Bach'ın Anlaşılabilmesi İçin Kendisinin Ezbere Bilinmesi Gereken Adam: Heinrich Schütz
1585-1672 yılları arasında yaşamış alman besteci. bir kilometre taşıdır schütz müzikte. nedendir bilinmez adı fazla da zikredilmez bu güzel memlekette. sorsanız herkes dereyi bilir lakin dereyi geçebilmek için paçaları sıvamak gerektiğini unutur.
yolumuz johann sebastian bach'a elbette ki daha evvel düşmüştü lakin bach nedir ne değildir diye okurken, ben hâlâ kendisinin overlokçu olduğu kanısındayım, böyle bir isme rastladıydık. yol aslında otoban mübarek schütz deseniz, johann theile'ye el veriyor, theile dietrich buxtehude'ye. malum bach buxtehude için dünya yürüme rekorunu kırmıştır, üzerine fazla yorum yapmaya gerek yok.
kim peki schütz? bir hancının oğlu. ufak yaşlarda keşfedilmiş, üzerine titrenmiş. landgraf moritz von hessen kassel'in bir keşfi kendisi. collegium mauritianum'da georg otto tarafından yetiştirilmiş, terbiye edilmiş. ne zaman ki bizimkinin sesi kalınlaşmış, yine prens moritz tarafından kurulan marburg üniversitesi'nde hukuk okumaya başlamış. herkesin yolu bu branştan mı geçiyor diye sormadan edemeyeceğim ya kendime neyse devam edelim. prens moritz, böyle bir yeteneğin ziyan olacağından hareketle hemen çocuğun bonservisini alıp, italya'ya kiralamış.
malum bendeniz futbol da sevdiğimden olayı biraz yuvarlıyor olabilirim lakin hikâye bu. pişmeye venedik'e gönderilen genç schütz, italyanların yaşayan efsanesi giovanni gabrielli'nin dergâhına kabul edilmiş. gabrielli'nin vefatına kadar schütz'ün bir dünya yol kat ettiğini belirtelim. hayat berklee ve berklee sonrası diye ikiye ayrılır misalini kullanalım zira gabrielli'den sonra italyanlaşan bizimkisi, prensin sarayına geri dönerek özünü hatırlar. şaka maka bu seyahat italyan etkisinin alman müziğine girişi bağlamında da değerlendirilebilir ya neyse. dönüşü muhteşem olur schütz'ün. giderek yükselir. saksonya ile hessen kassel papaz olur uğrunda. zira herkes sarayında görmek istiyordur genç besteciyi. otuz yıl savaşlarının bu arada kopması da ilginç bir tesadüften ibarettir.
araya dafne'yi sıkıştırdıktan sonra tekrar italya'ya açılır. otuz yıl savaşları nedeniyle yaşadığı malî zorluklar, ikinci italya seferinin müsebbibi olmuştur. ilk seferin üstünden aşağı yukarı onbeş sene geçmiştir ancak italya'daki değişiklikler az buz değildir. hemen bir rehber bulur kendisine. rehberi de claudio monteverdi diyip gülümseyeyim. sadece bu isimler bile bir saatir lafı uzatan bu satırların yazarının meramını dile getiriyor ya neyse.
almanya'ya dönüşünden sonra, johann hermann schein'ın anısına bir motet yazar. efendim bu in memoriam talebi bizzat schein'ın kendisinden gelmiştir. ölüm döşeğindeki akranını kıramaz tabii bizimkisi. iki seneliğine danimarka'ya transfer olması ise tamamen duygusaldır. isveç'te martin düben ve andreas düben dalgası yaşanırken, danimarka kralı allah bilir komşuya nazire yapmaya çalışır. en nihayetinde araya hatırlı kişiler girer ve bizzat imparatorun ricası geri döndürür bizimkisini. tanınan bir imtiyazla eserlerinin izinsiz çoğaltılması yasaklanır.
1645 yılından itibaren mücadelesi bir alman prensi ile olur, malum onlardan çok var. bizimkisi altmışı devirdiğinden emekliye ayrılıp kendisine bir maaş bağlanmasını ve kapellmeisterlik görevlerine devam etmesini talep eder. lakin prens altın yumurtlayan tavuğunu bırakmak istemez. biraz uzatınca da, nedense buna ödenmesi gereken meblağlar da ödenmez. prensin vefatı bizimkinin emeklilik ikramiyesi olmuştur adeta. yetmişbir yaşında anca emekli olmuştur, eklemeden geçmeyelim. emekliliğinde ise, inanmazsınız, kendini bestelemeye verir. arada son bir öğrenci seçer. bu da theile'den başkası değildir. giderayak passionlara dadanır ve dresden'de kapatır gözlerini hayata.
alman müziğinin çiçek gibi açmasına neden olmuş ve iki italya seferi ile alman müziğinin rengini değiştirmiştir. upuzun yaşamı ile tarihin dönüşümüne şahitlik etmiş ve bunu da müziğine taşımıştır. son olarak da bir bach yazısında ifade edildiği gibi kendisine veda edelim.
bach'ı anlamak için schütz'ü ezbere bilmek gerekir...