sürekli şüpheci yaklaşıyorsanız
- yeni şeylere ve insanlara karşı yüksek direnç gösteriyorsanız,
- herkesin size zarar vermek istediğini düşünüyorsanız, kendinizi kapatmışsınız demektir.

kendini kapatmak; bağ kurmaktan sakınmak, duygu ve düşünceleri bastırmak ve inkar etmektir. bunun bizi koruduğunu düşünürüz ama bizi zayıf hale getirir. yaşamadığımız duygu ve düşünceler bizi güncel hayattan uzak tutar, tabiri caiz ise antrenmansız hale getirir. salgılanan ve gerekli şekilde kullanılması gereken hormonları kullanmıyor ya da engel oluyoruz demektir. bu gerçekliği öldüren ve çoğu şeyi sanallaştıran bir durumdur. şöyle düşünelim; bir kolunuzu uzun süre kullanmayın, zamanla oradaki kasların eridiğini ve kullanmadığınız kolunuzun daha zayıf hale geldiğini göreceksiniz. psikolojimiz de böyledir. bir şeyleri yaşamamak bizi ondan korumaz, aksine ona karşı zayıf hale getirir. ''aman minik yüreğim incinir'' diye aşktan kaçarsanız, günün sonunda adı aşk bile olmayan saçma sapan bir ilişki içerisinde kendinizi bocalarken görürsünüz. çünkü zihin sizi korumaya çalışsa bile, ruhunuz ve bedeniniz açlığını gidermek için arayışa devam eder.... o yüzden kendini kapatmak faydalı bir şey değil, aksine kişiyi zayıf hale getiren ve kaçıngan davranmasını sağlayan bir eylemdir.

aşırı kullanılan savunma mekanizmaları;

- sosyal hayatımızı
- insanlar ile olan ilişkilerimizi, kararlarımızı,
- romantik ilişkilerimizi,
- evliliklerimizi,
- seçimlerimizi,
- iş hayatımızı ve en önemlisi yaşam kalitemizi etkiler.

insan yaratılış itibari ile ihtiyaçlarını giderebildiği ölçüde haz alan ve hayatına devam edebilen bir canlıdır. ihtiyaçlarını gideremediği yerde bunu farklı şekillerde bastırır, inkar eder veya ertelerse kendisini de gerçekleştirememiş olur. savunma mekanizması kişiye genel bir koruma kararı aldırırken, onu yaşamaktan da mahrum kılar. ( kendini kapatma )
kişinin bundan kaçınması için adım adım kararlar alarak, her sorunu kendi özelinde çözerek ilerlemesi daha faydalıdır. genel olarak olayları da kişiselleştirmemelidir. zira karşımızdakiler de önceliği kendisine veren ve adım atarken kendisini düşünmek zorunda olan kimselerden oluşur. sorunları sizinle değil, kendileriyledir. örneğin; bir kişiye kızdığınızda tüm insanlara küsmenin manası yoktur, rasyonel de değildir. problem o kişi ile alakalıdır. tüm insanlığa küsmek, savunma mekanizmasını yanlış kullanmaktır, o kişi ile olan sorunu halletmek veya sadece o kişi ile iletişimi kesmek ise normal olanıdır. bu noktada genellemeler ve kişiselleştirmeler aşırı savunmaya sebep olur. yüzleşmek ve kabullenmek bize bu noktada yardımcı olan iki temel unsurdur. 

aşırı savunmanın getirmiş olduğu saplantılı davranışlar için ise profesyonel destek almak gerekir. zira psikolojik sorunların çoğunun temelinde aşılması gereken güçlü savunma duvarları mevcuttur. kişi başkalarından ve olaylardan korunmak için ördüğü bu duvarların arasına hapsolur ve bir süre sonra kendisi de dışarı çıkamaz.