EKONOMİ 9 Kasım 2017
26,8b OKUNMA     730 PAYLAŞIM

Zenginden Alıp Fakire Vermek Neden Hiçbir Kalıcı Getirisi Olmayan Bir Avuntu?

Dünyanın maalesef hayallerimizdeki gibi olmadığı gerçeğini cebimize koyup Sözlük yazarı "smokinle kopruden atlayan adam"ın aydınlatıcı yazısına ışınlanalım.
Robin Hood

zenginlerin malına el koyup fakirlere dağıtmak, dalga yaratmak maksadıyla havuza taş atmak gibi olur. belli bir süre içerisinde sistem daha adaletsiz biçimde kan gövdeyi götürerek eski halinin daha da beterine dönüşecektir.

unutmayın ki (maalesef) insan doğasına -milyonlarca yılda evrimleşmiş beynimize bile- cuk diye olmasa da en rahat oturan sistem mevcut ekonomik sistemdir. serbest piyasadır, yani teşviktir. aksine gitmeye çalıştığımızda tıpkı altı delik bir bardak gibi, bardağa doldurduğumuz su tekrar masanın üstüne yayılıyor.

kabaca

1- gelişme isteğimizden ve merakımızdan dolayı.

2- çok kalabalık olduğumuzdan gelişmemeyi göze alıp bütün gün balık tutup uyusak bile mutlaka bir grup gelişmeye çabalayacak ve bizim gibi gelişemeyenleri geçecek. daha çok güçlendiği için baskılamaya çalışacak ve sen de karşılık vermek için durgunluğunu terk edeceksin. 

(hmm. kapitalizm vs. sovyetler diyebilir miyiz bu özete? sovyetler pek sakin değildi tabii ama teorik ve anlık olarak bakalım. )


çocukluk hayalimiz... toz pembe bir dünya, herkes el ele, eşit yaşasın, eşit doğsun falan... keşke öyle olsaydı ama olmayacağını artık çocuk olmayıp eğitim gördükçe kavrıyorsunuz. hayat güzel genel olarak, ancak bazı gerçekleri gerçekten de acı.

uzun uzun konuşmaya ve tartışmaya değmeyecek derecede olasılıksız bir iktisadi ütopya. (benim açımdan bu hareketin sonucunda kısa süreliğine oluşacak durum distopya değil, ütopya evet; ama saçmalık. çünkü bir günlük mutlu mesut oluruz, sonrası kaos olur.)

para olmayan bir dünyada kurduğunuz eşitliği mutlaka birileri bozacak, birileri kazanacak, birileri kazandığı için birileri de kaybetmiş olacak. sistem de kursanız zaten halihazırda yıkılmışı var ve neden olmayacağını tarih bize öğretti. (teşvik her türlü eşitliği yener. (insan teşviğe güçlü cevap verir) doğamız bu. sistemi yıkar geçersiniz, madde 2'deki gibi.) en güçlü gelişimi teşvik sağlar ve teşvikle gelişen birileri varsa dünyayı size dar edecektir, siz de hayatta kalmak adına mevcut durumunuzu terk edip ona yetişmeye çalışacaksınızdır. (evet doğamız tam olarak bu.)

bu nedenle eşitlikçi rejimler kapalı ve baskıcı olmak zorundadır. aksi takdirde sistemin devamlılığı sağlanamaz.


basit bir parasız bir sistemin de neden kötü olacağını en basitinden; tabiatıyla para ile alakası olmayan ilkel kabilelerin yaptıklarını gözlemlemiş kaynakları okuyarak anlayabiliriz

kaynak elde etmek için sürekli kan gövdeyi götürüyor. mevcut sistemde borç, olmayan paralarla mal edinmek, bir şekilde gelecekten olası kaynaklarımızı vadetmek ile bu vahşetlere bariyerler koyuyoruz, öteliyoruz. böylece ardı arkası kesilmeyen isteklerimizi birbirimizi öldürmeden gerçekleştirebiliyoruz. (parasız sistemde çamaşır makinası almak için çocuğunu veya evini mi bırakacaksın? 1 çamaşır makinasına 100 gün balık yakalayacaksın belki, çocuğunu da 100 gün sonra alırsın gibi.) ardı arkası kesilmeyen istekleri kesmek de mümkün değil, bir şeyler üretilirse insanlar ister. bir şeyler üretmiyorsak da madde 2'ye döneriz.

zihnimize "default" gelen "parasız sistem" ile olmaz. ancak farlı bir sistem geliştireceksek, verimliliği öldürmeyecek ve içine paradan bağımsız teşvikli bir sistem sokacaksak ileride belki olabilir. (binlerce veya yüzbinlerce sene sonra...)


zihnimizin vücudumuza ve vahşi doğamıza göre hızlı gelişmiş olduğu ve gelişiyor olduğu bir gerçek

yani gittiğimiz yol geçmişimize göre daha aydınlık. gene de kurduğumuz ve uyum sağlayabildiğimiz sistemlerimiz hala bizim eski vahşiliğimize daha uygun, demek ki ağır basan kısmımız hala eski vahşetimiz. ancak bu farkı kapatma yönünde geliştik ve gelişiyoruz.

elbette bu zihin ile iktisat anlayışımız da değişim gösterecektir. zamanla daha iyiye gideceğimize şüphem yok ancak iktisadi açıdan son 300 yılda gitgeller yaşasak da sistem ve perspektif olarak pek ilerleme göstermiş değiliz (teknolojik gelişmeler haricinde). 300 yılda bile pek gelişim göstermediğimizin farkına varırsak, zihnen yaşanacak gelişimlere uygun bir sistemi biz bugün yaşayan ölümlüler olarak göremeyeceğiz, çünkü bugün sadece bazılarımızın ağırlıkla sahip olduğu ama çoğumuzun içinde olsa da pratikte kendini göstermeyen bu zihinsel farkındalığı toplu halde tatmamız için çok uzun yıllar gerekiyor. daha farkındalık yaratan potansiyel (daha başarılı) iktisadi sistemler artık daha gelişmiş beyinleri ile gelecek nesillerin ellerinden öper.