Tatbikat Sırasında Zehirlenme Tehlikesiyle Karşı Karşıya Kalan Askerlerin Panik Dolu Hikayesi
hava kuvvetlerinde denetleme hazırlıklarına "duruma dayalı eğitim" denilir
denetlemede yaptırılacak eğitimler, canlandırılacak olaylar, kimin ne yapması gerektiği duruma dayalı eğitimlerde tekrar tekrar anlatılır, gösterilir, yaptırılır ve herkesin görevini en iyi şekilde ezberlenmesi sağlanır. ya da sağlanmaya çalışılır çünkü yazılı olmayan bir kurala göre mutlaka arada bir sivrizeka çıkacak ve olmadık bir şey yapacaktır.
muharip bir jet üssünde uçaklar şeltır denen beton sığınaklarda durur. bu yerlerin ön tarafı kapıyla kapatılıp açılabilirken, arka tarafı uçak egzozu biraz atılsın diye hafiften açıktır ancak yeterli bir havalandırma sağlayacak kadar açık değildir. uçaklar genelde buradan uçurulurlar ama denetleme zamanı filan özellikle buradan kaldırılır. normalde kapılar açık çalışılır ama denetleme/duruma dayalı eğitim zamanı kimyasal, biyolojik vs bir saldırı simülasyonu yapılırken içeride uçağı hazırlayan personel kapıları kapatır, gaz maskelerini takar ve işlerini gaz maskesi takılıyken yapar. uçağın içindeki pilotların zaten kendi oksijen maskeleri takılıdır ve şeltır içindeki hava ile bağlantıları yoktur. dolayısıyla onlar daha rahattır.
x üssümüzünde yapılan duruma dayalı eğitimlerin birinde tüm uçaklara aniden kalk emri verilir ve simülasyon başlar
herkes uçaklara koşar ve biraz uzak bir pozisyondaki bahse konu şeltırımız içindeki uçağa da 2 pilot atlar. uçağı hazırlayan 2 tane astsubay çavuş arkadaşımız o panikle gaz maskelerini yanlarına almayı unutur ve şeltıra koşup pilotların uçağa yerleşmelerine yardım eder, motor çalıştırma vs diğer prosedürler başlar. tam da o anda üsse kimyasal bomba atıldı diye ikinci bir simülasyon daha verilir. gaz maskelerini unutan bu iki kafadar "ya birşey olmaz, kısa sürer zaten olay." deyip mecburen şeltır kapısını kapatırlar ama öte yandan uçağın motorları harhar çalışmaktadır ve kapı kapalı olduğundan şeltır içi gittikçe yoğun bir egzoz ile dolmaya başlar.
kimyasal saldırı hikayesi bir şekilde uzar ve bir türlü bitmez
o sürede uçağın içinde kendi oksijen maskelerini takmış oturan ve uçağın orasını burasını kurcalayan pilotlardan biri gayrı ihtiyari şöyle bir şeltırın içine bakayım derken gaz maskelerini unutan bizim kafadar astsubayların kapıların tam dibinde yerde hareketsiz şekilde yüzüstü yattıklarını görür. "aha elemanlar egzoztan zehirlendi" diye panikle kule frekansına basıp canhıraş bir şekilde "gerçek durum gerçek durum, personel yaralandı, çabuk gelin lan adamlar ölüyor" diyerek ortalığı ayağa kaldırır. yaşanan anlık panikle kule hangi şeltırda gerçek durum var diye sorar ama pilotlar kaç numaralı şeltıra geldiklerine bakmamıştır. koca üste onlarca şeltır vardır ve pilotlar lokasyonu tarif etmeye çalışır gelgelelim aceleyle yapılan tariften elbette kimse bir bok anlamaz ama uçağın kuyruk numarası üzerinden nerde olduğu bulunmaya çalışılır. olay bir anda bakımcılara sıçrar çünkü uçakları şeltırlara yerleştirenler bakımcılardır ve uçağın nerede olduğunu bilirler.
bakımcılara ulaşılır ve kayıtlara hemen bakılıp uçağın nerede olduğu görülür
hemen itfaiye, ambulans ve siyah arabalardan oluşan 10-15 araçlık konvoy oraya gider ama onları karşılayan şeltır bomboştur! yanlış yere gelindiğini anlayan ekip aynı anda bilimum küfürler eşliğinde bildikleri tüm bakım telsizlerine çağrı yapıp paniği katlarken bir nedenden ötürü uçağın yerini değiştiren ama yoğunluk nedeniyle bakım merkezindeki günlük kayıtları henüz güncelleyemeyen asıl bakım ekibi uçağın olduğu şeltıra doğru koşturur ve herkesten önce olayın olduğu yere varırlar. ancak şeltır kapısını dışarıdan açamazlar ve arkadaki boşluktan girmek isterler. bu anda pilotlar daha motorları durdurmadıkları için arkadan da giremezler ve kuleye ulaşmaya çalışırlar. fakat telsiz frekansları tam bir çorba olduğundan kuleye telefon açtırıp uçağa motor kesmelerini söyletmeleri vakit alır. bu arada pilot içeriden sürekli bağırıp çağırmakta ama panikten dolayı motorları kesmeyi düşünememektedir. kule ancak pilotlara ulaştıktan sonra motorlar susturulur ve bizim bakım ekibi arkadan içeri girer. o anda yaldır yaldır uçağın nerde olduğunu arayan ambulans/itfaiye ve üssün neredeyse tüm rütbeli kurmay/kıdemli ekibi konvoy şeklinde şeltırın önüne yığılır.
yerde yatanlara koşan ekipteki kıdemli başçavuş içerideki gazı tahliye edip, sağlıkçıları içeri almak için kapalı olan şeltır kapısını can havliyle açmaya çalışırken bizim yerde yatan ikili aynı anda havaya fırlar ve "dur abi napıyorsun kimyasal saldırı verdiler açma kapıyı" diye başçavuşun eline yapışır. zaten olayın paniği ve stresi nedeniyle eli ayağına dolanan başçavuşun siniri bu ikisini ayakta görünce bir anda tepesine çıkar ve "dövücem lan sizi gerizekalılar" diye elemanlara tekme tokat hücum eder. o anda araya başçavuşla birlikte şeltıra gelen diğer bakımcılar girer ve ekibi ayırmaya çalışır.
tüm bu curcuna olurken şeltır kapısı (bir tiyatro perdesinin yavaş yavaş açılıp oyuncuların arz-ı endam etmesine benzer şekilde) içerideki gaz çıksın diye başka bir bakımcı tarafından sakince açılır ve şeltır önünde bekleyen konvoydaki herkesin gözünün önüne birbirine girmiş bakım ekibi şaaak diye serilir.
ortalık durulduktan sonra anlarız ki bu iki kafadar gaz maskelerini almadıklarından şeltır içi egzozla dolmaya başlayınca hava almak için kapının dibine uzanmıştır ve kapının altından gelen havayı solumaya çalışmaktadır. olay uzayınca da orada kalmaya devam etmişlerdir. içerisinin loş olması neticesi pilot da bunların hafifçe kıpırdandıklarını seçememiş ve ortalığı haklı olarak ayağa kaldırmıştır.
sonuç olarak
bizim kafadar ikili üs komutanının "alın götürün bunları sağlık amirliğine, yatsınlar orda, zehirlenirler mehirlenirler başımıza iş almayalım" emri üzerine 1 günlük müşahadeye alınırlar, olay "yer kazası/zehirlenme" diye hava kuvvetlerine rapor edilir, yapımda ve yayında emeği geçen tüm bakım ekibine de önce sağlam bir fırça atılır ardından hepsiyle çılgınca dalga geçilir.