Avatar: The Way of Water'da Kullanılan İnanılmaz Görsel Efekt Teknikleri

avatar the way of water, sinematografi açısından devrim yaratmış bir filmdir
çünkü şimdiye kadar görüntü yakalama teknolojisi sadece kızıl ötesiyle oyuncuların üzerlerindeki kırmızı noktaları okuyarak bu hareketleri bilgisayara aktarıyordu. ayrıca cameron ve ekibi klasik çekimlerde kızılötesinin suda emildiğini anlamışlar normalde hareket yakalama öyle yapılırmış. ekip bunun üzerine bayağı kafa yormuş ve bu yüzden ultraviyole ışığa geçmişler.
ve cameron oyuncuların su altında ki performanslarını yakalamak için böyle yeni bir film yapım teknolojisi geliştirmiştir. adamdaki vizyona bak. sinema tarihinde daha önce yapılmamış bir şey bu, adam filmlerine inanılmaz kafa yoruyor.
ayrıca filmin diğer yapımcısı olan landau bu süreçte suyun üstünde çalışan performans yakalama sisteminin su altında çalışmayacağını fark etmiş. film teknolojisi tabirine göre iki farklı cilt yaratmamız gerekiyormuş ama aynı zamanda birbirleriyle senkronize çalışmaları gerekiyormuş. çünkü yukarıdan atlayan birini yakalamaları ve onları aynı zaman zarfında aşağıdan yakalamaları ve tüm bunların su kabarcıkları olmadan birlikte çalışmasını sağlamaları gerekiyordu. sahneler gerçekten su altında çekilmiş. yani hem su altında hem su yüzeyinde çekilip bir biri üzerine fx ile kusursuz bindirilmiş görüntülerden oluşuyor.
öncelikle sahneleri gerçeğe yakın çekmek için cameron, ortağı yapımcı jon landau'nun yapım şirketinin bulunduğu kaliforniya'daki manhattan beach stüdyolarında muazzam boyutta 2 devasa tank inşa etti.
bu tanklar cameron'ın gerçek dünyadaki okyanus koşullarını taklit etmesine izin vermesi açısından oldukça büyüktü. 120 fit uzunluğunda, 60 fit genişliğinde ve 30 fit derinliğinde 250.000 galondan fazla su tutabilen diğerinden daha büyük olan tank aynı zamanda kıyıya vuran dalgaları yapabilen 10 knotluk güçte 2 adet gemi pervanesi de olan bir tanktı.

filmde performans yakalama teknolojisinin çalışması için suyun kristal berraklığında
olması gerekiyordu, yani tüplü dalış ekipmanı uygun bir çekim seçeneği değildi.
çekim sırasında suyun üzerinde çok fazla kabarcık olmaması gerekiyordu.
çünkü bu hava kabarcıklarının her biri, kımıldayan küçük bir ayna gibi ışınları yanıltıyor ve oyuncunun hareketlerini yakalayabilmek için oyuncunun vücudundaki tüm işaret noktalarını okumaya çalışan sistemde sorun çıkarıyor.
hava kabarcıkları olursa eğer sistem işaret noktası ile balon arasındaki farkı anlayamıyor, o yüzden tankta çalışan herkesin nefesini sahne bitene kadar uzun süre tutması gerekiyordu.
ışıkçılar nefesini tutuyor, kamera kullanan nefesini tutuyor, oyuncular nefeslerini tutuyordu.
ayrıca, sudakileri izlemek için güvenlik kameralarının yanı sıra tankların çevresine performans yakalama kameraları yerleştirildi. yukarıdan gelen ışık yansımasını kontrol etmek için, suyun yüzeyi küçük, beyaz yüzen toplarla kaplandı.

diğer tank ise eğitim tankıydı, bu tankta oyunculara uzman dalgıçlar tarafından aylarca nefes tutmanın ve nasıl dalış yapabileceklerinin eğitimi veriliyordu.

filmde kullanılan teknoloji yöntemi, birbirine kaynaşmış tamamen farklı iki yakalama yöntemiydi. su altında ayrı bir yakalama, su üstünde kuru yakalama dedikleri yöntemle, yani suya atlama sahnesinde dalıştan önce kuru yakalama, dalış yaptıktan sonra ise suyun altında ıslak yakalama yöntemiyle yapılmış yani 2 ayrı cilt (insan) var. bu iki cilt, aralarında yalnızca bir inçlik bir mesafe olacak şekilde birbirinin üzerine oturtulmak zorundaydı. bilgisayar bir ciltten ve diğer ciltten veri alıyor ve gerçek zamanlı olarak tüm bu bilgileri birleştiriyor ve sanal kamerada insanların gelip gittiğini, yukarı yüzdüğünü, iskeleye çıktığını veya dalıp su altında yüzdüğünü gösteriyor. birbirine kaynaşmış tamamen farklı iki yakalama yöntemi.
cameron bunun için: "açıktır ki, bunu yapacak yazılım üzerinde çalışmak epey zaman aldı ama sonuç inanılmazdı." demiş.
cameron belirli çekimleri oluşturmak için devrim niteliğinde bir sanal kamera kullandı. sanal kamera, sanki gerçek bir mekanda ya da bir hollywood sahnesinde çekim yapıyormuş gibi, bilgisayar tarafından oluşturulan dünyada sahneler çekmesine olanak sağlamış. bu sanal kamera aracılığıyla saldaña, worthington veya weaver'ı değil, pandora dünyasındaki bütün dev mavi karakterleri bile görebiliyordu.
cameron "suyun üstünde veya altında, olması gereken yerde herkesi görebiliyordum ve onlarla dalgıç adres sistemi üzerinden konuşabiliyordum... sanal kamerada gördüklerime göre gerçek zamanlı olarak hareket ediyorlardı." demiş konu hakkında.