Üniversite Hayatının İnsana Öğrettiği Şeyler
üniversite bana arkadaşlığın önemini, güzelliğini öğretti, hala da öğretiyor.
o koskocaman sınıflar, amfiler, eğer sınıfın içerisinde bir tane arkadaş yoksa, sanki bomboş gibi gelir insana. derslere yalnız gelip gitmek sıkıntı verir; bir çift kelimeye, bir çift sıcak söze hasret kalır insan. özellikle üniversitenin ilk yıllarında tanıdık pek fazla kimse de yoksa, insan etrafındaki arkadaşlıklara çok özenir. çünkü içinde, etrafında gördüğü o sıcak arkadaşlıkların özlemi olur hep.
yavaş yavaş arkadaşlıklar kurulmaya başladıkça, daha önceden sıkıntı veren yollar artık muhabbetlerle anlam kazanmaya başlar. bomboş gelen sınıflar, arkadaşlarla buluşma yeri haline gelirler. sıkıntıyla volta atılan ders araları, çay içilip, keyifli muhabbetlerin yapıldığı molalar olur. tek başına yenilen ve pek de keyif alınmayan yemekler, arkadaşlar sayesinde tatlanmaya başlar. yalnız başına çalışınca geçilemeyen dersler, birlikte çalışılınca daha kolay halledilir.
kısacası, yalnız kalmak insana ne kadar sıkıntı ve mutsuzluk verirse, arkadaş sahibi olmak da o kadar mutluluk verir. üniversite bu durumun yaşandığı en güzel yerlerden biridir bence.az zamanda çok iş başarmak.
o kadar ders sadece vize ve final geceleri çalışarak nasıl geçiliyor arkadaş.
bir gecede ezberlenen tanımlar, formüller ...
büyük yetenek gerçekten ve bu yeteneği üniversite kazandırıyor.
asistan denen yaşam formunun benim diyen profesörden daha havalı dolaştığı gerçeği.
aileden uzakta başka bir şehirde okunuyorsa ve bir evde kalınıyorsa temizlik yapmayı,yemek pişirmeyi,ütü yapmayı öğretir.kendi işinin peşinden koşmanın anlamını idrak etmeni sağlar.
en önemlisi kısa,uzun vadede faketmez karşıdakine hemen güvenmemeyi anında yelkenleri suya indirmemeyi öğretir.
üniversitede başarılı olmanın hayatta başarılı olmakla hiç bir ilgisinin olmadığı ve hatta aralarında çoğu zaman ters korelasyon bulunduğu gerçeğidir. üniversite yıllarında derslere kasmak yerine sosyal hayata uyum yeteneklerinizi geliştirin gençler. vize-final zamanı birazcık kasın tabi, o kadar da değil.
kızlar teklif etmiyor ve teklif beklediğin için sap olarak bitirebiliyorsun üniversiteyi.
zorluklara katlanabilme yetisi. evet, ünide insan kendini üstün birşey zannedebiliyor çünkü artık aile bitiyor ve sen başlıyorsun. paranı ölçülü kullanmayı, borç alıp ödeyebilmeyi, ev arkadaşın ile dengeyi sağlayabilmeyi, sike sike o tıklım tıklım otobüse binebilmek için sabahın köründe uyanmayı, asistan'ın triplerine katlanmayı, sınıfında senin fikirlerine rahat rahat hakaret edenlerle geçinebilmeyi, bir tane ev için ciğeri beş para etmez, kan emici, ağzı salyalı bir pezevenge yağ çekmeyi, hastalanmamayı, ya da hastalanınca it gibi titremeyi...
bitmez yani saymakla. ama hepsi tecrübe olur, ilerde faydası olur orası kesin. ha az kalsın unutuyordum. en önemlisi de sabretmeyi.
statü farkından gazını alıp size atıp tutan, "öyle değil böyle yapacaksın, şunu bile düşünemedin mi"yi ağzından düşürmeyen insanların; kendilerinden de bi üst kademe biriyle karşılaştıklarında maymuna dönmeleri. "öyle değil böyle yapacaktı"yı duyduklarında "ben zaten dedim de anlamamış, dinlememiş"e kaymaları. emektir, öğrencinin hayatıdır, ayıptır günahtır demeden satışı koymaları.
saçma sapan ve hatta sizden kaynaklanmayan bir bilgisayar ya da prosedür hatasının hayatınızın uzun bir süresini bok edebilmesi. 2 dakikalık işten kaçmak için yine ayıptır günahtır denilmemesi.
her şeyi geçtim adama taşınmak demek ne demek onu bi güzel öğretiyor. kendin taşınırsın, değiştirirsin olmadı kız arkadaşın olur, erkek arkadaşın olur ona yardım edersin.. hatta bazen karşı dairene öğrenci taşınıyordur, ucundan tutarsın falan.. yani normal bir öğrenci fakülte yaşamı boyunca yaklaşık 20 kere taşınma görür ve haliyle öğrenir.
"teorik şeylerle uğraşacağına pratik yap!", mezun olduktan sonra öğrettiği şeylerden biridir mesela.
uykuya karsi koyma yontemleri.