SEYAHAT 31 Ağustos 2017
70,3b OKUNMA     994 PAYLAŞIM

Sektörün İçinden Biri Anlatıyor: 2017 Yılında Türkiye Turizmi Gerçekten de Canlanıyor mu?

Ülkemizin son yıllardaki turizm karnesi biraz eski zamanları arattı diyebiliriz. Öyleyse 2017 yazını artık yavaş yavaş geride bırakırken şu soruyu sorabiliriz; bu yıl turizm cidden canlanıyor mu yoksa bu algı bir yanılsamadan mı ibaret?
iStock


turizm krizinin bitmediğini, turistik tesislerin ve turizm firmalarının ağır bir darboğazda olduğunu şu şekilde açıklayabilirim.

otelcilikte iki adet terim vardır; adr ve rpar. adr, average daily rate demek. yani otelin günlük sattığı odaların fiyatının ortalaması. rpar ise revenue per available room; otelin günlük oda satışından elde ettiği toplam gelirin, otelin toplam oda sayısına bölünmesi. bir oteli başarılı kılan şey doluluğu, toplam getirdiği misafir değildir. bahsettiğim bu iki orandır. birçok otel müdürü bu oranlarının yüksek olmasıyla övünür çünkü bu iki oranlar yüksekse oteliniz gerçekten para kazanıyordur. her gün oteliniz %100 dolu bile olsa, oda fiyatlarınızı komik fiyatlara sattığınız sürece;

1. elde ettiğiniz gelir, operasyonu çekip çevirecek bütün maliyetleri amorti edemeyecek.
2. tesisin demirbaşları, oda malzemeleri, hatta personeli boşa yıpranacak.
3. tesisin müşteri portföyü düşecek.
4. sonuç olarak ya kar edemeyeceksiniz ya da elde ettiğiniz kar gelişime engel olacak kadar az olacak.

3 sene önce istanbuldaki otellerin adr'ı 200-250 tl bandındaydı. şimdi birçoğu 130-140 tl'den yukarı çıkamıyor ve bu bahsettiğim oteller 4-5 yıldızlı zincirler. yani bu oteller odalarını ortalama ancak 130 tl'den satarak doldurabiliyorlar. çünkü odalarını acenta ve şirketlere 30-40 dolara, avrupada standart bir hostel odası fiyatına satıyorlar. çok değil 3 sene önce bu fiyatlar aynı doluluk oranlarıyla iki katıyken böyle bir ortamda türk turizmi için olumlu bir yorumda bulunmak mümkün değil. ülkenize gelen turist sayısı ne kadar çok olursa olsun, eğer para bırakmıyorsa ülke için zarardır. maddi olarak zarardır, imajı yönünden ayrı zarardır. ben bir acenta çalışanı olarak eylül ayında grubuma istanbulda otel bulamıyorum mesela. her yer dolu. fakat bu iyi bir şey değil çünkü yok pahasına satılıyor bu odalar.


yurtdışından turist getiren acentalar için de durum farklı değil.

uzakdoğulu bir misafir 7 gece 8 günlük bir türkiye turuna uçak bileti hariç 250-300 usd para ödüyor. bu parayla avrupada 7 gün gezmeniz için aç kalmanız gerekir. daha da beteri, buraya ancak bu parayı ödeyebilenin geliyor oluşu. yani düşük gelir grubuna ait, ziyaret ettiği ülkeye acentaya verdiği para hariç ekstra maddi katkı sağlamayan-sağlamak istemeyen- grubun geliyor oluşu.

toparlamak gerekirse; ülkeye turist gelmeyince oteller hemen fiyatları indiriyor, acentalar fiyatları indiriyor. böylece sadece düşük gelirli müşteri grubu ülkeye ziyarete geliyor. onlar da tur dışı para harcamıyor. oteller hem tesislerini yıpratıyor, hem de bu kadar düşük fiyatların altından kalkabilmek için iç turiste(yani kendi vatandaşına) fiyatları yüksekten satıyor. bu sefer de türk turisti küstürüyor ve yurtdışına kaçmalarına sebep oluyor. yani ortada göz göre göre lose-lose durumu var. hiçbir şeyin şahlandığı yok.