EDEBİYAT 8 Mart 2021
11,7b OKUNMA     512 PAYLAŞIM

Stephen Hawking'in Yıldızların Sırrına Eren Kült Eseri: Zamanın Kısa Tarihi

Hawking'in 1988'de yayınlanan ve kısa sürede kült haline gelen kitaba dair genel şeylerden haberdar olmanızı sağlayacak bir yazı.
Fotoğraf: onlygoodbook@Instagram

nedir?

a brief history of time... türkçesiyle "evrenin kısa tarihi" veya "zamanın kısa tarihi", bugün vefat eden ünlü astrofizikçi stephen hawking'i yayınlandığı 1988 yılında büyük bir şöhrete kavuşturan bilimsel eseri. 10 milyonun üzerinde satan kitap, uzay bilimi ile ilgili büyük patlama (big bang), kara delikler, ışık konikleri, superstring kuramı gibi kavramları, konuyla ilgili birikimi olmayan okurlara açıklamaya çalışmaktadır. ancak eser, zaman zaman bir popüler bilim kitabından beklenmeyecek kadar karmaşık matematiksel açıklamalara da girer. bir editörün tavsiyesi üzerine, kitapta e=mc² dışında hiçbir formüle yer verilmemiştir. hawking, kavramların daha kolay anlaşılabilmesi için metinleri resim ve grafik gibi görsellerle zenginleştirerek, konuları basitleştirmeye çalışmıştır. yani kitap, herkesin anlayabileceği bir dille yazılmıştır. bu kitap, okuyucunun bilime ilgisini arttırır ve karmaşık bir anlatımı yoktur. yalnız kitabı okumadan önce okurların az da olsa fizik eğitimi almış olması gerekir. aynı isimle, errol morris tarafından çekilmiş ve 1991'de gösterime girmiş bir de belgesel bulunmaktadır.

kitabın ele aldığı bazı bölümler

genişleyen evren: evrenin genişlemekte olduğunun ortaya çıkarılışı, yirminci yüzyılın en büyük düşünsel devrimlerinden biridir. evrenin statik/durağan olduğu inancı o denli güçlü bir inançtı ki, yirminci yüzyıla gelinceye kadar yıkılmadan dayanabilmişti.

aslında gerçeğin 1915 yılında ortaya çıkmış olması gerekirdi. çünkü einstein'ın bu tarihte ortaya koyduğu genel görelilik kuramından çıkan sonuçlardan biri de, evrenin statik olmadığıydı. ancak dönemin fizikçileri bu sonucu görmezden gelmişlerdi, einstein bile.

yalnızca bir kişi, rus fizikçi alexander friedmann, genel görelilik kuramının hakkını vermiş ve evrenin genişlemekte olduğu sonucunu çıkarmıştı. friedmann, edwin hubble'ın birkaç yıl sonra gözlemle bulacağı sonucu, bu denklemlerden hareketle bilebilmişti.

1929 yılında edwin hubble, bir dönüm noktası olan gözlemini gerçekleştirdi: hangi yöne bakarsak bakalım uzak yıldız kümeleri (galaksiler) hızla bizden uzaklaşıyordu; başka bir deyişle evren genişliyordu.

big bang: evren genişliyorsa, bu demekti ki, eskiden evrendeki gök cisimleri birbirine bugün olduklarından daha yakındılar. ve öyle görünüyordu ki, yaklaşık 10 ya da 20 milyar önce tüm gök cisimleri tek bir noktadaydı.

işte bu düşünce, önceleri teoloji alanına girdiği düşünülen "evrenin başlangıcı" sorusunu en sonunda bilimin alanına soktu.

hubble'ın gözlemleri, evrenin sonsuz küçüklükte ve sonsuz yoğunlukta olduğu bir anın varlığını gösteriyordu. günümüzde "büyük patlama" ya da "big bang" denilen bu anda, bilimin bütün kuralları işlemez oluyordu.

ve zamanın, daha önceki zamanlar tanımlanamayacağı için, büyük patlama ile başlaması gerekiyordu.

deneysel ve kuramsal tanıtlar dağ gibi üst üste yığıldıkça, konu gitgide açıklık kazandı ve sonunda 1970 de ben ve penrose, evrenin zaman içinde bir başlangıcı olması gerektiğini kanıtladık.


zamanın oku: masadan yere düşüp kırılan bir bardak düşünün. bunu filme çekerseniz, filmin ileri mi yoksa geri mi oynatıldığını kolayca söyleyebilirsiniz. filmi geri oynatacak olursanız, yerdeki parçacıkların bir araya gelip bardağı oluşturduğu ve bardağın masanın üstüne geri zıpladığı görülecektir. bu tür bir olayla hiç karşılaşmadığınız için, filmin geri oynatıldığını hemen söyleyebilirsiniz.

yerdeki kırık cam parçacıkları neden bir araya gelmez? çünkü böylesi bir olay, termodinamiğin ikinci yasası tarafından yasaklanmıştır. bu yasa, kapalı bir sistemde düzensizliğin yani entropinin her zaman arttığını söyler.

basitçe açıklarsak, masanın üzerindeki bardak bir yüksek düzen durumu iken yerdeki kırılmış bardak düzensizlik durumudur. ve ikinci yasa uyarınca beklenen şey düzensizliğin artışı olduğundan, masanın üzerindeki bardaktan, kırılmış bardağa geçiş kolayca meydana gelir ama tersi doğru değildir. bardak "geçmişte" masanın üzerinde, fakat "gelecekte" yerde kırılmış halde olmalıdır.

entropinin bu şekilde zamanla artması, "zaman oku" denen kavramın bir örneğidir. bu ok, zamanın yönünü belirterek, geçmiş ve geleceği ayırır.

zamanın üç oku vardır: birincisi entropinin arttığı "termodinamik ok", ikincisi zamanın bir şekilde geçtiğini hissettiğimiz, geleceği değil de geçmişi anımsadığımız "psikolojik ok" ve üçüncüsü de evrenin genişlemesiyle ilgili "kozmolojik ok"tur.

birleşik kuram: elimizdeki fizik kuramları "kısmi" kuramlardır. ancak eninde sonunda, bu kısmi kuramların tümünü içeren, tutarlı ve tam bir "birleşik kuram" bulunması umulmakta. einstein son yıllarını böylesi bir kuram aramakla geçirmişti, ama daha zamanı gelmemişti.

günün birinde böylesi bir kuram bulursak, bu, yalnızca birkaç bilimci tarafından değil, herkes tarafından anlaşılır olmalı. işte o zaman hepimiz, "neden varız?" sorusunu tartışabileceğiz. hele bunu yanıtlayabilirsek, insan aklının en yüce zaferi olacak.

neden önemli?

zamanın kısa tarihi'nin türünün en iyi kitapları arasında yer aldığını düşünüyorum. buna rağmen kitabı herkesin anlamasını beklemek pek de mantıklı bir yaklaşım olmaz. çünkü anlaşılması zor bir kitap. o yüzden birden fazla okunursa daha iyi anlaşılacağını ve irdelenme fırsatının daha fazla olacağını düşünüyorum.

kitapta ki fizik terimleriyle belirli bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz. geçmişten günümüze dünyamıza ışık tutan önemli isimlerin araştırmalarını okuyoruz. her biri bulunduğu zamanın ötesinde olan insanlar.

zamanın kısa tarihi bizlere insanların hangi koşullarda var olabileceğini, her şeyin aslında hiç de düzenli ve planlı olmadığını, ama aslında bir o kadar da planlı ve düzenli olduğunu gösteriyor. (dahası gösteriyormuş gibi yapıyor.) çünkü bu durumun karmaşıklığı tesadüfü getiriyor. tesadüflük ise bizi belirli bir fikir üzerinde tutuyor. fakat karmaşıklığa doğru itiyor. çünkü zamanda var olabilmemiz için gereken dünya şartlarının oluşması gerekiyor. bunun içinde programın kodlarının olması gerekiyor. fakat bu kodları yazan bir kişinin olmadığını düşünün? ve tesadüfen oluşan kodlar serisinden dünyanın meydana geldiğini bizimde o kodların birer parçası olduğumuzu ele alın...

bazı çerçevelerle ve kanunlarla hükümleri bir bilgisayar oyunu gibi çizilmiş olan bu dünya, aslında bir büyük patlamadan geliyor. eğer zamanda genişlememiz mümkünse türümüzün devam etmesi ve gelecek nesillerde evrilmesi de pekala mümkün olacaktır. türümüzün var olması için mutlak zamanın geniş olması gerekiyor. zamanda genişlemek mümkün olmuyorsa, o zaman daralan zamanda bizim gibi canlı türlerinin olduğunu söylemek mevcut şartlarda hiç de mantıklı olmaz.

insanoğlu kararlarını özgür bir biçimde aldığını düşünür. ve her birimiz aslında yıldız tozlarının bir yansımasıyız. peki ama oluşan evrende her insanın davranışları aslında bu dünyadaki yansımaların düşüncemize aktarımıysa o zaman bununla ilgili ne diyebiliriz? gerçekten de ne derece özgür karar verebiliyoruz?

koordinatlar bize yer belirleme konusunda yardımcı oluyor. cismin hareketi için belirli bir enerji gerekiyor. bu enerji kara delik'te toplanıyor. ve bu toplanma büyük bir yaylım ateşi yayıyor. öyle ki yıldızların belirli bir sırasının olmadığını görüyoruz. çünkü milyonlarca yıldız, milyonlarca alternatif evren söz konusu.

insanoğlu bugün kim olduğunu, nereden ve nasıl geldiğini sormaya devam ediyor. bu kitabın içerisinde kaybolmak, ve irdelenmesi gereken noktaları doğru ele almak önemli. bir yaratıcı var mı? yoksa insanların oluşturmuş olduğu bir dizi kanun mu? bu soruların net bir cevabını vermek bilimsel açıdan mümkün olsa da insanı tatminkar etmediği ve edemediği ortadadır. çünkü bilim; ruh ve düşünce kavramından farklı ilerler. nitekim insanoğlu bugün kim olduğunu ve nereden geldiğini bir nebze de olsa biliyor. fakat aydınlanması gereken noktaların fazlalılığı ve açıklığı henüz çok geride...

Kitabın, görsellerle desteklenmiş bir versiyonu da var.

öznel bir yorumla bitirelim

şu anda türkiye'de 72.baskısını yapmış bulunan stephen hawking kitabı. türkiye'de bilimin popülerleşmesi açısından sevindirici bir haber. kitap genel olarak iyi olmakla birlikte yazar bazı yerleri hızlı geçmiş. o yerlerde olayların mantığını anlamak olanaksız. kitap her ne kadar herkes tarafından övülse de övenlerin çoğunun kitabı anlamadığını düşünüyorum hehe. zaten hawking insanların bu kitabı anlamadığını fark etmiş ve a briefer history of time adlı kitabı yazmış. bu kitaptan önce onu okumanızı öneriyorum. her ne kadar bu kitap kadar popüler olmuş olamasa da marcus chown'un biraz kuantum'dan zarar gelmez kitabının bu kitaptan daha iyi bir kitap olduğunu düşünüyor ve onu da okumanızı öneriyorum.

velhasıl bu kitaba puanım: 8/10