FELSEFE 19 Temmuz 2018
25,6b OKUNMA     726 PAYLAŞIM

Toplumlarda Adeta Bir Truman Show Etkisi Yaratan Düşünce Akımı Konformizm Nedir?

Bugün dünyadaki pek çok ülkede mensuplarını bolca görebileceğiniz bir düşünce biçimi aynı zamanda.
iStock


En basit şekilde bir konformizm tanımı

19. yüzyıla kadar ingiliz kilisesinin emir ve din yorumuna uygun yaşayan insanlar için kullanılagelen bir deyimken, günümüzde genelde kabul edilen: "standartlara uygun düşünen ve davranışlar sergileyen" insanlar için kullanılır. 

rahatı seven extra large insanlar da "ben konformistim abi" derler fakat yanlış bir kullanımdır bu.

Daha ayrıntılı bir irdeleme

konformizm, helecanlı gençlerin siyaset görüşlerinin temelidir. halihazırda nefret edilenden nefret etmek, kolay yoldan "perspektif" kazanmanın yolu. fast food gibi, hızlı siyasi bilimler eğitimi. halihazırda nefret edilen de çoğunlukla en bazal, en magazinsel, en yüzeysel objeler oluyor, yani kişiler genellikle, hani şu "büyük beyinler fikirleri tartışır, orta halliler olayları, küçük beyinler ise kişileri tartışır" klişesinin dediği gibi. kişilerin ötesini tartışmak düşünmeyi, öğrenmeyi gerektiriyor çünkü. yapısal sorunları kişilerin başarısızlıklarına yahut ahlaksızlarına indirgemek ise herkesin yapabileceği bir şey.

konformizm, nefretin hedefini şaşırtmanın yanında, nefretin kendisini de kavrayıştan önce getiriyor. nedenini nasılını öğrenmek önemsizleşiyor, tepki ve sert eylemler yüceltiliyor. yumruğunu masaya vurup slogan atmak, kitap açıp okumaktan daha kolay; bir kahvehane dolusu insanın bağırışlarının yarattığı gaz, bir kütüphane dolusu insanın neden olacağı öğrenme isteğinden katbekat fazla. hele ki deriiiiin bir stadyum kültürüne haiz ülkelerde...


fakat iş sadece kötülerden nefret etmekle kalmıyor

neden-nasılın bilinçte yarattığı yükten kurtulunduğu zaman, yani duygular ve eylemler düşünceden önce gelmeye başladıkları zaman, yanlış hedeflerden gereğinden fazla nefret etmenin yanında yanlış ideallere ve onları temsil eden kişilere gereğinden fazla bağlanmak da kolaylaşıyor. ırak savaşı hakkındaki düşüncelerinin onda dokuzu bush'a küfretmekten ibaret olan insanlar, aynı fanatiklikle ve aynı kolaylıkla hitlerin gençlik kollarına yazılıp hayatlarını dolduran insanlardan çok mu farklılar?

büyük şeytanlardan nefret edenlerle büyük biraderleri sevenler aynı hastalıklı düşüncenin, daha doğrusu düşüncesizliğin, tohumları.

yoğun duygular, tepkiler, masaya vurulan yumruklar, gırtlakları yırtan sloganlar kimseyi haklı yapmaz, dünyayı da daha iyi bir yer haline getirmezler. bir köpek de eve gelen yabancıdan nefret eder, avazı çıktığı kadar havlar, salyasını akıtır, dişini geçirir. ama hala köpektir. insanı köpekten ayıran nedenini nasılını öğrenebilme yetisi. düzgün insanı aptaldan ayıran da bu yetiyi kullanmak için gereken meraktır... neden ve nasıl sorularını, kim sorusundan önce sorabilme disiplini yani.


bu yazının da sonucu şudur

köpekle köpek olmayın. belki çok havlayıp, birkaç kişiyi ısıranlar, heveslerini alıp o günün gazetelerine manşet olurlar ama tarih, pek az köpeği hatırlamış, hiçbirini de minnetle anmamıştır. sanmıyorum ki konformizmin miskinliğine alışmış kimse o olumsuzluğu tatmış olsun.

İnsanların Sürü Psikolojisine Nasıl Girdiğini Açıklayan Bir Çalışma: Asch Deneyi