TELEVİZYON 27 Eylül 2021
57,3b OKUNMA     306 PAYLAŞIM

Sorgulattıkları, Eksiklerini Tolere Eden İzlenesi Netflix Dizisi: Squid Game

Hwang Dong-hyuk'un yazıp yönettiği Güney Kore yapımı Netflix dizisi Squid Game, son dönemin en izlenesi içeriklerinden biri.

kredi ve borca batmış, para için her şeyi yapabilecek hale düşmüş veya düşürülmüş, hayatın her kesiminden 456 kişiye, büyük kazanç vaadiyle birtakım oyunlar oynamak üzere gizemli davetiyeler gönderilir. davete icabet eden 456 katılımcı, 45.6 milyar won kazanmak için oyunlar oynayacakları bilinmeyen bir adaya götürülür. altı günde altı oyun oynayacaklardır ve bu oyunlar kore'nin geleneksel çocuk oyunlarıdır.

kaybedenin hayata veda edeceği bu ölümcül oyunlar insan türünün bünyesindeki uçurumları keşfetmek için deney alanı gibidir. adada tamamen çocukların dünyasından yola çıkılarak bir dünya inşa edilmiş ve insanların hayatta kalma güdüsüyle tercih ettikleri veya etmedikleri, yaptıkları veya yapmadıkları, bu kurgulanmış gerçekliği inşa edenler tarafından sömürülmektedir.


dokuz bölümlük diziye mantık çerçevesinde bakıldığında diziyi paçavraya çevirecek miktarda mantık hatası veya saçmalık bulunabilir. fakat bütün eksiklerine rağmen sadece 6. bölümde hissettirdikleri için bile izlenebilir, hakkında birkaç satır yazılabilir. leblebi gibi insan öldürülen diziden bir hikmet çıkarılabilir mi denmemeli zira alt metinlerine inildiğinde dizinin belli bir felsefesinin de amacının da olduğu görülecektir.

dizinin izleyicisine temelde iki soru sordurduğunu söyleyebiliriz: ”para, mutluluğu satın alabilir mi?” ve "insanlık öldü mü?"

ilk sorunun cevabını dizi kendisi veriyor aslında: "çok parası olan ile çok fakir arasındaki ortak nokta: yaşamak ikisi için de külfettir." ilki için hayat, yapılabilecek her şeyi yaptığı için içine düştüğü anlam boşluğundan dolayı külfetken, diğeri için yapabilecekleri ve arzuladıkları gözünde kaldığından dolayı külfettir.


dizi, ikinci soruya aynı netlikte cevap veremiyor. insana dair genel olarak karamsar bir bakış taşımakla birlikte umut ışığının da tam olarak körelmediğine inanmak istiyor.
kapitalizmin ürünü olan modern kent yaşamının veya başka deyişle söylersek zamanın ruhunun insandan götürdüklerine, insanın uğradığı değerler yitimine işaret ediyor.
dizide insanın, rutin bir hayat yaşarken farkına varılmayan karanlık bölgelerine, uçurumlarına dikkat çekiliyor. 

oynanan her oyunda şu sorular akla geliyor: insan hayatta kalabilmek için nelerden vazgeçebilir? kişinin insan kalabilmesini sağlayacak ahlaki değerler, korkunun dağları aştığı şartlarda ne kadar işe yarayacaktır? insanı insan kılan ahlaki ve vicdani değerlerden vazgeçilerek elde edilen maddi yararlar insana kalan ömründe ne kadar yarar sağlayacak, ne kadar huzur ve mutluluk getirecektir?


paranın ana merkeze konulduğu ve her şeyi satın alabildiği hasta bir kültürde, paraya ulaşmak için insani tüm erdemlerden vazgeçilebilecek, insanı güçlü kılacak değerler kolayca gözden çıkarılabilecektir. bütün bir dünya toplumunun ağız ve gönül birliği halinde insan ve toplumun tek amacının ekonomik bir amaç olduğunu ifade edip durduğu bir zamanda bahse konu değer ve erdemler mazide kalmış masalsı nitelikler olarak görülecektir haliyle...

"ölümcül oyunlar" temalı pek çok film veya dizi film yapılıyor ve epeyce ilgi de görüyor. ancak bu tür yapımlar daha çok aksiyon, ölüm çeşitleri ve yaşattıkları gerilim boyutuyla öne çıkıyorlar. herhangi bir sorgulatma, düşündürme amaçları olmuyor. bu diziyi bana göre izlenebilir kılan bunu başarabilmesiydi. bu yönüyle gela babluani'nin 2006 yapımı muhteşem gerilim filmi 13 tzameti'yi ve tim burton'un charlie and the chocolate factory'sini hatırlattı.

hasılı kelam, sorgulattıkları ve anımsattıklarıyla bünyesindeki tüm eksikleri tolere ettirebilen önemli bir dizi olduğunu düşünüyorum squid game'in.