KÜLTÜR 13 Ekim 2017
43,6b OKUNMA     770 PAYLAŞIM

"Tarih Bilim midir?" Sorusuna Dair Kafalardaki Soru İşaretlerini Yok Eden Bir Bakış Açısı

Sözlük yazarı "polly jean", tarihin bilim olup olmadığına farklı bir açıdan yaklaşıyor ve ufukları açacak tespitini paylaşıyor.
iStock


doktoraya başvurduğumda girdiğim mülakatta bana sorulan beş sorudan biri, "tarih bir bilim midir?" olmuştu. o zaman karşımda oturan üç profesöre verdiğim cevabı genişleterek buraya yazayım.

öncelikle fizikte kesin bilgilerin olduğunu, kimyada bilgilerimizin hiç değişmediğini zannederek tarihin bilim olup olmadığını tartışmaya kalkanlar gidip mısır ticaretine başlayabilirler. zira tarih bilim olsa da olmasa da bu arkadaşların bilimin "bilgilerin yanlışlanabilirliği" üzerine kurulu olduğunu bilmedikleri aşikar. kendilerine üç doz ( önce lisans, sonra yüksek lisans, bir de doktora seviyesinde, giderek derinleşecek bir) metodoloji dersi tavsiye ederim.

tarihin farklı yorumlanabilmesi, onun değerini düşürmez.

 zaten tarihi daha değerli yapan şey "bilim" olup olmaması olmamalıdır. "bir şey bilimse değerlidir, bilim değilse değersizdir" fikri çok çok yanlış, çarpık, geçmişte tüm dünyada olsa da bugün artık sadece türkiye gibi ülkelere has kalmış bir düşünce tarzı. tarih bilim olmayabilir, ancak bir disiplin olarak tarih değerli ve önemli, kıymetiyse tartışmaya gerek bırakmayacak bir noktada duruyor. aslında düşündüğünüzde her şey "tarih"tir. fizik alanında yapılan çalışmalar kayıt altına alınmış olmasa (yani fiziğin tarihi yazılmış olmasa) bugün fizikte geldiğimiz noktaya gelebilir miydik? felsefe yapmaya önce felsefe tarihiyle başlarsınız. istediğiniz alanı koyun buraya, biyoloji, felsefe, müzik, coğrafya vs. hepsi tutulan kayıtlar sayesinde bugünkü noktasına gelebilmiştir. bakın işte bu tarihtir. silin bu kayıtları, üretilenleri, "medeniyet" dediğiniz her şeyi kaybedersiniz.



yalnız "sosyal bilimler bilim midir?" sorusunu tartışacaksanız yanlış yerdesiniz. zira tarihin bilim olup olmaması sosyal bilimlerin bilim olup olmamasından bağımsızdır. neden derseniz, tarih disiplini, sosyal bilimleri bilimden sayıp saymamanızdan bağımsız incelenmek zorundadır.

tüm tarihçilerin ve sosyal bilimcilerin bildiği (bilmiyorsa da öğrensin artık bir zahmet!) önemli bir cümle vardır: tarih sosyal bilimlerin laboratuvarıdır. bu ne demek anlatayım. fen bilimlerinde önce bir teori ortaya konur, sonra bu teori kabaca deney ve/veya gözlem grubuna girecek çeşitli yöntemlerle teste tâbi tutulur. buna göre hipotez doğrulanır veya yanlışlanır. her ikisi de bilim adına kazançtır. (yanlışlanmanın "tüh, vakti boşa harcadık" olduğunu düşünen biri varsa ona yine metodoloji dersi tavsiye ediyorum.) sosyal bilimlerde de önce teori kurulur. bazı durumlarda gözlem ve deney rahat rahat yapılır ve hipotez test edilir (örneğin insanların satın alma davranışlarını incelemek istiyorsanız rahat rahat gözlem de deney de yaparsınız, birçok konuda sosyal gözlem mümkündür vs. kısaca sosyal bilimlerde deney ve gözlem olmadığını iddia edenler yine o metodoloji derslerine girsinler ahah) 

ancak bazı konularda da böyle bir şansınız yoktur tabii. örneğin "haydi şu kadar insanı bir adaya kapatayım, çeşitli koşullar deneyeyim, bakalım ne zaman devrim oluyor?" diyemezsiniz, petri kabınız yoktur maalesef. olsa daha kolay olurdu her şey tabii, ama bu şans yok diye, "niye devrimler olur?" sorusuna cevap aramayacak mıyız? tabii ki arayacağız. e aslında (cem yılmaz'ın lafıyla) bunun yapılmışı var . bir deney sonucu inceleme heyecanıyla gider tarihi incelersiniz. "hmmm x, y, z devrimleri şöyle şöyle olmuş, burdan da şöyle bir devrim kuramı çıkarabilirim, tarihi yeterince eşelersem etmenleri bulabilirim." dersiniz. kısaca tarih bilmeden, tarih çalışmadan sosyal bilimci olunamaz. (ama sosyal bilimci olmadan tarihçi olabilirsiniz, o ayrı.) matematiğin fizikçi için araç olması gibi, sosyal bilimci için de tarih araçtır.


şimdi, edward hallett carr'ın tarih nedir? kitabını referans vererek tarihin bilim olduğunu iddia eden olmuş, oraya da biraz güldüm. zira ben de carr'ı özellikle "tarih bilim değildir" için örnek vermiştim bahsi geçen mülakatta, eheh. şimdi, sevgili carr, tarihin bir bilim olduğunu filan söylemez. tarihçinin işinin de tarihi incik cıncık, "formül yazar gibi" dökmek olmadığını söyler. ona göre böyle pozitivist takılıcam diye dümdüz tarih dökümü yapmak "vakanüvislik"tir, tarihçilik değil. tarihçinin işi, "ayıklama yapmak"tır ve ilgili gördüğü noktalar arasında bağ kurmaktır. bu da şu demektir, aynı malzemeleri verdiğiniz iki tarihçi bambaşka iki sonuca varabilir oradan. ama başta da dediğim gibi, bu asla tarihin değerini düşürmez. carr'ın da bunu herhalde tarihin değerini düşürmek için söylediği falan düşünülemez.

benim savunduğum daima şudur: tarih bir disiplindir.

onu değerli bulmak için onu "bilim" olarak etiketlemeye ihtiyaç duymak, hem tarihe hakarettir hem de bilimi fetişleştirmektir. felsefe, matematik ve tarih, pür düşünsel alanlardır ve bence onları pratik sorulara cevap bulmaya çalışan bir alana sıkıştırmaya çalışmak baya baya değerlerini düşürmek olur. bu üç alan, bilimleri doğuran çatıdır, ancak bilim değil birer "disiplin"dirler. bu konuda daha detaylı fikir edinmek isteyen varsa, daha önce ayrıntılı bir entry girmiştim. (bkz: #56958114)

şimdi, "sosyal bilimler bilim değil yeaa" diyen biri bunu tarih üzerinden temellendirecekse zaten tongaya düşmüş, onu fark etti inşallah? tarih, bilim değildir ama sosyal bilimlerin üstündedir. çünkü tarih olmadan sosyal bilimler olmaz.

ikincisi, isterse "sosyal bilimler bilim değil" desin biri, şahsen ikna etmeye çalışmam "hayır bilimdir" diye. zira burada hayatında metodoloji ile ilgili akademik bir faaliyette bulunmamış, bunun üstüne düşünmemiş, tartışmamış, lisede hasbelkader adını duyduğu pozitivizm dışında kaç türlü bilimsel yöntem var bilmeyen birinin "sosyal bilimler bilim değildir, deney ve gözlem yok bi kereeeem" diye yanlış bilgilerle dolu çığırışları şahsen bana hiçbir şey ifade etmiyor. 


açıkçası dünyanın çeşitli ülkelerinden insanlarla konuştuğum, tartıştığım zaman yaptığımız şey "sosyal bilimler bilim midir?" gibi birkaç on yıl önce yapılmış ve bitmiş bir şeyi sidik yarıştırıcasına tartışmak değil, "sizce x konusunu incelemek için en iyi metod hangisi? y metodunun da şöyle bir yumuşak karnı olduğu eleştirisi getirildi. z yöntemi a konusunda iyi de, b konusunda zayıf kalıyor" gibi daha işe yarar ve güncele dönük konuşmalar yapmak yönünde oluyor. 

bence neyin bilim olup neyin olmadığını tartışmak, "orucu neler bozuyor?"u bugün hâlâ tartışmakla eşit. ama 1500 yıldır orucu nelerin bozduğunu öğrenemeyen (öğrenmek de lazım değil ya, hani öğrenmek isteyen inançlı insanlar açısından bunu örnek verdim) insanların daha yıllarca "sosyal bilimler bilim midir?"i de tartışmaya devam edeceğini biliyorum. neyse siz tartışadurun, o esnada başka ülkeler çeşitli disiplinlerde ve bilim dallarında verimli çalışmalar üretmeye devam edecek. siz de hâlâ "x bilimden sayılmalı mı, ennn önemli bilim dalı ne, sayısal zekası yüksek olanlar sözelcilere nebçim koyuyo oluumm, yeaa bırak sözelcilerin sosyal zekası süfer ezik asosyal sayısalcılarr" şeklinde takılmaya devam edersiniz. mis.