Anestezi Uygulaması Geçirmiş Hastalar Neler Hisseder?
aşamaları şöyledir:
bir hemşire sizi o deneyime taşıyacak sedyeye şoförlük yapan görevliyle gelir ve odanıza önceden bırakılan deli gömleğinden hallice ameliyat gömleğini giymenizi rica eder.
her nedense yürüyerek gidebilecek dahi olsanız da sedyeye uzanmanız rica edilir ve 6 kat aşağıdaki ameliyathaneler nahiyesine tavanlar seyrettirilerek götürülürsünüz. bu arada hem kafa dağıtmak hem de zaten önceden takıntılı olduğunuz tavan sıvalarının yamukluğu ve sıvacıların estetik yoksunluğu konusunda bir kez daha anlamsızca düşünürsünüz.
sedye ameliyathanede biraz sonra sizi yatıracakları masanın paraleline park edilerek, kolayca o tarafa devrilebilmeniz için yüksekliği ayarlanır. kısa bir süre yalnız kalırsınız. gördüğünüz şeyler lanet olası yamuk tavanlar, çeşitli ve inatla beyaz lambalar, filmlerden aşina olduğunuz tıbbı cihazlar, tüpler, ekranlar, alet edevat dolapları vs. ve elbette tuhaf bir soğukluk, tanımsız bir koku.
akabinde içeriye bir takım insanlar girmeye başlar. bir kısmı orada yokmuşsunuzca bir şeylerle uğraşırken, yüzlerindeki maskeler ve kafalarındaki boneler nedeniyle asla eşkal tanımı yapamayacağınız bir kısmı da size doğru yönelir. bir hemşire sol kol ve elinize bir takım iğneler sokuşturmaya, kateter takmaya çabalarken, diğeri de aynı şeyleri sağ kolunuzda tatbik etmektedir.
tam "ne oluyor lan? neden kimse bir şey söylemiyor?" demek üzereyken arkanızdan yüzünüze doğru biri eğilir ve az sonra sizin fişinizi çekip tekrar takacak olan anestezistin gözleri tuhaf bir bakış açısıyla gözünüze değer. siz onun gözlerinde "güvenmek" denen nanenin izlerini ararken o muhabbete koyulur. iddia ettiği şey biraz sonra verecekleri ilacın elinizi biraz yakacağıdır. kendisine acı eşiğinizin yüksek olduğuna dair laf ebeliğine girişmek üzere daha özneyi yükleme bağlayamadan beyazlık bulanıklaşır, yamuk tavan sıvaları dümdüz olur. işte fişiniz çekilmiş, otomatik pilota bağlanmışsınızdır. sonrası nefis bir boşluktur.
aradan asla bilemeyeceğiniz ve yaşadığınızı iddia edemeyeceğiniz süre geçtikten sonra yine bir sedyede uyanmaya benzeyen ve kesinlikle uyanmak olmayan bir şekilde gözlerinizi açarsınız. hafif bir sersemlik hızla yok olurken, kesilip biçilen bölgeniz ağrısıyla size ne halt yemeye orada bulunduğunuzu hatırlatır. ve her şey kaldığı yerden tersine bir devinimle akar. aynı yamuk tavanlar, aynı paslanmaz çelik asansör, aynı görevli ve aynı oda. getirip yatağınıza yatırırlar, kolunuza bir serum takıp sıvışırlar.
olan olmuş, gidip gelmişsinizdir. şimdi hızla okuduklarınızı, anestezist olan bir arkadaşınızdan edindiğiniz olası tatsızlıkların yaşanıp yaşanmayacağını denetlersiniz.
sersemlik ve uyku hali? yok denecek kadar az.
saçmalama, küfür etme isteği? yok.
sigara tüketiminin fazlalığı nedeniyle öksürük krizleri? yok.
boğazda tahriş ve kötü his? yok denecek kadar az.
aradan bir kaç saat geçer ve genel anestezi deneyimi tüm etkileriyle tamamen sona erer. utanmasanız hastane odasında bir sigara tellendirmek bile geçer akıldan.
gömleğin giyildiği anla tek fark ameliyat yerinizdeki ağrınız ve maskesi nedeniyle asla tanıyamayacağınız sersem hemşirenin sırtınızda unuttuğu elektro metalinin acısıdır. ki bu saatler sonra keşfedilir, anestezi etkisi bittikten sonra ağız dolu bir küfür edilir.
ölmenin simülasyonudur.
kesinlikle lokal anesteziye tercih edilmesi gereken uyutmali uyusturma seklidir. zira bunye (ornegin) dize giren ve delip gecen matkabin faaliyetini hissetmemektedir. ya da doktorun "hemşire, neşter!" buyruğunu duymamaktadır. hastanın yegane vazifesi uyumaktır. uyaninca her sey bitmis oluyor ne de olsa.
nasıl bir ruh haliyle uyursan öyle uyanmana yol açan derin uyku hali, nedense ayılırken bir küfür etme ihtiyacı duyarsınız ki ayılma odasının yüzde ellisi ana avrat düz giderek uyanır.dahası böyle bi klor tadi, açlık, anne özlemi...
çok ilginç bir deneyim. elinize takilmis seruma "tamam; basliyorum." tarzi bir komuttan sonra siringadan gerekli ilaci vermeye baslarlar. genel anestezi alan bircok insan gibi ilk birkac saniye "hayir beni uyutamazsiniz" dersiniz, sonra siringa takili eliniz yavas, yavas karincalanmaya baslar. akabinde duyumsadiginiz sesin kalitesi giderek azalmaya baslar(böyle cızırtılı duymaya baslarsınız, belli bir süre sonra ses de azalmaya baslar). ve görüntü kalitesi.. o da giderek azalir, ve bu olurken etraf kararmaya başlar ve bilincinizin kalitesi* de giderek düşer, sonra farkinda olmadan uyursunuz.
[bu sırada ameliyatinizi yaparlar, hiçbir şey hissetmezsiniz.]
sonra ayılma faslı.. iste burasi biraz kötü. çünkü ayılırken, her sabah uyandiginiz gibi kendinize geleceginizi zannetmeyin. ameliyathanenin yeterince soguk ortami, anestezide kullanilan maddenin vücüdunuza etkisi, vs.. gibi etkenlerden ötürü boğazlarınız ağrıyor bir şekilde kalkarsınız bir kere. tabi tekrar "online" olan beyninizin, adaptasyon sürecinde yaşadığı kasılmaları atlamamak gerek. bir kere ilk birkaç saniye aşırı sarhoş bir haliniz oluyor, öyle doğru düzgün pek birsey algilayamiyorsunuz. yavas yavas kendinize geliyorsunuz(işte boğaz ağrısı burada hissedilebiliyor.). sonra ameliyatli yerinizin acı ve ağrısını hissetmeye başlıyorsunuz. tabi hala iğrenç bir şekilde sarhoşsunuz..
daha önce genel anestezi almis kisilerden duydugunuz "olm, 3 ay kendime gelemedim, cos30 nedir düşünmem gerekti" tarzı laflar yalan değildir. fakat bu kesin olacak diye birşey de yok.. şahsen bu tür birşey oldugunu önceden bildiğim için, ayıldıktan sonra bir-iki dakika icinde, ameliyat öncesi süreci kafamda kronolojik olarak canlandirabiliyor muyum, bazi basit matematik işlemlerini hizlica yapabiliyor muyum, hastaneye yatmadan önceki yaşantım hakkında yaptigim genel kültür yarismasinda basarili olabiliyor muyum, vs.. tarzı testleri yaptim; çok şükür bir değişiklik yoktu.
genel anestezi ayrıca bana çok önemli bir gerçeği de yaşatmış oldu: the matrix, total recall gibi filmlerden "yaşam" dediğimiz şeyin, tamamen beyinde yaşanan algılar bütünü olduğunu biliyordum. fakat bunun nasıl olduğunu deneysel olarak da görmek istiyordum. işte g.a. bu açıdan benim için çok önemli bir deneyimdi. serumdan gelen ilacın birkaç saniye içinde kolunuzdaki sinirler vasitasiyla beyninize etki etmesiyle, yaşam dediğiniz algılarınızı teker-teker ve yavaş-yavaş kalitesizleşmeye, azalmaya başladı. bir süre sonra tamamen "offline" oldunuz. sonra beyninizi tekrar uyardılar, bu sefer aradan sanki hiçbir süre geçmemiş gibi yaşantınıza ameliyat olmus bir sekilde algiladiginiz bedeninizle devam ediyordunuz.. çok ilginç..
simsiyah bir rüyanın içinde olmak gibi. tat yok, koku yok, his yok. her şey karanlığın içinde. yaşamınızda zihninizin nerede olduğunu bilmediğiniz birkaç saat kayıp.
çok tuhaf bir duygu. en güzeli de ayılma anı. herkes bi çeşit ayılıyormuş, öyle dediler. bense kendi ismimle, sayıklayarak uyanmıştım.
anestezi getirin bana!