Son Yıllarda Alıştığımız Beşiktaş'ın Temellerini Atan Hoca: Slaven Bilic
miras bırakan teknik direktörler ikiye ayrılır:
1) bunu yaparken başarılı olanlar
2) başarılı olamayanlar
birinci gruba türk futbolundan örnek verecek olursak derwall, feldkamp, daum. bilic ise ikinci gruptan, yani gizli kahramanlardan. beşiktaş'ı demirören enkazının altından kalktığı samet aybabalı dönemin sonrasında yürütmeye başlattı, lige yeniden ortak etti. camiayı avrupada bir şeyler yapabileceğine inandırdı, beşiktaş ruhunu yeniden üst seviye futbola taşıdı.
beşiktaşlılar daumlu 2001-02 sezonunu şu an nasıl hatırlıyordur bilmem ama bana göre çok iyi gidip şanssızlıklarla kaybedilen bir sezondu. ilhan, tümer, ronaldo, baya, ahmet dursunlu kadronun türlü sakatlıklara rağmen dolu dizgin gidip 26. haftada samiyen'de 10 kişi kalmasına rağmen gs'yi elinden kaçırıp kaybettiği maçla birlikte tepe taklak olduğu sezon. işte bilic'in oynatmak istediği futbol beşiktaş'ın o dönemki anlayışına çok yakındı; orta saha-forvetin iç içe oynadığı yüksek tempolu pozitif futbol. daum da o dönemler çılgındı, kendi döneminde bilic de öyle. dolayısıyla sürprizli maçı çok oldu; arsenal eşleşmesi, liverpool zaferi, brugge hezimeti... klopp'un iki gömlek altı seviyede ve farklı oyun stilleri olsa da aynı kafa yapısı, aynı mentalite.
ama bunların sahaya yansıması aynı olmadı işte. maalesef birkaç maç haricinde başarılı bir hatıra bırakmadı, ama ardında hiç de fena olmayan bir miras bıraktı. sonra gelen şenol güneş'in dokunuşları elbette etkiliydi, çok daha büyük işler yaptı, ama bilic'in hiçbir zaman mario gomez'i olmadı, demba ba ile küçük maçları götürebildi anca. o dönemler gökhan gönül ve caner'i alacak gücü yoktu beşiktaş'ın, bekteki en iyi alternatifleri ramon ile opare idi. pepe'si yoktu, stoperde necip'i oynatıp liverpool'u eledi, medel'i yoktu ama veli kavlak'tan göreceli bir dinamo yaratıp arsenal'i titretti. ama derbileri ve ligin kritik dönemeçlerini kotaramadı, belki inönü stadı'nda oynayabilselerdi o da olacaktı kim bilir.
evet pepeler aboubakarlar taliscalar şenol güneş'in kazandırdığı şampiyonluklar sayesinde artan bütçe ile alındı belki, ama işte o şampiyonluklar bilic'in kurduğu iskeletin üstüne yapılanlarla kazanıldı. o gittikten sonra takımın oyun temposu her sezon daha da düştü. mesela "bilic cenk tosun yerine gidip pektemek'i oynatıyordu" eleştirisinin yersiz olduğunu buradan daha iyi anlayabiliriz; cenk'in yüksek tempoda varolabilecek bir forvet olmadığı daha premier lig'e gitmeden belliydi (bkz: #73511437) ve bu durum şimdiki everton kariyeriyle daha iyi gözüküyor. cenk'in beşiktaş'ın son yılların en düşük temposuyla oynadığı dönemde* zirve yapması tesadüf değil. tam tersine; oğuzhan'ın kendince en iyi performansını bilic'in temposuna en yakın oynadıkları 2015-16 sezonunda sergilemesi de tesadüf değil. sonuçta oğuzhan da premier lig çıkışlı bir oyuncuydu, onun gibileri anca hızlı işleyen çarklarda iş yapar.
kısacası beşiktaşlıların demirören sonrası senelerce süreceğini düşündükleri umutsuz havayı çabuk dağıtan hocaydı. bu sebeple taraftarın erken havaya girip beklentileri (haklı ama gereksiz) yükseltmesinden ötürü bilic'e biraz haksızlık ettiğini düşünüyorum. sonuçta o vasat malzemelere rağmen havaya sokup beklentilerin yükselmesine sebep olan yine bilic'ti. belki başka bir hoca olsa bu iskeleti kuramaz, beşiktaş daha senelerce her sezon yeni bir hocanın geldiği, gelenin gidenin seviyeyi bir türlü yükseltemediği son yılların trabzonspor'una dönüşecekti.