SİNEMA 17 Mart 2020
36,8b OKUNMA     599 PAYLAŞIM

Sıradan Bir Korku Filmi Olmaktan Akıllı Hamleleri Sayesinde Kurtulan Film: Beetlejuice

1988 tarihli Tim Burton klasiğini farklı bir açıdan değerlendirmiş Sözlük yazarı "windweaver". Bakalım.

ömrümüz boyunca belki yüzlerce tabak yemek yiyoruz. ancak kaçının tadını hatırlıyorsun diye sorsak bu rakam bir elin parmaklarını geçmez. çünkü anlayış olarak yemek yapmanın iki farklı türü vardır. birincisinde bilindik ve düzgün yolu izlersiniz. bu alanda yanlış yapma ihtimaliniz düşüktür ve eliniz alıştıktan sonra üç aşağı beş yukarı aynı yenilesi yemekleri yapabilirsiniz. ancak bu yemeklerin akılda kalıcılığı olmaz çünkü yaptığınız bir patates yemeğini herkes aynı şekilde yapıyor zaten. ikinci anlayışta ise ilk duyuşta insanların "ne alaka?" diyeceği tatlar bir araya getirilir. mesela acı ile tatlı ya da ekşi ile şekerli tat aynı anda kullanılır. bu tür bir yemek tat duyunuzun birden fazla alanını harekete geçirdiği için de yediğiniz şeyi kolay kolay unutamazsınız. burada önemli olan bir diğer nokta da bir araya getirdiğiniz malzemeleri en kalitelilerinden seçmeniz. çünkü bu iş aşamalıdır. eğer iyi malzemeleri bir araya getirirseniz bunlar birbirini destekler ve daha da yukarıya çıkarlar. ancak birden fazla kötü malzeme bir araya geldiğinde olduklarından da kötü bir hale bürünürler.

bu durum birebir filmler için de geçerlidir. çünkü eli yüzü düzgün bir film yapmak sanıldığı kadar zor bir iş değildir. filmi yazarken üç perdeli dramatik yapıyı, karakter gelişimini unutmayıp çekimler sırasında altın oran gibi sürekli kullanılan kompozisyonları uyguladığınızda zaten izlenebilir bir film üretirsiniz. ancak filminiz izlendikten sonra akılda kalır mı? pek sanmıyorum. çünkü yukarıda verdiğim örnek gibi filminiz tek bir tat duyusunu harekete geçirdi ve diğer yapılan işlerden çok da farklı değil. filminizin akılda kalmasını istiyorsanız da beetlejuice gibi birden çok temayı aynı anda kullanabilmeniz gerekiyor.

çünkü beetlejuice hem bir hayalet filmi, hem içinde komedi unsurları var, hem korkutucu hem de aile bağları gibi konuları işliyor. yaşadığınız bu tat değişimi de filmi unutulmaz kılıyor. yukarıda böyle bir sentez yapabilmek için elinizde olabilecek en kaliteli malzemelerin bulunması gerekiyor demiştim. beetlejuice da 1973 yapımı the exorcist filmiyle büyük benzerlikler içeriyor. ancak "doğaüstü"ne bakışları birbirinden farklı. çünkü exorcist uykularınızı kaçıracak saf bir korku filmi. beetlejuice ise korkutmaya çalışsa bile exorcist kadar başarılı olamazdı ancak elindeki malzemeleri başka ögeler ile öyle güzel bir araya getirmiş ki en az exorcist kadar akılda kalıcı bir film çıkmış ortaya. şimdi beetlejuice'un hangi korku ögeleri exorcist ile benzeşiyor ve bunları nasıl farklı yorumluyor bir bakalım.

Uyarı: Buradan sonrası spoiler içerir.


filmin özel olan ilk yeri çıkış noktası. exorcist filminde regan adlı kız çocuğu şeytan tarafından ele geçiriliyordu. biz de izleyici olarak bundan korkuyorduk çünkü doğaüstüne karşı bir bilgimiz yoktu. bu nedenle regan'ın nasıl kurtulacağı belirsizdi. beetlejuice filminde ise doğaüstü ve normal yer değiştiriyor. bu da çok farklı bir düşünce çünkü "haunted" durumda olup bulundukları evde huzurları kaçanlar aslında hayaletler. hatta filmdeki insanlar o kadar rahat ki hayaletlerin varlığını bile fark etmiyorlar. çünkü lydia'nın da dikkat çektiği gibi hayaletleri fark edebilmek için biraz hayal gücüne sahip olmanız gerekiyor. delia ve charles ise kendi hayat tarzlarına aşırı bağlı oldukları için farklı olanı algılayamıyorlar.

bir diğer benzerlik de iki filmde de kovulması gereken habis bir varlığın bulunması. exorcist filminde bu bizzat iblisti ve kendisi bu dünyadan ayrılmak istemiyordu. bu yüzden etrafındaki insanları olabildiğince zor durumlara sokuyordu. bu filmde şeytan güçlü olan taraftı çünkü hem regan'ı rehin aldığından hem de doğaüstü güçlerini çevresindeki insanları korkutmak için kullandığından yaptığı her şey söylediği her kelime izleyicinin koltuğunda biraz daha büzüşmesine neden oluyordu. betelgeuse da şeytan gibi geldiğinde başınıza bela oluyor ancak kendisi kalıcı olmayı pek beceremiyor. bunun için illaki birilerinin kendisini çağırması gerekiyor. bu yüzden adını söylesinler diye yalvardığı sahneler exorcist ile tam bir zıtlık oluşturuyor ve filme komedi unsuru ekliyor.


exorcist filminin ana teması şeytanın, regan'ı ele geçirmesiydi. bu nedenle şeytanın yaptığı her şey sinema tarihine geçmişti. regan'ın başını ters çevirmesi, yeşil kusmuğu, havada süzülmesi gibi konular şimdi bile insanın tüylerini ürpertiyor. benzer şekilde beetlejuice filminde de hayaletler, yaşayanların bedenlerini ele geçirebiliyor. ancak kafa çevirmek, kusturmak, yüzlerini yara izleriyle doldurmak yerine banana boat song eşliğinde dans ettirmeyi tercih ediyorlar. ki bu da sanırım filmin en komik sahnelerinden biri.

ki bu korkutamama hali beetlejuice'da önemli bir yer tutar zaten. exorcist filmi tümden korkutmak için tasarlanmıştır ve bu alanda kullandığı kutsal su, latince konuşan küçük kız çocuğu, incil okumak, çakan şimşekler gibi pek çok materyali vardır. aslına bakarsanız aynı şeyleri adam ve barbara da yapabilir. ancak temelde iyi niyetli insanlar oldukları için akıllarına insanları gerçekten korkutacak yöntemler gelmez. en fazla tepelerine çarşaf geçirip etrafta gezinirler çünkü exorcist filmindeki şeytanın kötülük hissi kendilerinde bulunmaz. juno kendilerinden korkunç olmalarını istediğinde bile bu işi çok hevesle yapmazlar. bu nedenle de bettleguise'ı çağırmak zorunda kalırlar zaten.

iki filmde de doğaüstü ile birebir karşılaşan kişi küçük kız çocuklarıydı. exorcist filminde regan şeytan tarafından ele geçiriliyordu. beetlejuice'da ise lydia hayaletleri görebiliyor. ancak iki karakterin doğaüstüne yaklaşımları farklı. regan zaten şeytanın kontrolü altında olduğu için onun tepkilerine pek şahit olamıyoruz ancak dışarıdan bakınca bile ne kadar acı çektiği anlaşılabiliyor. lydia'nın durumu ise bunun tam tersi. kendisi "normal" insanlardan daha anlayışlı görünen hayaletlerin yanına kaçmaya çalışıyor sürekli.

filmlerin tekniği de neredeyse birbirinin tam zıddı. exorcist filminde daha gri ve siyah tonlar kullanılıyordu. beetlejuice'da ise renk paletine koyu mor ve parlak yeşil hakim. aynı şekilde müzikler de farklı. exorcist filminde enstrümantal ve gergin müzikler kullanılırken beetlejuice'da komedi filmlerini andıran hareketli müzikler kullanılmış. ancak bunlardan öte teknik anlamda en büyük farklılık sanat yönetiminde. exorcist filminde regan'ın makyajı hariç her şeyi olabildiğince normal görünen materyallerden seçilmiş ki aradaki kontrast korkutuculuğu arttırsın. beetlejuice filminde ise öbür dünya bile lunapark gibi tasarlanmış.

Spoiler'ın sonu.


gördüğünüz gibi beetlejuice bir korku filmindeki bütün özelliklere sahip ancak bu ögeleri kullanış tarzı çok farklı. burada exorcist filmini kullanmamın sebebi de bu filme kötü demek değil. exorcist korku filmleri içerisinde karşılaştırma yapılacak en iyi kaynak sanırım. ayrıca hikayelerinin birbirinin tam zıddı olması da beetlejuice'la karşılaştırmak için güzel bir nokta oluşturuyor.

bu yüzden bir film yaparken ya elinizdeki kaliteli malzemeleri kullanarak exorcist gibi ilk olmanız ya da beetlejuice gibi kendi yapım yılına kadar klasikleşen şeyleri farklı yorumlamanız gerekiyor. filmin başarısındaki büyük pay da tim burton'ın tabi ki. çünkü evet kendisi edgar allan poe ve 20'lerin alman dışa vurumculuğu gibi çok dikkat çeken ve kaliteli alanlardan faydalanıyor ancak akılda kalıcı filmler yapmasının sebebi bu yazıda da konuştuğumuz üzere elindeki konuları yorumlayış tarzı.

Death Note, Çok Zeki Karakterleri İnandırıcı Bir Şekilde İşlemeyi Nasıl Başardı?