Aşık Olduğu İçin Tavan Arasında 25 Yıl Kilitli Kalan Blanche Monnier'in Trajik Hikayesi

Blanche Monnier'in trajik hikayesi, insanlık tarihinin en acımasız olaylarından biri olarak hafızalara kazınmıştır.
Aşık Olduğu İçin Tavan Arasında 25 Yıl Kilitli Kalan Blanche Monnier'in Trajik Hikayesi

19. yüzyıl fransa'sında aristokrat bir ailede dünyaya gelen blanche, genç yaşında güzelliğiyle dikkat çeken bir sosyalistti. ancak, 1874 yılında aşık olduğu fakir bir avukat, hayatının dönüm noktası olacaktı...

annesi, bu ilişkiye şiddetle karşı çıktı ve kızını evin çatı katındaki karanlık bir odaya kilitlemeye karar verdi.

önceleri, madam monnier, blanche'ın yumuşayacağını ve annesinin kızı için sadece en iyisini istediğini göreceğini düşündü. ancak zaman geçtikçe, durum bir irade savaşına dönüştü.

iki kadın da geri adım atmayacaktı.

günler haftalara, haftalar aylara dönüştü ve farkına varmadan yıllar geçti. onun yokluğunu açıklamak için, madam monnier ve kardeşi marcel, arkadaşlarına ve akrabalarına blanche'ın ortadan kaybolduğunu söylediler.

dışarıdan bakıldığında perişan görünüyorlardı ve kızın kaybından dolayı yas tutuyorlardı. fakat zaman geçtikçe, yavaş yavaş, herkes hayatına devam etmeye başladı.

blanche unutulmuştu...

blanche, tam 25 yıl boyunca bu odada, dış dünya ile hiçbir bağlantısı olmadan yaşadı. o, annesinin yarattığı bir hapishanede çürürken, yıllar yavaş yavaş geçiyordu. annesi ve kardeşi onu yemek artıklarıyla besliyordu. blanche o küçücük odada, yiyecek kırıntılarıyla ve kendi pisliği içinde hayatta kalmaya çalışıyordu.

mayıs 1901'de paris başsavcısı şu ifadeleri içeren isimsiz bir mektup aldı.

“sayın başsavcı: sizi olağanüstü ciddi bir olaydan haberdar etmekten onur duyuyorum. madam monnier'in evinde kilitli kalmış, yarı aç ve son yirmi beş yıldır çürümüş bir çöplükte yaşayan bir bekardan bahsediyorum - tek kelimeyle, kendi pisliğinin içinde.”

paris yetkilileri bu kadar çirkin iddialara inanmak istemedi. sonuçta, madam monnier paris toplumundaki soylu sınıfların saygın bir üyesiydi.

buna rağmen polis konuyu araştırmaya karar verdi ancak, madam monnier'in evine geldiklerinde, içeri girmelerine izin verilmedi. görevliler kapıyı kırdı ve çatı katına çıktıklarında blanche'i çıplak, pislik içinde ve 25 kiloya düşmüş halde buldular.

"talihsiz kadın çürümüş bir saman şilte üzerinde tamamen çıplak yatıyordu. etrafında dışkı, et parçaları, sebzeler, balık ve çürümüş ekmekten oluşan bir tür kabuk oluşmuştu... ayrıca monnier'in yatağında böcekler gördük.

hava o kadar soluk alınamaz haldeydi ve odadan yayılan koku o kadar kötüydü ki, daha fazla kalıp soruşturmamıza devam etmemiz imkansızdı.”

polis, blanche'ı tavan arasındaki yatak odasında bulduktan kısa bir süre sonra bu fotoğrafı çekti:


durumdan sorumlu olanlar, tutuklandı ancak madam monnier cezasının 15. gününde hastalandı ve öldü.

kendisi de avukat olan marcel ise suçlamalara itiraz etti ve aklandı.

blanche monnier'e gelince...

ne yazık ki, blanche'ın en büyük fedakarlığı yaptığı avukat, 1885'te öldü. blanche bunu hiç öğrenemedi. artık 50 yaşındaydı, ciddi bir zihinsel travma geçirmişti, gençliğinden ve hayatının en güzel zamanlarından ailesi tarafından mahrum bırakılmıştı.

her şeyini kaybetmişti ve günlük hayatla baş edemiyordu. tavan arasında kendi pisliği içinde yaşadığı süre boyunca koprofili de dahil olmak üzere bazı rahatsız edici alışkanlıklar edinmişti.

blanche, hayatının geri kalanını bir akıl hastanesinde geçirdi ve 1913 yılında orada öldü.

bu olay dünya basınında büyük yankı uyandırdı.

blanche monnier'in yaşadıkları, yalnızca bir aşkın bedelini değil, aynı zamanda bir annenin acımasız kontrol tutkusunun ne kadar ileri gidebileceğini de gözler önüne seren, baskı ve izolasyon temalarıyla dolu bir trajedi olarak tarihimizdeki karanlık noktalardan birini temsil ediyor.

daha birkaç gün önce, hepimizin kanını donduran istanbul surlarında yaşanan vahşet, ailesi tarafından katledilen çocuklar, sinirlendirdi diye dövülen, ayrılmak istedi diye öldürülen kadınlar ve daha nice insan hakları ihlalleri, blanche'ın yaşadığı korkunç durumu yeniden hatırlatıyor...

ne yazık ki;

“tarih, bir laneti izleyen başka bir lanet olarak tarif edilmiştir.”

insanların özgürlük ve insan onuruna sahip olma hakkı, çağdaş dünyamızda hala, çok daha ciddi tehditlerle karşı karşıya...

kaynaklarlearningmindhistorycollectionthephotoalchemist
historyofyesterdaybuggedspace