Türkiye'nin Gelmiş Geçmiş En İyi Gitaristleri
Demir Demirkıran
eski albümlerini edindikçe, kendisine olan saygı ve hayranlığımın katlanarak arttığı müzisyen, türkiye'nin en iyi gitaristlerinden biri. ayrıca gitaristlik ve vokalistliği başarılı bir şekilde bir arada götüren ender şahıslardan kendisi, malum solo atarken şarkı söylemek göründüğü kadar kolay değil... sahne duruşu ve seyirci ile iletişiminin ne kadar başarılı olduğu da konserlerinde gözlenebilir.
Ahmet Kanneci
ispanyol gitarının ünlü isimlerinden javier garcia moreno ile birlikte türkiye 'de ve dünyanın her yerinde konserler verdi.yaşayan en büyük latin müziği gitaristi olarak kabul edilen alirio diaz' la yaptığı çalışmalar kanneci'nin ününü latin amerika ülkelerine bile duyurdu. anadolu ritmlerini latin gitarıyla birleştirerek klasik gitarın önemli bir ismi haline geldi.
Arif Deniz Toker
bir zamanlar whisky grubunda çalmış, şu an ise çeşitli barlarda takılan, aşmış gitarist.
Süleyman Bağcıoğlu
eski bulutsuzluk özlemi gitaristi. vakti zamanında kaygı ismindeki bir grupta da harikalar yaratan gitar ustasıdır. kanımca ülkemizde fender stratocaster isimli tasarım harikasını en iyi kullanan iki isimden birisidir. bulunduğu yerde blues, rock, müzik, gitar meraklısı herkesin canlı canlı izlemesi şarttır. yavuz çetin'i izleyemedik diye üzülenlere peşin söyleyelim üstün yetenekli insanlar ülkemizde de dünyada olduğu gibi az sayıda, kaçırmadan bu ustayı izlemek lazım.
Metin Türkcan
türkiye'nin en sağlam rock gitaristlerinden. gitarıyla bütünleşmiş resmen. çok eskiden metafor diye bir grubu vardı. pentagram'da çalıyor. uzun bir süre de şebnem ferah'la çaldı. ayrıca özlem tekin'in "herkes şanslı doğmuyor" şarkısının şahane gitar düzenlemesinin sahibi. ulu insan...
Erkan Oğur
yıllardır gitar meraklısı olan, her tarzdan yüzlerce gitaristi kafa yorarak, özümseyerek dinlemiş, bir çok büyük gitaristi canlı izleme fırsatı bulmuş biri olarak şunu söyleyebilirim ki; gitara bu kadar harika dokunabilen, müziğe böylesine dahice yaklaşabilen çok az gitarist vardır dünyada. ellerinden öperim.
Asım Can Gündüz
bu adam türkiye'deki en yetenekli gitaristlerden biriydi. rock'n roll'u doğru zamanda doğru yerde yaşamış. awesome john olarak nam salmış. bir temsilde jimi hendrix'i oynamış. buna rağmen egonun zerresi yok. iki sohbet etseniz anında geri dönerdi size. şimdiki burnundan kıl aldırmayan müzisyenleri görünce değeri daha da iyi anlaşılıyor.
mutlu bir insandı. içinde nefret bulundurmayan bir insandı. popülerliği sevmeyen bir insandı. müziği seven bir insandı. müthiş bir gitaristti. türkçe söz yazdığı still got the blues şarkısındaki tonu gary moore kadar iyidir mesela.
Serdar Öztop
2007 civarında ilk defa dinlediğimde "bu adam türk mü?" diye şaşırmıştım, harika çalan, harika besteleyen değerli müzisyen. yani böyle yetenekli ve özgün gitaristlerin bu memleketten çıktığını görmek insana hakikaten mutluluk veriyor. seneler önce aşık olduğumda tekrar tekrar dinlerdim iki şarkısını, artık beynime öyle bir kazınmıştı ki sadece mutluluğun bir halinde dinlenebileceğine inandığımdan sonrasında beter olduğum yıllarda bir daha dinlemeye cesaret edemedim, utandım. başkaları da bu kadar etkilenir mi müzikten bilmiyorum, hasret ve mutluluğun gözyaşları, harikadır...
Gür Akad
gür'le tanışmam galiba 95 yılı. anadolu yakasında toplam 4 sahnenin olduğu yıllar. çekirdek sanatevi, amfora, minder (bağdat caddesi), rubin (üsküdar- salacak).
ben beyoğlu akademi'de çalarken askere gidip gelmişim, cevdet canel minder bar'dan ayrılıyor yerine sevgili zafer şanlı beni öneriyor.bir deneme yapılacak sahne öncesi , içeride amaçsızca dolanan 2 tip var... neyse çalıyor, söylüyorum. onaylanıyorum ve başlıyorum yaklaşık 3 sene sürecek macerama. o iki kişiden biri sevgili gür imiş ve benim uygunluğumu o kontrol etmiş o zamanlar tarkan'a çalıyordu sevgili recep özçakır ile beraber...
her akşam gelir, mustang'ini park eder, jack daniels'ını söyler ve saatlerce müzik, sohbet vs ardından neredeyse sabaha karşı herkes evlerine dağılır.
dünyanın hangi ülkesinde, hangi şehrinde olursa olsun müzik yaptığında "kim lan bu böyle" dedirtecek, herkesi pür dikkat dinlemeye sevkedecek, tanışmak için kulis kapısında kuyruk oluşturacak, dünyanın tüm sahnelerinde yer alabilecek büyük gitaristtir.
sadece gitar tekniği, hızı vs değildir konuşulması gereken. doğaçlamalarındaki armoni anlayışı, bunlar arasındaki geçişler müzik anlayışı vb onlarca artılarını konuşabiliriz. abi, dost, dosdoğru insandır...
Akın Eldes
pinhani'nin eski gitaristi. türkiye'nin en iyi gitaristlerinden biri. bir gitar, daha naif, daha hisli çalınamaz diye düşünüyorum artık. dön bak dünyaya'daki solosu kanatsız uçuruyor. tek başına çaldığında uçurmakla kalmıyor, şöyle bir istanbul turu yaptırıyor, galata'nın üzerinden havalanıp üsküdar'a geçiriyor, kız kulesi, çamlıca derken kendinizi bir anda kireçburnu tarafından istinye'ye doğru gelirken buluyorsunuz. ne olduğunu anlamadan samatya'da çakılıyorsunuz. haliyle insan üzülüyor.
Yavuz Çetin
ölümüne en çok üzüldüğüm 2 insandan biri... yıllar önce tesadüfen ankara manhattan'da dinlemiştim. "kim bu? bu nasıl çalmak nasıl söylemek?" şeklinde hayranlıkla izlemiştim bira içmeyi unutarak. davulda utku ünal basta demirhan baylan vardı yanlış hatırlamıyorsam. beste de çalmışlardı bolca. hayatımın en boktan senesi olan 1999'da (ilk ölüm acısı) her şeyden uzaklaştığım sadece hiçbir şeyi yapmak istediğim bi dönemde müzik marketin rafında bir kaset gördüm. "yavuz çetin-ilk vay! o adam" aldım tereddüt etmeden. dinledikçe müziğe ve gitara yeniden sarıldım. tanışmak istiyordum bu insanla. biri mfö ile olmak üzere 4 kere daha izlemiştim ankara'da. sondan bir önceki programında talkbox'la ilgili bir soru sordum çekinerek. hoşuna gitmişti güzel bir muhabbete dönüştü. benim için önemini, tekrar gitar çalıyor olmamın sebeplerinden biri olduğunu da söylemiştim fazla damar ayrıntıya girmeden. sevinmişti. "ne mutlu bana" demişti. kibar, mütevazi ama değerinin bilinmediğinden emin bi havası vardı. son programında da çıkmak üzere olan satılık albümünden bahsediyordu. şirketlerle ilgili problemlerden bahsetmişti. farklı bir sound olduğundan bahsetmişti... tam yine gelse ankara'ya dediğim günlerde aldım haberi. naçizane çaldığım her notada o da var. peki bu kimin umrunda? benim... ve yazmak istedim.