HAVACILIK 27 Kasım 2017
63,5b OKUNMA     836 PAYLAŞIM

Türkiye'nin de Yüz Adet Almayı Planladığı Stratejik Açıdan Önemi Büyük F-35 Uçaklarının Analizi

Uçak uzmanı Sözlük yazarı "lantirn161", ülkemizin almayı planladığı F-35B tipi uçaktan yola çıkarak F-35'in üç uçağını tek tek, ayrıntılı bir şekilde inceliyor.

f-35 tipi uçaklar karmaşıktır

neden karmaşık dediğimi anlatacağım. bu yazının bir çıkış noktası var ve o da şu (bkz: türkiye'nin abd'den 16 adet f-35b satın alması). orada ve bu başlık altında yer alan çoğu yorumu okuduğumda bazı noktaların detaylıca açıklanmasını gerektiğini gördüm ve naçizane bunları anlatmaya çalışacağım. biraz uzun olabilir çünkü konuyu bilen var bilmeyen var. mümkün olduğu kadar basit yazacağım ama konunun olabildiğince detayına da inmeyi ihmal etmeyeceğim. bir de konu içinde versiyon kıyasına girmek istemedim ama olabildiğince 3 versiyonunun da kendine has özelliklerini belirterek hem özel hem de ortak sorunlarını yazmaya çalışacağım.

karmaşık dedim bunun nedeni şu; uçakla ilgili olarak yurtdışında, özellikle programa para bağlayan ülkelerde, bizde asla yapılmayan bir şekilde, uçağın fiyat/performans konusu enine boyuna tartışılıyor. bu maalesef bizde asla olmayan bir durum çünkü bizim karar verici mekanizmalar bir karar verince o karardan dönmezler veya "aman ya önce ecnebiler iptal etsin önce biz de bakarız, şimdi ağzımızın tadı kaçmasın." kafasında giderler. ama kazın ayağı öyle değil. şu anda bu konunun bizim devlet mekanizmalarında ele alınıp çok ciddi bir şekilde tartışılması ve enine boyuna incelenmesi lazım çünkü uçağın maliyeti şu anda almış başını gitmiş durumda ve projenin içinde bulunduğu sorunlar nedeniyle daha sonu monu belli değil.

 


önce uçağı anlatalım

f-35 uçağı en gelişmiş multi-role savaş uçağı olarak tasarlanan ve şu anda halen amerika'nın envanterinde tuttuğu f-15, f-16, f-18 ve harrier jetlerinin yerine geçmesi planlanan bir makine. burada yazılan multi-role lafı uçağın sadece hava-hava çatışmalarında değil hava unsurlarının etkili olduğu her türlü savaş görevini icra edebilecek kapasitede tasarlandığını belirtiyor. yani yerdeki kara unsurları için gözcülük ve hedef işaretleme yapmaktan tutun da gerekirse deniz hedeflerine saldırı yapmaya dek her türlü savunma/saldırı/keşif görevini icra edecek bir uçak olması isteniyor f-35'in. aslında f-35'e indirgenmiş olan görevlerin çoğu amerikan hava doktrinlerinin fiili bir görüntüsü. amerika'nın hava kuvvetleri doktrinlerini incelersiniz f-35 için düşünülen görevlerin hepsinin aslında buralarda yazılı olduğunu görürsünüz. zaten projenin bu kadar uzamasının, hayvan gibi maliyetli olmasının temelinde yatan en önemli nedenlerden biri de bu. tek uçağa deli gibi görev yüklemek ve uçağın hepsini yapabilecek seviyeye çekilmesini sağlamak. eskiden amerika bu işi ayrı ayrı tasarlanan uçaklara yaptırıyordu; mesela hava-yer tarruzları f-15, hava-hava taarruzları f-15, f-18, tank vs karşı destek görevleri a-10'lar gibi ama f-35'in tüm bu yelpazeyi tek bir platformda toplaması projenin en büyük hedeflerinden biriydi.

peki bunu nasıl yapmayı planladılar?

bulunan yol şöyle; temelde aynı teçhizatları ve platformu kullanacak 3 farklı konfigürasyonda bir uçak üretmek.


bu versiyonlardan ilki, bizim de 100 adet almayı planladığımız, f-35a. bu uçak ctol denilen konvansiyonel (yani pist kullanarak) iniş kalkış yapabilen versiyon ve bir karasal üste konuşlu olan/olacak versiyon. ikinci tip geçenlerde bizim medyada alacağımız yönünde haberler yapılan f-35b. bu uçak stovl yani kısa mesafede kalkış, dikey iniş yapabilen versiyon. bu uçak av-8b harrier gibi dikey kalkış yapabiliyor veya biraz uçağı koşturup hız kazanıp öyle kalkıyor.


elbette yakıt yükü, taşınan mühimmat vs vs kalkış şeklini etkiliyor. ve son versiyon da doğrudan uçak gemileri için tasarlanan f-35c. bu uçağa da cv/carrier variant diyorlar. bu tip katapultla fırlatılıp güverteye gerilen halatları yakalayarak inen klasik bir uçak.


bu 3 versiyon temelde aynı tasarımda olsalar da kullanıma özel olarak farklılıklar içeriyor

aşağıdaki görselde bulabileceğiniz en temel fark yakıt kapasiteleri ve buna bağlı olarak azalan harekat alanları.


ayrıca taşınabilen silah kapasitesi de değişiyor. mesela cv versiyonu olan f-35c diğerlerine göre daha büyük. çünkü uçak gemisine iniş/kalkış yapacağı için daha geniş kanatlara ihtiyaç duymakta. ayrıca uçak gemisi versiyonu olduğu için iniş takımları ve diğer bazı yapısal özellikleri diğer iki versiyona göre daha güçlendirilmiş durumda. uçağın tipine göre havadan yakıt ikmal noktaları farklılaştırılmış. bunun gibi farklılıkları var. ayrıca bu görselde de 3 versiyonun kimler tarafından kullanılması planlanıyor ve aralarında ne fark var diye görebilirsiniz.


cv dedik oradan gidelim

şimdi f-35b ile f-35c karıştırılıyor. özellikle bizim medya gibi konu hakkında bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olup gaz başlıklar atmayı sevenler bu hatayı çok yapıyor ve zincirleme olarak hata devam ediyor. f-35b uçağı kısa mesafeden kalkış ve dikey iniş yapabilen bir uçak olduğundan amerika bunları amphibious assault ship denilen amfibik saldırı gemilerinde kullanmayı planlıyor. bu gemilerin asıl yapılış amacı denizden yapılan bir çıkartma harekatını gerçekleştirmek ve bu nedenle kendi içlerinde marine/kara kuvvetleri askerleri, amfibik/normal zırhlı araçlar, asker çıkartma tekneleri, hovercraftlar vs vs filan taşıyor. güvertelerinde ise denizden yapıalcak çıkartmaya destek olması için kullanılak hava araçlarının iniş-kalkışlarının yapılabileceği, uçak gemilerindekilere benzer bir pist var ama uçak gemilerindeki gibi bir katapult sistemi ile yakalama sistemi taşımıyorlar. yani uçakları kalkış için ileri iten bir sistem gemide yok ve pistleri çok daha kısa ve dar. dolayısıyla bu gemiler av-8b harrier, mv-22 osprey ve bazı helikopterleri taşıyabiliyor.

MV-22 Osprey 

ilk modeller tarawa sınıfı olan bu gemilerin aktif görevde olan 9 tanesini 8'i wasp ve 1'i de america sınıfı. benzer amaçlara sahip diğer gemileri üreten diğer devletler geminin türünün adını değiştirmişler, mesela landing platform helicopter (lph), landing helicopter assault (lha), landing helicopter dock (lhd), landing platform dock (lpd), landing ship dock (lsd) ve landing ship logistics (lsl) bunların diğer türevlerine verilen diğer isimler (amerikan donanmasındakilerin listesi için tık tık tık). sonuçta isim önemli değil, amaç belli kısa pist ve helikopter ya da dikey iniş/kalkış yapabilen uçak taşımak ki f-35b'de bu tip gemilere çok uygun bir uçak. tabi ki bu gemilerin en büyük sıkıntısı az sayıda uçak taşıyabilmesi ki mesela wasp sınıfı bir amfibik saldırı gemisi olan uss-wasp'ın maksimum 20 adet f-35b taşıyabilmesi planlanıyor. (bu arada 20 adet f-35b uçağı bir veya iki filo yapar.)

(buradan girdim ama aslında konu derya deniz ve tam anlamıyla kavrayabilmek adına amerikan deniz doktrinlerine filan girmek lazım. neyse ben linkini bırakayım merak eden açar okur. en basit anlamıyla yazarsam amerika dünyanın her yerinde borusunu öttürebilmek için deniz kuvvetlerinin kilit rolü olduğunu çözmüş ve onun üzerine stratejilerini kurmuş. bu stratejiler doğrultusunda da gerekli her türlü özel donanımı üretiyor, kullanıyor.)

şimdi f-35b denen uçağı adamlar aslında tam da bu amaçla yani karaya yaptıkları bir çıkartmayı filan desteklemek adına kullanmak istiyorlar ve ona göre dizayn etmişler

iyi güzel de burada f-35b'nin en önemli negatif yönlerinden biri ortaya çıkıyor; uçak çok karmaşık. hem mekanik olarak hem elektronik hem yazılımsal anlamda tam bir mühendislik kabusu durumunda. uçakta kullanılan f-135 motoru, aslında motor demek ayıp buna f-135 itki sistemi demek daha doğru olacak


kendi iddialarına göre hayvan gibi güvenilir ama her mühendisin kabul edeceği üzere çalışan bir makine üzerindeki sistemlerin sayısı arttıkça hata/arıza riski de aynı oranda artıyor. bunların önüne geçmek adına güvenilirlik faktörü yani bir sistemin hata/arıza yapmadan çalışabilme oranının yüksek olması gerekiyor ve bu da çok hassas bir tasarım ve üretim sürecinin yaşanması demek. işte bu durumda maliyetin hayvani bir noktaya çıkmasına neden olmakta. tabi buna bağlı olarak bakım maliyetlerinin ve diğer lojistik maliyetlerin hoplaması gibi bir sorun da hemen ortaya çıkmakta ki az buz maliyetler değil bunlar.

f-35b'nin bir diğer olumsuz yanı f-135 itki sisteminin büyüklüğü nedeniyle uçağın harekat alanın çok dar kalması ve taşıyabildiği etkili mühimmat yükü miktarının azalması. uçağın menzili 1600 km civarında. yani ankara'dan kalkan bir f-35b kuzey ırak'a harekat yapıp ankara'ya dönemiyor çünkü ankara-kuzey ırak arası yaklaşık 2100 km filan. tabi bu menzil hava sıcaklığı, taşınan yük, harekatın özellikleri, emniyet kısıtlamaları vb faktörlere göre de çok değişkenlik gösterecektir.


ikinci bir sorun ise uçağın dahili bir makineli top taşımaması

şimdi çağımız füze çağı ne topu diyecek olanlar olabilir. hayır kardeşim kazın ayağı öyle değil. amerikalılar bu hatayı vietnam savaşı sırasında yaptılar ve vietnam mig'lerini karşısına sürdükleri f-4'lere top takmadılar. füzelerine güvendiler ama mig'ler füzeleri ıskalayan, biten ya da şans eseri arkalarına düştükleri f-4'leri sinek gibi avlamaya başladığında "allah naptık biz lan" diye yana yakıla önce makineli top podlarını uçaklara taktılar ardından da "e" modelincen itibaren uçaklara dahili bir top koydular.

f-35'te de benzer br tercih yapıldı. uçağın "a" versiyonuna dahili bir 25 mm'lik makineli top (gau-22/a) koyuldu ama "b" ve "c" versiyonunda bu yok. geçmişten öğrendikleri ders sonucu "b" ve "c" versiyonuna da external pod olarak yani uçağın dışındaki bir istasyonuna takılacak bir top podu geliştirdiler.


hatta "b" versiyonunun bu podla havadan ilk atış testi henüz birkaç ay önce 21 şubat 2017'de yapıldı. şimdi iyi güzel de bu ne demek. bir; bu podu, düşman hava unsurları ile dolu bir bölgeye taarruz edecekseniz mutlaka takacaksınız ve böylece uçağın bir silah istasyonunu kaybedeceksiniz , iki; o çok övülen stealht yani görünmezlik özelliği büyük oranda düşecek çünkü external olarak taşınan her yük uçağı radarda daha bir görünür kılar. uçakta silah takılabilen 11 istasyon yani 11 tane nokta var.


bunlardan 4 tanesi gövde içinde ve buralara takılan silahlar stealht özelliğini bozmaz. dışarıda 3/3 kanatlarda ve 1 tane de gövde altında olmak üzere toplam 7 istasyon var ve buralara takılan her yük görünmezlik özelliğini bozar. "b" versiyonunun düşük yakıt kapasitesini de gözönünde bulundurursak kullanıcılar yüksek ihtimalle menzil artsın diye 2 istasyona 426 galonluk external yakıt tankı takacaklardır yani bu durumda uçağın 9 aktif istasyonu kalır. bir tanesine de top podu takılırsa 8 istasyonla çok fazla bir yük taşıyamazsınız.

gelelim biraz daha genel sorunlara

başlangıçta da belirttiğim gibi uçağın fiyat/performans konusu yurtdışında binlerce makale, tv programı, video, internet haberi vs vs ile tartışılmakta. bizde ise konu elbette bir tabu ve bırakın tartışmayı şuraya yazılan bazı satırlar bile sorgulayıcı olduğu düşünülen sözlük yazarlarınca alaya alınıyor. mesela #71779696 numaralı entry'mde bahsettiğim f-16'ya karşı yapılan testin olumsuz sonuçları konusunda bana "kaynak ver" deyip kaynağı gösterdikten sonra "yaa bırak sitelerin clickbait başlıkları bunlar" diye çemkiren bilgisiz troller her yerde. ama elbette bunlara kulak asmayıp yazmak ve tartışmak çok daha önemli.

f-16'ya karşı yapılan test dedik. şimdi olay şu, bir f-35a ile bir blok 40 f-16'yı karşı karşıya getiriyorlar ve iki uçağın birbirine karşı yapabileceklerini görmeyi amaçlıyorlar. test tarihi 14 ocak 2015 ve yapıldığı yer edwards air force base. test sonucunun raporu bir şekilde basına sızıyor ve war is boring isimli internet sitesi teste katılan pilotun yazdığı raporu yayımlıyor. bu sızıntı bir bomba etkisi yaratıyor çünkü raporda f-35'in yerini almasını düşündüğü f-16'ya karşı fena halde ezildiği, zayıf yönlerinin ne olduğu açık açık yazılmış durumda. linkini verdim, isteyen açar bakar ama yabancı dili olmayan meraklı arkadaşları da düşünerek kısa kısa olumsuz yönleri yazacak olursak:

- f-35a'nın tasarımsal özellikleri nedeniyle it dalaşı yanı bir uçakla birebir kapışma sırasında sorunlar yaşadığı ve f-16 karşısında başarısız olduğu

- uçağın, daha atak ve tacizkar bir düşman karşısında kendi kendini yeterince savunacak manevralar yapamadığı

- f-35a pilotunun kullandığı kaskın büyük olması nedeniyle uçağın arkasına bakmakta zorlanıldığı

- kaskın kullanımında diğer bazı sorunlar olduğu, mesela pilotun bazı bakış açılarında kaska yansıyan sembolojiyi göremediği

- uçağın tırmanma oranında bazı zayıflıklar bulunduğu ve bu nedenle kendisine kilitlenen silahlardan kurtulmada veya kendisinin yaptığı saldırılarda problemler yaşandığından filan bahsediliyor.

bu rapor nedeniyle oluşan hayvani tepkiye üretici şirket olan lockheed martin şaka gibi bir yanıt verdi. verilen yanıtta raporun henüz tamamlanmadığı, testte kullanılan f-35'in güncel yazılımlarla ve diğer donanımlarla desteklenmediği ayrıca f-35'in bir it dalaşı uçağı olarak tasarlanmadığı, düşmanlarını daha yaklaşamadan çok uzakta imha etmeye yönelik üretildiğinden filan bahsettiler.

sinek küçük ama mide bulandırır. bu kadar para basılan bir projede her ne özürle cevap verilirse verilsin olsun bu şekilde bir sonuçla karşılaşmak ve bu sorunlar için neredeyse saçma sayılabilecek yanıtlar almak açıkçası kimsenin hoşuna gitmeyecektir ve zaten gitmedi de. bu rapor üzerine gelen diğer sorunlar da var. mesela;

uçağın operasyonel giderlerinin bu uçakla değiştirilecek eski uçaklara göre %79 daha fazla olacağının öngörülmesi zaten maliyetin bu denli fazla olduğu projede can sıkan diğer bir nokta. askeri sistemler güncel tutulmak zorunda ama yeni bir uçağın eskiye nazaran bu denli fazla bir gider potansiyeline sahip olması düşündürücü.

uçakta oluşan yangınlar da diğer bir sorun

uçakta geçen sene eylül ayında meydana gelen motor yangını olayı üreticinin başına ağrıtan diğer bir konu oldu. idaho'daki mountain home air force base'de eğitim uçuşu için hazırlanan bir f-35a'nın motor kısmında yangın çıktı ve uçakta 17 milyon dolarlık bir hasar oluşturdu.


sonradan açıklanan kaza raporunda yangının motor çalıştırma işlemi sırasında uçağın arkasından gelen yaklaşık 30 knot hızındaki şiddetli ters ve kuvvetli bir rüzgarın, motor çalıştırma işlemi sırasında asıl motora elektrik ve ilk hareketini veren integrated power package/ipp isimli daha küçük bir motor üzerine geri tepme şekline sıcak hava göndermesi, bu nedenle ipp'nin türbin kısmının dönüşünü yavaşlatarak arızalanması ve bu sırada motora gelen yakıtın sürekli artan bir oranda devam etmesi sonucu yavaşlayan türbinden taşan yanmayan fazla yakıtın egzos bölgesinde tutuşarak arkadan gelen rüzgarın etkisiyle uçağı sardığı kanaatine varıldı.

başka bir yangın olayı weapon bay denilen gövdenin yanlarındaki silah bölmelerinin birinde sabitlenmemiş bir bracket'in elektrik kablolarına dokunması sonucu kıvılcım çıkartarak ortamdaki hidrolik sıvıları tutuşturması sonucu ekim 2016'da beaufort, south carolina'da bulunan marine corps air station'da bir f-35b'nin başına geldi. bu yangın a sınıfı kaza olarak sınıflandırıldı yani tamir bedeli 2 milyon dolardan fazla.

daha önce temmuz 2014'de florida'daki eglin afb'de yine bir motor fan kısmının 3'üncü kademesindeki bir rotor'un kırılması sonucu f-35a uçağında yangın çıktı.

tek motorlu bir uçakta yaşanan bu yangın olayları sıkıntılı. weapon bay bölgesindeki yangını ayrı tutarsak motorun güvenilirliği açısından problem oluşturabilir. zaten tek motorlu uçaklara karşı antipati besleyen birçok pilot mevcut ve bu haberler de gayet can sıkıcı.

bir başka sorun ise uçağın şu ana dek üretilenlerinin düşük faaliyet oranı


bu aslında bir yan ya da daha doğru tabiriyle uçağın gelişim sürecinin doğurduğu bir sorun çünkü şu ana kadar üretilen 140 civarı uçak sürekli bir gelişim sürecinde. üzerlerinde habire değişiklik yapılmakta ve bu da faaaliyet oranını düşük tutuyor. ancak normal şartlar altında her hava kuvveti envanterindeki her uçak tipi için ayrı ayrı bir faaliyet oranı belirler ve ona ulaşmaya çalışır (örneğin bu oran bizim hava kuvvetimizin geneli için %75-85 civarındadır.). bu düşük faaliyet oranı uçak tam anlamıyla göreve hazır olup envantere girdiğinde de sürecek olursa kullanıcıların başı çok ağrır. (bu sorun bizim de 1960'lardan 1980'lerin ortasına dek kullandığımız f-100 uçaklarında çok yaşandı.)

fırlatma sisteminin pilot yaralanmasına neden olabileceği iddiaları da diğer bir kötü durum oluşturdu. uçakta kullanılan martin-baker üretimi us16e fırlatma koltuğunun, 2015 yılında uygulanan testler sırasında az kilolu pilotlar üzerinde ağır kaskın da etkisiyle ölümcül boyun yaralanmalarına neden olabileceği keşfedildi ve sorun çözülene değin 62 kilo (136 lb)'dan düşük pilotların uçakla uçmaları yasaklandı. aynı testlerde 62 kilodan fazla pilotların da her 4 atlayıştan birinde ciddi boyun sakatlanmalarına maruz kalabilecekleri tespit edildi. bunun sonucunda marti-baker, fırlatıcılı koltuklar üzerinde bir dizi modifiye yaptı ve ancak bu yılın 15 mayısında bu yasak kaldırıldı.

kafaları meşgul eden diğer bir yan sorun ise uçağın tam operasyonel kabul edilmesine kadar olan süreye (yani 2021 civarları) dek üretilecek yaklaşık 500 uçağın bu tarihten sonra üretilecek olanlarla eşdeğere getirilmesi için harcanacak olan güncelleme bedelleri. bunun hayli yüklü bir fatura tutacağından bahsediliyor.

diğer bir bitmeyen/çözülemeyen sorun ise zamanında f-22 raptor'ın da başını ağrıtan oksijen sistemindeki arıza. bu devam eden bir sorun ve bir türlü çözümlenemiyor. üzerinde çalışıyoruz deyp duruyorlar.

ve gelelim tüm filoyu yani tüm filo derken üretilen/üretilecek olan tüm f-35'leri etkileyecek en sıkıntılı soruna; alis

alis, f-35'in uçması için amerika'nın konsorsiyuma üye ülkelere ve elbette kendi kendine dayattığı kullanılması zorunlu bir online lojistik sistemi. tam açılımı autonomic logistics ınformation system. tasarıma göre uçak, yer istasyonu (alis'in yer istasyonu küçük bir odayı kaplayacak boyutta serverlardan oluşmakta.) ve ana sistem server'ı birbiri ile bağlantılı çalışıyor. uçak havadayken meydana gelen bir arızayı veya farklı bir durum neticsi doğan parça ihtiyacını bir kod ile bağlı olduğu yer istasyonuna iletiyor. yer istasyonu da bu bilgi ile olası arıza giderme yollarını, değiştirilecek parçaları, bu sırada kullanılacak tüm sarf malzemeleri yani bir lojistik zinciri kendi kendine tamamlıyor. ayrıca ihtiyaç duyulan ekstra malzemeleri de ana server aracılığı ile sipariş ediyor. bundan başka sistem üzerinde kayıtlı olan her parçanı tüm bakım/onarım işlemleri buradan izleniyor. yetti mi hayır yetmedi, alis aynı zamanda harekat kısmının yani uçan pilotların harekat görevlerini de tanımlayıp üzerinde planlamalar yapabildiği bir modüle sahip ve uçak harekata gitmeden önce tüm plan alis modülü üzerinde hazırlanıp küçük bir diske kaydediliyor ve pilot bunu uçağa takarak tamamen online bir şekilde görevi uçağa yüklüyor.

Mevzubahis disk.

fikir olarak ne kadar harika olsa da bu sistemde birçok soru yaşandığı teyit edilmiş durumda

uçağın arızalı parçaları tespit edememesi, yanlış bilgiler algılaması, gönderilen hata kodlarındaki sorunlar, uçağın ilgili personeli sisteme login olmasını engellemesi, uçağın eski parça ile yeni parçayı ayırt edememesi, uçağın kendisine yüklenen görev bilgilerini işleyememesi sonucu uçucuların sürekli üretici ile görüşmek zorunda kalması ve hatta tüm bu sistemin hacklenmeye açık olduğu, hacklenme sonucu uçağa istenmeyen görev bilgilerinin yüklenebileceği iddiaları alis üzerindeki kuşkuları arttırmış durumda. üreticiye sorarsak alis harika bir sistem ama gerçekte öyle olmadığı çok belli.

trump başkan da bu arada boş durmuyor. f-35 projesinin kontrolden çıkmış bir durumda olduğunu açık açık yazdı.

evet genel hatlarıyla f-35 bu durumda. şu ana dek harcanan paranın yaklaşık 406.5 milyar dolara ulaşacağı açıklandı ve proje sonu toplam maliyetin 1.45 trilyon dolar olabileceği konuşuluyor. sadece bir uçak için 1.45 trilyon dolar harcamak...

projeye ilk dahil olan ülkelerden biri olmamıza rağmen ilk f-35'lerimizi ne zaman alacağımız belirsiz

özellikle son yaşanan tantanalardan sonra tünelin ucu karanlık. tai proje kapsamında ürettiği ilk orta gövdeyi 12 temmuz'da lockheed'e teslim etti. bu arada tai, yapılan anlaşma gereği, f-35 a/b/c kompozit komponentler, f-35a metalik alt gövdeler, f-35a hava alığı, f-35 a/b/c hava-yer harici yük taşıyıcı-pylon kısımlarını üretiyor. uçağın final birleştirilmesi ise sadece fort worth/teksas, cameri/italya ve nagoya/japonya fabrikalarında yapılmakta.

evet proje genel itibariyle budur. sonu ne olacak hep birlikte göreceğiz. son tahlilde kendi fikrim f-35 projesinin feci bir maliyete ulaştığı ve bizim gibi kıt kanaat geçinmeye çalışan ülkeler için bir kabus olduğu.