ÇİZGİ ROMAN 26 Kasım 2024
4b OKUNMA     40 PAYLAŞIM

Yarattığı Büyülü Atmosfer Sayesinde Son Yılların En Çok Konuşulan Çizgi Romanı: Monstress

Marjorie Liu'nun yazıp Sana Takeda'nin çizdiği, şimdilik 2015-2023 arasında yayınlanan bu nefis öyküye bir bakalım.

monstressmarjorie m liu'nun yazıp hünerli sana takeda'nin çizdiği, 2015-2023 yılları arasında yayımlanmış, steampunk öğeler içeren popüler fantastik çizgi roman...

not: 7.1/10
senaryo: 7.1 (marjorie m liu)
çizimler: 8.7 (sana takeda)
goodreads notu: 122k 4.12
image comics


goodreads sitesinde 122.000'in üstünde kişi tarafından oylanmış monstress serisi hakkında sözlükte sadece bir yazı olmasına çok şaşırdım. zira 48 sayı, 8 ciltten oluşan serinin 8 senelik ilk hikaye arkı çizgi roman dünyasını kasıp kavurdu. dipnot: serinin devamı gelecek mi henüz açıklama yapılmadı ancak yaratıcı ikili şu an başka bir çizgi roman serisi üretmekle meşgul.

baştan belirtmem gerekiyor ki oldukça popüler ve yılışık çizgi roman serisi (bkz: saga/@ceyar k vurdu)'daki gibi her hayvanın insan stilinde düşünmesi, konuşan kediler, büyücü kurtlar, boynuzlu çocuklar, tek gözlü yaratıklarla dolu fantastik hikayeler aslında hiç mi hiç tarzım değil. normalde bu tür "sadece estetik kaygıyla yaratılmış cool görünümlü fakat hiçbir derinliği ve mantığı olmayan yaratıklar" dünyasını çiğ ve boşbeleş bulmaktayım.

ancak monstress, öyle muhteşem bir çizim kalitesine ve arkası doldurulmuş bir evrene sahip ki, kendimi bu karanlık dünyaya kapılmış buldum. aynı öğeleri içerse de monstress’in, öyle saga stili temelsiz ve vıcık vıcık yavşak bir atmosferi yok. bunun ana nedenlerinden ikincisi, monstress'ın yaratıcısı marjorie m liu'nun saga'nın yaratıcısı brian k vaughan ibişinden kat be kat daha iyi bir yazar olması.

birinci neden ise, (hiç sevmediğim bir tema olan büyüyü ana merkezinde tutsa da) sana takeda’nın full detay gotik çizimlerinin tek kelimeyle 'muhteşem' olması! doğma büyüme tokyo'lu ve hala tokyo'da ikamet etmekte olan takeda, doğu asya estetiği ve mitolojisiyle bezenmiş detaylı bir dünya yaratmış. eski sega oyun tasarımcısı, ex x-men-venom-ms marvel çizeri kadının kareleri her sayfada adeta bir sanat eseri gibi karşımıza çıkıyor. büyü ve türlü yaratıkların yer aldığı bu dünya, takeda’nın ustalığıyla gerçekçi ve etkileyici hale geliyor. çizimler sadece hikâyeyi desteklemekle kalmıyor, aynı zamanda karakterlerin ruh halini, büyünün doğasını ve dünyanın karanlık atmosferini derinleştiriyor. şuraya serinin ilk cildinden pek de spoil sayılmayacak birkaç kare bırakayım da merak edenlere faydam dokunsun:

maika halfwolf


arcanic fox kippa ve nekomancer cat ren


maika halfwolf ve tuya


çizgi romandan random kareler

yazar marjorie liu’nun hayat hikâyesi ise, seriye derin bir kişisel boyut katıyor

çizgi roman dünyasında benzersiz bir kariyere sahip olan marjorie liu, doğu asya dilleri üzerine eğitim almış, üstüne hukuk okumuş, pekin’de staj bile yapmış bir ex avukat. sonrasında kadını avukatlık sarmamış olsa gerek ki edebiyata yönelmiş, şiirler yazmış. sonrasında bir şekil marvel kanalıyla çizgi roman yazarlığı işine (astonishing x-men, dark wolverine, black widow ) girmiş ve arayışı bitmiş. kendi adına ne de iyi yapmış, çünkü 2018’de monstress ile en iyi yazar dalında eisner ödülü’nü (en prestijli çizgi roman) kazanmış. -gereksiz not: ayrıca yetenekli olduğu kadar güzel de bir kadın, tü-tü-tü nazar değmesin.-


yetenekli iki kadın sanatçının eseri olan monstress olduğu gibi dişi karakterlerin ağırlıkta olduğu bir evrende geçiyor. böyle yazınca monstress, zaten ana akım medya tarafından pompalanan "girl (ya da gay) power" bir esermiş gibi durdu ama aslında alakası yok. monstress iyi yazılmış içi dolu bir eser ve bu yüzden bu öğeler evrene ustalıkla yedirilmiş detaylar olarak hiç göze batmıyor.

dipnot: bu mevzularda sorun netflix-amazon prime gibi platformlardaki yeteneksiz popülist yazarların, bu öğeleri büyük bir yazar kazmalığıyla hikayenin ortasında nedensiz yere beynimize dikta etmesi. bu popüler (ya da devlet politikası olan) ne konu varsa oraya yelken açan yeteneksizlerin ağababası yine saga'nın yazarı brian k vaughan godoşu da neyse, daha da bu pezo hakkında detaya girmeyeceğim (seni hiç sevmiyorum süt oğlan)...

sanırım eseri yeterince övdüm, gelelim monstress serisindeki beğenmediğim kısımlara

- yaratılan evrendeki iki ana fraksiyon olan arcanicler ve insanlar, güç ve büyü arasındaki bitmeyen savaşın taraflarını temsil ediyor. saga gibi iki ana grup etrafında şekillenen bu yapı, monstress’te daha derin ve daha politik bir zemine oturtulmuş (saga serisinde aralarındaki çatışma ilkokul piyesi tadında işlemişti). ama yine de iki grubun yetersiz kaldığını belirteyim. game of thrones tarzı 50 ayrı faction'ın çarpışmasının kompleks yapılara alışınca insanı bu tarz iki kutuplu evrenler kesmiyor, insan biraz daha fazla derinlik ve seçenek arıyor.

- serinin baş karakteri maika ise olduğu gibi marvel'in venom'unun dinamiklerinden aparılmış bir karakter. iki faction'ın ortasında kalmış 17 yaşındaki kızın içinde barındırdığı şeytani varlık, ampute olan kolunu tıpkı venom’ı andıran bir şekilde ele geçiriyor ve maika'ya aşırı güç veriyor. maika bu gücü kontrol edemedikçe içsel çatışmaları büyüyor. bir yandan hayatta kalmaya çalışıyor, diğer yandan içindeki karanlıkla mücadele ediyor. yani, seride sadece dış dünyadaki savaşlarla değil, birebir venom'daki gibi tek vücuttaki iki karakterin kendi içlerindeki savaşlarıyla da karşı karşıyayız. bu açından ''ne kadar da klişe'' dedirten hikayenin çizerinin, aynı zamanda yıllarca marvel'da venom çizmiş olduğunu hatırlatayım.

- yer yer hikayeden kopmamı sağlayan en önemli unsur ise monstress'ın (yazının başında da belirttiğim gibi) hiç ilgimi çekmeyen 100 çeşit cool yaratık içeren büyülü bir evren üzerine inşa edilmesi oldu:


benim gibi hardcore seviye sci-fi'cı insan evlatları kurulan ütopya-distopya evrenlerinde illa ki mantık arıyor ama "mantık mı, mantık ne arar la büyü dünyasında" diyenler de çok haklı, bu serüvenin hedef kitlesi biz değiliz. böyle ortamlardan hoşlanan insanlara ise bu aşmış çizimli güzide eseri şiddetle tavsiye ederim. bir güzide çizgi roman serisini daha eyyorlamamın sonuna geldim, herkese iç dünyasında huzurlu günler dilerim a dostlar.