Türk Müzik Tarihinin En Mistik Gruplarından: Düş Sokağı Sakinleri'nin Bütün Hikayesi
düş sokağı sakinleri türk müzik tarihinin en gizemli, en mistik gruplarından biridir
uzun yıllardır dinlediğim bu büyülü grup hakkında kapsamlı bir inceleme yazısı kaleme almak istiyordum ne zamandır, kısmet bugüneymiş.
murat yılmazyıldırım ve murat çelik'ten oluşan grup düş sokağı isimli ilk albümünü 1993 yılında piccatura etiketi ile yayınlıyor.
myy o tarihte 29, partneri mç ise 28 yaşında.
öncesinde myy'nin antalya'da bir bar işlettiğini ve konservatuar terk bir müzisyen olduğunu biliyoruz. mç ise yanlış bilmiyorsam astronomi mezunu.
ilk albümden önce mç neler yapıyormuş fazla bilgim yok ancak myy bir albüm yapma hayali kurarken, arkadaşı mç'nin davetiyle asos'a gidiyor ve olaylar gelişmeye başlıyor.
ikilinin takip edebildiğim kadar çok röportajını izledim ve okudum. bazı bilgileri uzun yıllar önce karşılaştığım yayınlardan aklımda kalanlar ile vereceğimden, belki hatalı kısımlar olabilir, kusura bakmayın.
yılmazyıldırım bu dönemi sabahlara kadar pink floyd plakları dinlediğimiz ve müzik yaptığımız bir dönemdi olarak tanımlıyor.
orjinal cd'lerimin hepsi annemin evinde kaldığı için albümlerin künyelerini detaylı olarak veremeyeceğim fakat bu ilk albümde erkan oğur gibi efsane isimler var. 93 yılında çıkan albüm, murat çelik'e ait bir beste olan sevdan bir ateş gibi bir efsaneyi dinleyicilerine armağan ediyor.
(düş sokağı albümü daha sonra emi müzik tarafından, farklı bir kapakla ikinci baskısını yapıyor.)
ayrıca yılmazyıldırım'a ait al beni yar, hoşçakal, seni tanımayan yok bu şehirde gibi ağır toplar da hep bu albümde. herhangi bir şarkıya klip çekilmiyor ve 90'ların ağır pop furyası içinde, bu iki adam ana akım medyada hiç görünmüyor. fakat özellikle gece kuşaklarında, radyolarda sıkça çalınıyor ve özellikle sevdan bir ateş pek çok kişinin, kime ait olduğunu bilmeden ezberlediği ve barlarda çalınan bir parça oluyor.
murat çelik çok sonradan yaptığı bir röportajda, daha bu ilk albümün hazırlandığı zamanlarda, grubun ilk ayrılığını yaşamasına neden olacak anlaşmazlıkların da ortaya çıktığını söylüyor. fakat bir şekilde albüm çıkmış ve bu özel grubu kulaktan kulağa yayılan bir efsane haline getirmiş.
5 yıla yakın bir sessizliğin ardından ikili emi müzik etiketiyle yayınladıkları yaşadıkça albümü ile severleriyle buluşuyor. sene 1997...
bu albümde myy'nin çok daha fazla rol aldığını görüyoruz, bütün şarkıların düzenlemelerini üstlenmiş ve bolca şarkı vermiş. ve bu albümde, ikinci efsanesini armağan ediyor ediyor dss türk gençliğine; gayret et güzelim.
aynı zamanda bu albümle birlikte ikili, ilk kliplerini bolca hint ezgileriyle döşenmiş ve grubun genel çizgisi dışında sayılabilecek yanar kor olurum adlı şarkıya çekiyor...
enteresan bir klip olduğu aşikar
ikinci klip ise gayret et güzelim'e geliyor
ikilinin, müzikal yollarında kişisel olarak yapmayı istedikleri ağır basmış olacak ki bu tarihten sonra myy, yine emi müzik etiketiyle ilk solo albümünü yelkenin gözyaşları adıyla yayınlıyor. albümdeki bütün enstrümanları kendisi çalıyor, albüm kapağını bile kendisi tasarlıyor. kısaca her şeyi tam olarak kendisi kurguluyor.
bildiğim kadarıyla bu albümde klibe sahip tek parça acıları bana bırak
ve sene 1999, bu defa üç isimli üçüncü albümleriyle tekrar bir araya geliyor grup. yine bu albümün kaydı sırasında anlaşmazlıkların çıktığını ve albümün tamamlanamayacak noktaya geldiğini söylüyor murat çelik fakat sonunda yine emi tarafından yayınlanabiliyor bu albüm de.
sevdan bir ateş bu defa myy tarafından yapılan aranjesiyle albümün açılış parçası oluyor ve bu yeni düzenleme de aynı parçanın yeniden efsane olmasını sağlıyor. özellikle aralardaki yaylı performansları gerçekten tüyleri diken diken eder.
aynı zamanda şarkıya bir klip de çekiliyor
albümün diğer klip parçası ise mor yel
bu albümde aynı zamanda ölümler, daha sonra kekilli denen adamın ırzına geçtiği ayrılık, yine radyolarda gecelere masalsı bir atmosfer katan hüzünkovan kuşu gibi pek çok efsane şarkı var.
üç albümünün ardından yine 1999 yılında murat çelik bu defa kendi ilk solo albümü olan su düşleri'ni yayınlıyor. müzikal anlamda oldukça zengin olan bu albümde şarkılarını usta gitarist izi eli'ye emanet etmiş mç ve çok başarılı bir albüm yapmış. bildiğim kadarı ile albüme ait bir klip yok.
2000 yılında ise myy ikinci solo albümü olan kırık yelken'i yayınlıyor. albümdeki parçaları ilk eşinin ağır bir sağlık problemi yaşadığı bir haftalık süreçte bestelemiş müzisyen. klip şarkısı ise çekilin karanlıklar'a çekilmiş, başka klibi var mı haberim yok...
çekilin karanlıklar
ikili 2001 yılına kadar birlikte konserlerine devam ediyor ve sonrasında tamamen ayrılıyorlar
grup tamamen dağılmadan önce çok tatsız bir hadise yaşanıyor. grubun gazi üniversitesi'nde verdiği bir konseri basan ülkücü grup, bu iki nadide sanatçıya saldırıyorlar. hiçbir politik söylem barındırmayan şarkılara sahip olmalarına rağmen böyle bir saldırıyı, ben ancak kendini bilmez milliyetçilerin, sırf uzun saçlı ve marjinal gördükleri için yaptıklarına yoruyorum; https://www.milliyet.com.tr/…-ulkucu-dayagi-5287514
tabi bu dönem yavaş yavaş internetin de türkiye'de yaygınlaşmaya başladığı bir dönem oluyor ve hemen her bilgisayar sahibinin ve internet cafenin winamp listelerinde yer alan şarkılarıyla, isim olarak çok daha fazla ünlenmiş grup.
fakat yine de grubun ayrılığı, 2002 yılında, düş sokağı sakinleri adını kullanmasına rağmen murat yılmazyıldırım'ın tek başına çıkardığı cennet albümü ile duyuluyor ve pek çok spekülasyona neden oluyor.
bu albümde myy tek başına yer alıyor ve albümün sol üst köşesindeki ufacık ve flu bir resim dışında murat çelik'e ait bir şey yok. ha bir de myy'nin çelik'e ithaf ettiği ikimize adlı parça var, nakaratında şöyle demiş myy;
farklarımız o kadar çok ki geceyi gündüz yapamam
öyle büyük uçurumlar doğurdun ki geçecek bir köprü kuramam
farklarımız o kadar çok ki gündüze gece katamam
büyük uçurumlar doğurdun ki kanatlanıp uçamam...
albümün klip parçası ise "kanrevan içindeyim"
tabi bu albüm dss severler tarafında büyük yankı uyandırıyor. duyuyoruz ki murat çelik dine dönmüş ve müziği bırakmış. öyleyse myy daha önce yaptığı solo albümlerdeki gibi neden kendi adını kullanmak yerine grubun adını kullandı vs uzar gider bu tartışmalar... internetin türkiye'de yeni yeni yaygınlaşmaya başladığı zamanlar ve birkaç dandik php forum dışında gruba dair haber alınabilecek bir platform yok. forumların adminleri nispeten grup üyelerine yakın ve lütfederlerse bazen kısa açıklamalar yapıyorlar.
murat yılmazyıldırım da tabi yeni albümün etkisiyle bir takım medya araçlarına verdiği röportajlarda grubun resmi olarak dağıldığını duyuruyor ve müzik şirketi ile olan sözleşme gereği grubun adını kullandığını, albümü birlikte yapma davetini murat çelik'in olumlu yanıtlamadığını söylüyor.
çok kısa bir sürenin ardından da yine 2002'de murat çelik bu defa seyyah albümü ile karşımıza çıkıyor. murat çelik müziği bırakacak kadar ileriye gitmese de yoğun bir dine dönüş süreci yaşamış ve bu müziğine de nispeten yansımış. şarkıları 1-2 gün içinde bestelediğin söyleyen murat çelik, hücum kayıt yöntemi ile kaydettiği şarkıları da 36 saatlik bir prodüksiyonun ardından yayınlıyor. bu hızlılık albüme ruhunu da veren şey aslında çünkü bir takım gitar teli gıcırdamaları filan hep duyuluyor ve bu sanki bir dinletideymişsiniz hissini yaratıyor. seyyah isimli şarkıya bir klip çekiliyor ancak murat çelik her zamanki gibi fazla pr kasmadan yoluna devam ediyor.
seyyah
tabi böyle bir yeteneğin dine dönmesi, nitelikli sanatçı yetiştirme sıkıntısı çeken muhafazakar çevrelerde de yankı buluyor ve murat çelik konserlerini daha islam dokusu yüksek yerlerde ve kültür merkezlerinde, bolca başörtülü genç hanımefendinin de katılımı ile vermeye başlıyor. bu dönem kanal 7'de, tamamen hayatı üzerine kurgulanmış bir programa katılıyor. ikilinin geçmişinin de flash tv oyunculukları kalitesinde canlandırıldığı bölümlerde yılmazyıldırım'ı oldukça kibirli, aksi bir şekilde karikatürize edilmiş görüyoruz. hatta murat çelik'e seccadesini ortada bıraktığı için kızıyor filan bir parodide... islami çevreler murat çelik'ten kendilerine has bir cat stevens/yusuf islam dönüşümü yaratmaya çalışıyor.
yılmazyıldırım ise, mç'yi bir anda aşırı radikalleştiği için ortak payda bulamamalarına neden olması ile itham ediyor. ingilizce dersi almak isteyen eski eşine çelik'in ders vermeyi önerdiğini, ancak araya bir perde çekme şartıyla bunu gerçekleştirebileceğini söylediğini açıklıyor bir röportajında.
her neyse, grubun dinleyicileri oldukça üzgün olsa da, düş sokağı sakinleri ismini kimin bulduğu, kimin kullanmaya devam etmesi gerektiği tartışmalarıyla zaman ilerliyor.
bu dönemden sonra murat yılmazyıldırım'ın çok daha üretken olduğu bir dönem başlıyor ve peşisıra albümler geliyor.
2003'te myy bu defa "sakinleri" kısmını çıkarıp, murat yılmazyıldırım-düş sokağı olarak imza bıraktığı büyü albümü ile karşımıza çıkıyor. istanbul akşamlarım'a klip çekiliyor ve bu klip kısa bir süre de olsa kral tv'de filan da dönüyor;
istanbul akşamlarım
2004'te bu defa yılmazyıldırım kara aşka beyaz göndermeler albümünü yapıyor. izler parçasına klip çekiliyor:
izler
2005'te yine murat yılmazyıldırım gözyaşı ağacı seni çağırıyor albümü ile bizlerle...
klip şarkısı melisa düşleri
2007 yılında 0 derecede aşk başkadır adlı albümü ile karşımızda yılmazyıldırım, bildiğim kadarıyla bu albümde klip sahibi olan bir parça yok.
2007'de trt 2'de yayınlanan insalık hali adlı programda canlı grup olarak müzik yapmaya başlayan murat çelik, 2008'de uzun zamandır beklenen aşkın elif hali albümünü yayınlıyor ancak bildiğim kadarıyla albüm basılı olarak piyasaya çıkmıyor. murat çelik'in websitesinden ücretsiz olarak indirilebilen veya diğer dijital platformlardan ulaşılabilen albümde 15 dakika ortalamasına sahip 4 parça var. tasavvufi sözler, jazz motifleriyle birleştirilmiş ve farklı bir albüm çıkmış ortaya.
2008'de yılmazyıldırım adsız albümünü yayınlıyor ve o dönem ilgi gören, yine kısa bir süre anaakım kanallarda da kendine yer bulan adsız özlem isimli, kuzeniyle düet yaptığı parçaya bir de klip çekiyor;
adsız özlem
2009'da ise 12 cd'den oluşan ve uzun yıllara yayılmış bir hazırlık süreci olan deneysel albümü üç mevsim bir ömür derlemesini yayınlıyor myy...
yine 2009'da olmaz denilen bir şey oluyor ve murat yılmazyıldırım ve murat çelik, nostalji konserleri adı altında birkaç büyükşehirde birlikte konserler veriyorlar. 2000 sonrasında ününü kaybeden ve neslin değişmesiyle oldukça ağlak şarkılara sahip olması ile inceden ti'ye alınan grubun aslında büyük yankı uyandırması beklenen bu turnesi nispeten sessiz sedasız geçiyor. açıkçası bendeniz de bu dönemde dss dinlemeye, hayatıma hakim olan hüzün ve melankoliden kurtulabilmek adına ara vermiş ve konserlerden haberdar olmama rağmen gitmemiştim-ki bu şu an çok büyük bir pişmanlığımdır.
2001 öncesi dönemde görüntülü kayıt cihazları yaygınlaşmadığından, bu muhteşem ikilinin birlikte verdikleri konserlere dair tek kayıtlar bu dönemde yeni yeni çıkmaya başayan kameralı telefonların, o günün teknolojisi içinde sahip olabildikleri sınırlı görüntü kalitesi ile bizlere ulaşabilmiş yalnızca.
youtube'da ulaşılabilen videolar içinde kalite olarak en iyisi seni tanımayan yok bu şehirde. aynı zamanda 5. dakikanın ortalarına doğru başlayan murat çelik'in yan flüt performansı ve şarkının sonunda yılmazyıldırım'ı trolleyerek onu doğaçlama bir finale mecbur bırakması filan, gerçekten bu grubun severleri tarafından eminim müthiş bir keyifle izlenecektir;
seni tanımayan yok bu şehirde
izmir konserinden bir sen yine seni sev performansı
eskişehir konserinden acılar parkı
bu konserleri kimin nasıl organize ettiğini, ikiliyi nasıl bir araya getirdiğini bilmiyorum ama bugün hala birbirlerinin ismini ağzılarına almaktan imtina eden ve grubun asla bir araya gelmeyeceğini söyleyen bu iki müzisyen o zaman sevdiklerine büyük bir kıyak yapmışlar ve birkaç konser birlikte vermişler. o konserleri izleyebilenlere ne mutlu...
2011'de yayınladığı 3 cd'den oluşan yılmazyıldırım'ın iksir içtim değiştim albümünde, kral çıplak programına da katıldığı okan bayülgen ve cem adrian gibi isimler misafir sanatçı olarak yer alıyor. ben sana ölüyorum gibi bir yeni hiti barındıran albümde bulmaca isimli şarkıya klip çekiliyor;
bulmaca
bu dönem cem adrian ve halil sezai gibi isimlerle birlikte konserler vermeye ve tv programlarında boy göstermeye başlıyorlar.
yine 2011'de murat yılmazyıldırım'ın, yıllardır sevenlerinin konuştuğu ve beklediği, 2000'li yılların başında nazan öncel ile birlikte yaptığı fakat yayınlanmamış albümü aşk-ı alem yayınlanıyor. albümde aşkın aldı şu gönlümü gibi, öncel ile yapılmış güzel düetler var ve yine 2000'li yılların başında çekilen ve birlikte yer aldıkları güller topladım saçlarından klibi de albümle birlikte yayınlanıyor;
murat yılmazyıldırım - nazan öncel - güller topladım saçlarından
2014'te murat yılmazyıldırım bu defa ayna ve aynadakiler albümünü yayınlıyor. bildiğim kadarıyla klip çekilmiyor hiçbir parçaya. fakat bu albüm özelindeki yorumum şu olabilir, murat çelik'in üzerine yapışmış kalmış olan dindarlık kimliği aslında zamanla çok daha belirgin bir şekilde yılmazyıldırım'a kaymış. bu durumu tabii islam ile ilişkilendirerek yazmıyorum, onu sanatçının kendisi bilir ve tanımlar yalnızca. fakat inanç, varoluş ve tekamül gibi kavramlar üzerine yoğunlaşmış pek çok eser barındırıyor albüm içinde.
2015'te ise murat yılmazyıldırım, düş sokağı sakinleri'nden bile önce yaptığı şarkıları yayınlamaya karar veriyor ve stüdyoya girip kısa bir süre içerisinde düş öncesi adlı albümünü hazırlıyor.
tabi geldiğimiz dönemde albüm çıkarmanın artık hem zorlaşması hem de manasızlaşması nedeni ile bu tarihten sonra ikiliden herhangi bir albüm çalışması gelmiyor.
murat çelik dönem dönem youtube kanalından tek parçalar yayınlıyor. bunlardan klip çektiği bir şarkı da oluyor, çözemedim;
çözemedim
murat yılmazyıldırım'ın ise güneyde bir kasabaya yerleştiğini biliyoruz. verdiği bir röportajda, albüm kaydı için istanbul'a geldiğini, fakat 2-3 günden fazla kalmaya tahammül edemeyip geri döndüğünü söylüyor.
murat çelik ise şu an tünel'de gitar dersleri veriyor. ve sanırım telif hakları serbest kaldıkça kendine ait şarkıları yeniden kaydedip yayınlıyor...
birbirlerinin şarkılarını her türlü isteğe rağmen asla söylemiyorlar, hatta kendi websitelerinde bile albümlerin diskografilerine sadece kendi şarkılarını koyuyorlar.
son yıllarda yapılmış röportajlarda ise birbirlerini daha saygıyla andıklarını ama yine de düş sokağı sakinleri'ne ait o mistik ve gizemli dönem hakkında konuşmamamaya gayret ettiklerini ve konuyu kısa öz biçimde kapattıklarını görüyoruz.
ne diyelim, türk müziğine kendilerine has tarzları, yetenekleri ve kişilikleriyle bir iz bıraktıkları kesin ve her zaman bir efsane olarak kalacaklar. düşününce 2009'daki nostalji konserlerini kaçırmış bir dinleyicileri olarak elime iki hakkım olan bir zaman makinesi geçirsem, haklarımdan birini van gogh ile karşılıklı absinthe içme yönünde kullanacaksam, diğerini de bu iki adamın 2001 öncesi verdikleri konserlerden birini izlemek için kullanırdım.
her iki müzisyenin önünde de saygıyla eğiliyorum...