Amsterdam'ın 2 Senedir Görevde Olan Belediye Başkanının Tepki Çeken Yasakları
amsterdam, yeni belediye başkanının görevde olduğu son 2 yılda, özgürlükçü tüm renklerini bir bir kaybetmeye başladı.
bir belediye başkanı düşünün ki şehrine açık açık turist gelmemesini istesin ve sürekli olarak bunu direkt etkileyecek projeler geliştirsin. dünyada başka bir örneği olduğunu sanmıyorum
ancak amsterdam belediye başkanı femke halsema'nın tek planı var o da; şehrin cazibesini düşürmek.
son zamanlarda konuşulmaya başlanan hedefi ise, coffeeshop'lar. muhtemelen medyada yer aldığı gibi kenevire sadece lokallerin erişebilmesi olayı da gerçekleşmeyecek çünkü, black market oluşmasından korkuluyor. coffeshopların tümden kapatılmasıyla birlikte, başkanın zaten mezarını kazdığı şehrin üstüne tümden toprak atılmış olacak.
coffeshopların ardından başkanın gözündeki bir diğer hedef ise red light district. bölge, en geç 2024 yılında şehirden uzak bir yere taşınacak veya komple kapanacak. elbette kadın ticaretini savunmuyorum ancak covid-19 sürecinde gördük ki buradan ciddi anlamda ekmek yiyen bir sürü kadın var. zaten red light'ta çalışanların isteği de kapanmak yerine daha iyi bir denetleme sağlanması. yoksa düzenleyip denetleyemediğin bir sektörü direkt kapatın demek bizim türkiye'den zaten alışık olduğumuz bir şeydi.
coffeeshoplar ve red lights mevzundan önce yapılan değişikliklerden birisi ise şehrin en meşhur simgesi olan iamsterdam yazısının museumplein'den kaldırılmasıydı.
neredeyse tüm dünyaya yayılan ve öncülüğünü amsterdam'ın yaptığı bu ikonik yazı önünde her saniye bir sürü insan oluyordu ancak maalesef 'şehrin disneyland olmadığı' gerekçesiyle bu yazı yerinden söküldü.
bir diğer yasağımız ise tekneler. kendisi bir kanal evinde oturan belediye başkanımız, penceresinden baktığında gördüğü teknelerden oldukça rahatsız olmuş olacak ki
bu sektöre de bir sürü kural getirdi. bu kural paketinde, bir teknede maksimum 12 kişinin bulunabilmesi, kanallarda gece sürüşünün yasaklanması ve özel tekne kiralama şirketlerine getirilen ek vergilerin (batsınlar diye) artırılması gibi birden çok kural var. aynı açıklamada, 'ama alkolü yasaklamıyoruz, teknelerde alkol içebilirsiniz' ifadesi de yer aldı. şükür ki teknelerde halen alkol alabilme özgürlüğümüz var.
çoğunuzun bildiği üzere hollanda, geçtiğimiz sene eurovision'da birinci oldu. bu başarının ardından amsterdam belediye başkanı'nın yaptığı ilk açıklama 'bu organizasyonu amstedam'da düzenlemek istemiyoruz' oldu. inanılır gibi değil ama ülkenin en önemli şehri, böyle büyük ve getirisi olabilecek bir organizasyonu kabul etmeyip kendi arzusuyla
diğer şehirlere pasladı.
bunların yanı sıra tabiki bir turist hizmeti olarak airbnb de halsema'dan nasibini alan bir diğer alan oldu. şehrin iki önemli mahallesinde airbnb tamamen yasaklanırken, diğer semtlerde ise belirli bir limite kadar evin başvurabileceği bir kayıt sistemi oluşturdu. artık airbnb yapmak isteyen her ev sahibi, eğer o semtte fazlaca airbnb evi yoksa, 600 euro başvuru parasıyla birlikte belediyeye başvurmak zorunda bırakıldı. üstelik tüm ev değil de sadece odanızda konaklama sağlayacaksanız bile yine de kayıt olup, 600 euro bayılmanız gerekiyor. ayrıca bordrolu bir çalışansanız airbnb kazancınızın %40'ı zaten direkt vergi olarak gidiyordu. üstelik bu şehrin en büyük problemlerinden birinin yeterli konaklama imkanına sahip olmamasıyken.
geldik benim en komik bulduğum bir diğer yasağa. hollanda'da bir yılbaşı adeti olarak insanlar bu dönemde balkonlarına lamba ve ışıklar asarlar. artık bu ışıklar için bile bir regülasyon var. balkonuna ışık asmak isteyen her bir amsterdamlı bundan böyle belediyeye kayıt olmak zorunda kalacak. saat 12'den sonra ise açık kalması yasak olacak.
başkanın hep yaptıklarından bahsettik, bir de yapamadıklarına bakalım; covid-19'un göbeğinde, black lives matter protestosu için dam meydanı'nda yapılan etkinliği iptal etmeme kararıyla amsterdam'ın covid vakalarına en büyük darbeyi halsema vurdu. zaten ne iç ne de dış mekanda maske takma zorunluluğu olan bir şehirde 5.000 insanın iç içe toplanmasına izin vermek intihar gibi bir şeydi. zaten o tarihten bu yana da vaka rakamları bir türlü toparlanamadı.
bir diğer yapamadığı şey ise, kendi oğluna sahip çıkamamak oldu. belediye başkanı’nın 15 (on beş) yaşındaki oğlu, üzerinde bir silah ve iki bıçakla bir bot eve girmeye teşebbüsten yakalandı. üstelik çocuk, bu silahı kendini yeşil olarak tanımlayan belediye başkanının çekmecesinden aldığını itiraf etti.
ülkenin en özgürlükçü geçinen yeşil solunun kendi içinden, en bağnaz ve riyakar başkanı çıkartması kendi açımdan büyük bir hayal kırıklığı oldu. böylece kısacık bir sürede amsterdam artık insanların değil, kuralların özgür olduğu bir yere dönüştü.
yukarıda bahsettiğim uygulamalar aslında overtourism (aşırı turizm) çatısı altında değil de daha çok yasakçı zihniyet olarak değerlendirilebilir. çok uzun olması nedeniyle bu konuya değinmedim ancak ileride bu yasaklar, aşırılık yapan ingiliz turistler sebep gösterilerek şehir merkezinde alkol kullanımının yasaklanması, sonrasında ise belki yabancı karşıtlığı gibi birçok konuya sebebiyet verebilir. bu da hollanda gibi her zaman özgürlük vadeden bir ülkenin kendiyle çelişmesi anlamına gelir. bu yasakların türkiyemizde de nasıl başlayıp nerelere vardığını en çok biz acı bir şekilde yaşadık. hoşlarına gitmeyen bir şeyi yasaklamak en kolayı, ama onu daha sıkı denetimle iyileştirmek konusunda çaba harcamadıklarını görmek üzücü. biz siyasileri sorunlarımızı çözsünler diye seçiyoruz, yasaklar koysunlar diye değil.