SİNEMA 3 Temmuz 2024
8b OKUNMA     125 PAYLAŞIM

Yorgos Lanthimos ve Emma Stone İş Birliğinin Yeni Ürünü, Kinds of Kindness'ın İncelemesi

Yunan yönetmen Poor Things isimli hayal kırıklığından sonra, yeni filmi Kinds of Kindness'ta (Merhamet Hikayeleri) özüne dönmüş ve iyi de yapmış diyebiliriz. Emma Stone ve Lanthimos iş birliğinin 3. ayağını inceliyoruz.

“hollywood tuhaf dalgası” yükleniyor…

lanthimos’u erken yargılamışız, en azından ben öyle yaptım. the favourite ile birlikte hollywood’a transfer olan yönetmen, özgün tarzından oldukça taviz vermişti; poor things ile birlikte de bunu neredeyse tamamen kaybetmiş gibi görünüyordu. yapımcısı searchlight ile birlikte çalıştığı üçüncü filmi kinds of kindness’ta ise tamamen kendi özgün tarzına döndüğünü söyleyememekle birlikte, en azından imzasını hala taşıyor olduğunu görüyoruz, fakat bu kez biraz “müdahale edilmiş” bir biçimde.

film, birbirinden (oyuncuları dışında) bağlantısız olan triptonik bir yapıda sunuluyor. filmin üç bölümü de yorgos stefanakos’un farklı rollerde canlandırdığı r.m.f. isimli karakter etrafında dönüyor. ilk bölüm, “r.m.f.’nin ölümü”nde willem dafoe, poor things sonrasında yine tanrısal bir rolde, robert’ın iradesini on yıldır ele geçirmiş patronu raymond olarak karşımıza çıkıyor. robert kendi hayatının kontrolünü tamamen kaybetmiş durumda; öyle ki patronunun bir isteğini ilk kez reddettiği andan itibaren hayatı tamamen ters yüz oluyor – iradesini barda içkisine karar bile veremeyecek kadar kaybetmiş. hayatını bu kez kendi başına yeniden kurmaya çalışıyor, ancak tam bunu başarıyormuş gibi görünürken tekrar kendisini raymond’un kollarında buluyor.


lanthimos’un birkaç küçük detay dışında yapımcısını memnun etmek için çekmiş olduğu gibi görünen ilk bölümden sonra, ikinci bölüm neredeyse the lobster ve the killing of a sacred deer tadında; sonradan öğreniyorum ki lanthimos, bu iki filmin senaristi efthymis filippou ile yeniden çalışmaya başlamış. bu bölümde yönetmenin ilk dönem imzalarının tamamı o kadar belirgin olmasa da, lanthimos yine kendine özgü bir hollywood tuhaf dalgası yaratmayı başarıyor. bölüm, yine jesse plemons'ın canlandırdığı daniel’ın bir polis olarak, deniz kazasında kaybolan eşinin geri dönmesi sonrasında yaşadığı tuhaf süreci konu ediniyor.


son bölümde gizemli bir tarikat adına ailesini terk eden bir kadının “kurtarıcı”yı bulma macerasına odaklanıyor. ikinci bölüm kadar olmasa da, yine de kışkırtıcı, cüretkar ve tuhaf, lanthimos kendisini hissettirmeye devam ediyor.


hikaye bazında olmasa da bu üç bölümlü distopya bazı açılardan benzer

sweet dreams eşliğinde (eurythmics), üç bölümde de rüyalar ve irade incelenen temalar arasında; hayatın kontrolü ne kadar kendi elimizde, aldığımız kararların sonuçları hayatımızı nasıl etkiliyor? ve tabii teknik dokunuşlar bölümler arası birer köprü gibi, piyanonun histerik vuruşları her seferinde seyircisini küçük sıyrıklarla kesiyor. lanthimos bu filmde alt açı çekimlerini çok kullanmış, fakat geleneksel olarak “karakterini yüceltme” anlamında değil; ki r.m.f. hiçbir bölümde o seviyelere pek de ulaşamıyor. sebebi bende merak uyandırdı açıkçası.

lanthimos, oyuncu yönetiminde de köklerine dönmüş gibi görünüyor

oyuncular rollerini aynı tuhaflıkla, ve fakat yine de doğal bir şekilde sergiliyorlar. üç kısa bölümde farklı rollerde olsa da bunu seyircisine hissettirmeyecek hassasiyetle yapıyorlar; örneğin jesse plemons’un önce bir iş adamı, sonra sıradan bir polis, en sonunda da başrolü emma stone’a bırakan öylesine bir tipleme olmasını yadırgamıyorsunuz bile.

lanthimos adını ışıklı hollywood tabelası altında görmeyi üç film sonra bile hala yadırgıyor olsam da, kendi tarzını koruyor olma ihtimalini hala çok seviyorum. umarım bir gün “tatlı rüyalar”ından uyanıp dogtooth gibi bir film daha çeker.

kinds of kindness, 17 mayıs’ta cannes’da prömiyerini gerçekleştirdi.

film analizi, fragman ve fazlasi icin