TARİH 3 Ağustos 2017
31,9b OKUNMA     773 PAYLAŞIM

Verdiği Mücadeleyle Osmanlı'da Feminizmin Öncülerinden Olan Güzel İnsan: Nezihe Muhiddin

Tam adıyla Nezihe Muhiddin Tepedelengil, 1889-1958 yılları arasında yaşamış bir kadın hakları savunucusu. Aynı zamanda gazeteci ve yazar olan Nezihe Muhiddin, Türk kadınına seçme seçilme hakkı verilmeden yıllar öncesinde kadın haklarını savunmasıyla dikkat çeken, çok önemli bir tarihi karakter. Gelin, onun hayatını biraz inceleyelim.


"türkiye'de kadınlar haklarını aramak zorunda kalmadılar, atatürk türk kadınına seçme ve seçilme hakkını tanıdı- bunun neticesinde kadın hakları mücadelesizce elde edildi." gibi bir söylemin arkasında duranlar osmanlı'daki feminist hareketin yok sayıyorlardır. 

nezihe muhittin, 1934'ten çok önce, daha 16 haziran 1923'te kadınlar halk fırkasını kurmuş ve kadınlar için oy hakkı savaşımını vermiştir. ancak tbmm, kadınlara parti kurma hakkını tanımadığı için muhittin ve arkadaşları partiyi kapatmak zorunda kalmışlardır. 

1924'te türk kadınlar birliğini kuran feministlerden biri olan muhittin'in "türk kadını" adlı bir kitabı bulunmaktadır. bu kitapta, osmanlı'dan gelen feminist geleneği, türkiye cumhuriyeti değerleriyle değerlendirmeye çalışan nezihe muhittin, cumhuriyet öncesinde çeşitli kadın derneklerinin kurulmasında da rol oynamıştır.

1923 haziran seçimlerinde, kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmemiş olduğu halde, konya, istanbul , diyarbakır, malatya illerinden nezihe muhittin ve latife hanım için sandıktan oy çıkmıştır. o dönemde meclisin gösteremediği hassasiyeti, seçmen gösterebilmiştir.

nezihe muhittin, camilerde kadın konferansları düzenlenmesi için diyanete başvurmuş, kadınlara seçilme hakkı verilmesi için çırpınmış fakat başarılı olamamıştır. bütün bu girişimleri reddedildiği gibi, rejimin sözcüsü cumhuriyet gazetesi, "havvanın kızları, meclise girip yılın manto modasını tartışacak" diye hareketi alaya almıştır.

parti’nin (kadınlar halk fırkası) başında nezihe muhiddin vardır, fırkayı kurarlar ama resmen tanınmazlar çünkü kadınların seçme ve seçilme hakkı yoktur. zaten memlekette parti yoktur. ve yine komintern belgelerine göre bir grup kadın tutuklanır. 

sorguda tutulurlar günlerce ve daha solda olanlar hapsedilirken, nezihe muhiddin gibi kadınlar da karalanır. nezihe muhiddin zimmetine para geçirmekle suçlanır. tımarhaneye giden süreç böyle başlar çünkü bu suçlama onun için çok ağırdır. böyle bir şeyden sonra, fırka’nın tüzüğünün birinci maddesinde kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması vardır, bundan sonra zaten kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyan yasa çıkarılır.

mustafa kemal, dernek olmalarına izin verir ama bütün o radikal kadınlar uzaklaştırılır ve derneğin başına görece daha ılımlı kadınlar getirilir.

nezihe muhiddin, sonu akıl hastanesinde noktalanan hayatı boyunca, kadının hayata katılabilmesi adına çalışmıştır. 

bazılarına göre erken bazılarına göre ise sert olarak yorumlanan mücadelesi, başta seçme hakkı olmak üzere tüm kazanımlar için harcanan çabaları gözler önüne sermekte ve bu sayede türk kadınının bugününe ışık tutmaktadır. muhiddin’in yaşam öyküsü, dünyada ve ülkemizde, geçmişte ve günümüzde kadınlar tarafından verilen mücadeleyi ve bu mücadelenin kimlere karşı ve neden verdiğini özetlemektedir. kadın hareketinin cumhuriyetin ilk yıllarında örgütlü hale gelmesi, bu mücadelenin tabana yayılmasının sağlanması, seçme ve seçilme hakkı kazanımları muhiddin ve “silah arkadaşları”nın emekleri vasıtasıyla sonuca ulaşmış hayallerdir. 

devlet-vatandaş ilişkisinin cephede silah tutmakla dolayısıyla erkek olmakla örtüştüğü bir dönemde eyleme geçirilen bu düşünceler ne yazık ki “devlet kontrolü” altına alınmış, uygun bulunmamış, büyümeleri için fırsat verilmemiştir. kadının toplumsal ve siyasi hayata katılımı yönünde atılan bu büyük adım 1980’lere, tekrar “kadınlar vardır!” sloganları duyulmaya başlanana kadar uykuya dalmıştır. bu algı türkiye’de kadın hareketinin varlığını göz ardı eden ve tüm kazanımları “cumhuriyetin nimetleri”ne indirgeyen tarih yazıcıları vasıtasıyla günümüze kadar ulaşmıştır.

Nezihe Muhiddin, kendi kabuğuna çekildiği 1935 yılından sonra 20 roman, 300 öykü yazdı ve 1958 yılında bir akıl hastanesinde vefat etti.

Hayatını kadın haklarına adayan bu güzel insana çok şey borçluyuz.

Huzur içinde uyusun!