Avrupa'nın Bir Kıtadan Çok Yunan Medeniyetiyle Başlayan Bir Kültür Olması
avrupa esasında bir kıta olarak adlandırılsa da, kıtadan daha ziyade bir "kültür" oluşumunu ifade eden bir olgudur. hatta bu kültürel olgunun tarihi yeni bir şey olmayıp antik devirlerden başlayan tarihin her döneminde siyaseti belirleyip mütemadiyen ateşli tartışmalara sebebiyet vermiştir.
öyle ki, günümüzde de bilhassa tarihçiler, coğrafyacılar ve siyaset bilimciler tarafından "avrupa" kavramında henüz ortak ve kesin bir yargıya varılamamıştır. osmanlı'dan başlayıp türkiye cumhuriyeti'nin genel anlamda siyasetini belirleyen (avrupalı devlet olmak gibi) ve hatta halka da nüfuz eden (avrupai yaşam tarzı) şu meşhur evropa nedir? nasıl ortaya çıkmıştır?
her şeyden evvel avrupa kültürünü doğuran yunanlılar günümüze kadar gelen bu olgunun temelini atan millettir. pek şaşırtıcı olmasa gerek. bu konuya döneceğimi belirterek işin mitolojik kısmını açıklamak istiyorum:
"m.ö. 7. yüzyılda yunanlı yazarlar tarafından akdeniz'in (mediterranean "dünyanın ortası" anlamına gelen denizdir ki, antik yunanlılar için gerçekten öyleydi) kendi taraflarında kalan kısmını, "asya"dan (ki yunanlılar buraya başlangıçta afrika'yı da katıyorlardı) ayırmak için kullanıldı. sözcüğü fenike kralı, akdeniz'in doğu ucunda güneybatı asya'dan alan (şimdi ki lübnan), agenor'un kızı europa efsanesinden türettiler. efsaneye göre, europa rüyasında kadın kılığına girmiş olan iki kıtanın kendisine sahip olmak için tartıştıklarını görür: asya onu doğurduğunu, bu nedenle onun sahibinin kendisi olduğunu söyler; ama henüz adı konulmamış olan diğer kıta, zeus'un europa'yı kendisine vermesi gerektiğini iddia eder. zeus, güzel europa'yı arkadaşlarıyla çiçek toplarken görünce ona aşık olur ve boğa şekline girip kaçırır. onu girit'e, bir yunan adasına götürür; europa burada zeus'a birçok erkek evlat doğurur ve zeus onun adını kıtaya verir."(merry e. wiesner-hanks)
bu efsane daha sonra herodotos tarafından daha da ılımlı hale getirilip olay truva savaşına bağlanmıştır.
bu işin mitolojik bölümü. zira dediğimiz ve mitolojiden de görüldüğü gibi bu kavram yunanlar tarafından ortaya atılmıştır. ortaya atılma amacı ise yunanların kendilerini "diğerlerinden" yani asyalılardan ayırmak ve soyutlamak içindi. günümüzde burnundan kıl aldırmayan millet olarak fransızları görürüz. o dönemin en kendini beğenmiş (haklı olarak) milleti yunanlılardı. zira literatürde "barbar" olarak geçen kelime esasen yunanca barbaroi kelimesinden türemiş olup "yunan olmayan" milletleri ihtiva etmekteydi. m.e. wiesner-hanks bu konu hakkında şöyle der:
"europa miti hem yunanistan'ın asya'ya borcunu, hem de asya'dan ayrılışını vurgulamaktadır (...) 'avrupa' insanlar tarafından kendilerini başkalarından ayırmak, 'biz' ile 'onlar' arasında bir sınır yaratmak için bilinçli olarak kullanılan terimdir."
coğrafi olarak da günümüzde de hala süren tartışma avrupa'nın sınırları mevzusudur. batı sınırı belli iken doğu tam bir muammadır. ve hala kesin bir şekilde çizilmemiştir. aynı zamanda avrupa'yı kıta olarak ele alanlar britanya ve iskandivya'nın avrupa'ya dahiliyetini hala tartışmaktadırlar.
avrupa'yı kesin ve net çizgilerle kıta olarak düşünmek tarihsel realite açısından da büyük sıkıntılar doğurmaktadır.
örnek vermek gerekirse
- uzun bir dönem topraklarının büyük bir kısmı asia'da olan ve başkenti "doğu"da olan doğu roma imparatorluğu ortaçağ'da "avrupa" tarihinin büyük bir kısmını kaplar. coğrafi olarak doğu roma'yı bu tarihten çıkarırsak dönem kıta avrupası tarihinde büyük bir boşluk oluşur.
- akabinde yeniçağ ve yakınçağ siyasi tarihinde "avrupalı" olmayan osmanlı imparatorluğu'nun tarihi "avrupa tarihi"nde anlatılmazsa dönemde yine büyük bir boşluk oluşur. dönem felsefesi kavranamaz. bilhassa bu dönemde osmanlı-habsburg ilişkileri başlı başına büyük bir yer ihtiva eder.
- daha sonraki dönemlerde yine "avrupalı" olmayan rus imparatorluğu'dan da (sovyet rusya da dahil) bahsedilmezse yine koskocaman bir boşluk oluşur.
en nihayetinde tarihçilerin büyük kısmı bu hataya düşmeyerek daha çok "avrasya" hatta son dönemlerde bu kapsamı genişleterek "afroavrasya" kıtası tarihi olarak ele alır kıta tarihini. ki doğru olan da budur. zira şu anki "avrupa", kültüründen siyasetine kadar her şeyiyle akdeniz havzasında doğmuş, gelişmiş, büyümüş ve olgunlaşmıştır.
mamafih; avrupa kültü esasında bir afroavrasya kültüdür ve akdeniz havzası esaslıdır.
yakın dönemlerden günümüze gelen "avrupa" söylemi ise daha çok akdeniz'in kuzey kısmındaki medeniyetlerin daha ileri seviyeye gelmesi ve hakim medeniyet olması aynı zamanda güney ve doğudaki toplulukların ise bu hıza ayak uyduramayıp takipçi medeniyetler haline gelmesi ile bağdaştırılabilir diye düşünmekteyim.
kısacası; avrupa bir kıtadan ziyade antik devirlerde yunanlıların öncüsü olduğu bir kültürdür diyebiliriz.