Def Leppard - Hysteria Albümünün Tek Başına Filmlere Konu Olabilecek Hikayesi

İngiliz hard rock grubu Def Leppard'ın 3 Ağustos 1987'de Mercury Records tarafından satışa sunulan dördüncü stüdyo albümü, öyle kolay kolay üretilmedi. Buyrun ayrıntılara.
Def Leppard - Hysteria Albümünün Tek Başına Filmlere Konu Olabilecek Hikayesi

hysteria... def leppard’ın dördüncü stüdyo albümü, 3 ağustos 1987’de mercury records etiketiyle raflardaki yerini aldı. bir önceki albüm pyromania ile patlama yapan grup, bu kez çıtayı uzaya fırlatmaya niyetliydi ama işler planlandığı gibi gitmedi. albüm tam üç yılda tamamlandı; çünkü hayat, “rock yıldızı olmak istiyorum” diyenlerin kafasına bazen kaya gibi düşer. davulcu rick allen, 31 aralık 1984’te geçirdiği kazada sol kolunu kaybetti ama adam yılmadı, tek kolla davul çalmayı öğrendi. hani “rockstar dediğin sağlam durur” derler ya, allen onun canlı kanıtı.

albümün ismi de zaten bu olaylardan çıkıyor. hysteria, allen’ın yaşadıklarına ve ardından gelen medya curcunasına atıf. bu albüm aynı zamanda grubun prodüktör robert john “mutt” lange’le çalıştığı son iş ve gitarist steve clark’ın sağken yer aldığı son kayıt. clark 1991’de hayatını kaybetse de, ruhu 1992’de çıkan adrenalize albümünde de gezinmeye devam etti.

başta yalnızca sadık hayranların radarına girse de, hysteria kısa sürede dünya çapında bir fenomene dönüştü. hem billboard 200’ü hem de uk albums chart listelerinde tepeye oturarak, “ben buradayım” dedi. toplamda 20 milyondan fazla satıp, amerika’da 12 milyon barajını aşarak grubun en çok satan albümü unvanını kaptı. albümden çıkan yedi hit single, 80’ler rock sahnesinin dna’sına kazındı.

bonus bilgi: 62 dakika 32 saniyelik süresiyle, hala def leppard’ın en uzun stüdyo albümü.

"bitse de gitsek" dedirten albüm

def leppard, pyromania turnesini 1984 şubat’ında bitirir bitirmez dublin’e kapanıp yeni albümün temellerini atmaya başlıyor. ellerinde fostex 4-track kaset kaydediciler, kafalarında milyon dolarlık hitler; o sıralarda “animal”, “gods of war” ve “armageddon it” gibi şarkıların ilk taslakları çıkıyor ortaya. mutt lange de yardıma koşuyor ama bir noktada "ben bittim hacı" diyerek prodüktörlüğü pas geçiyor. grup da çareyi jim steinman’da buluyor.

11 ağustos 1984’te hollanda’daki wisseloord stüdyoları'nda kayıtlar başlıyor. steinman ve ses mühendisi neil dorfsman iş başında ama kısa sürede işler raydan çıkıyor. steinman “ham olsun, ruhu olsun” kafasında, grup ise “pop gibi parlasın, kusursuz olsun” derdinde. joe elliott durumu şöyle özetliyor: “o değişmek istemedi, biz taviz vermedik.” sonuç: ekim 1984’te steinman kovuluyor. dorfsman da dire straits’le çalışacağım diyerek çıkıyor projeden. üç ayda elde kalan: yedi şarkıda zar zor davul ve bas.

grup "tamam biz yaparız" diyerek mühendis nigel green’le yola devam ediyor ama steve clark’ın dediğine göre, işler salyangoz hızında ilerliyor. mutt lange’in yokluğunda herkes kafasına göre takılınca stüdyo dağınık ev ortamına dönüyor. derken 31 aralık 1984’te rick allen’ın corvette’i takla atıyor ve allen sol kolunu kaybediyor ama adam pes etmiyor, tek kolla davula geri dönüyor. elektronik pedal sistemiyle sol kol eksikliğini telafi ediyor. grup da “biz bu adamla yola devam ederiz” diyerek arkasında duruyor.

1985 yazında mutt lange sahalara geri dönüyor, bu kez paris’te vokal kayıtları için ama dinlediği kayıtları beğenmiyor, “bu pyromania 2 gibi olmuş” deyip her şeyi baştan aldırıyor. stüdyoda geçen ekstra 18 ay başlıyor. bu sürece lange’in geçirdiği trafik kazası (bacağından hafif yaralanıyor) ve joe elliott’ın 1986 sonlarında geçirdiği kabakulak da tuz biber ekiyor.

albüm yine parça parça kaydediliyor. önce gitarlar linndrum’la metronoma oturtuluyor, sonra diğer her şey milim milim üzerine inşa ediliyor. en sona davul ve bas ekleniyor.

son kayıtlar 1987 ocak ayında “armageddon it” ve apar topar yazılan “pour some sugar on me” için yapılıyor. lange üç ay daha mix’le uğraşıyor. şubat ayında b-side şarkılar (“tear it down”, “i wanna be your hero”, “ring of fire” vs.) da kaydediliyor ve nihayet tam bir "yılan hikayesi"nin ardından, hysteria 3 ağustos 1987’de dünyaya salınıyor. çıkış şarkısı ingiltere dahil birçok ülkede “animal”, amerika ve kanada’da ise “women” oluyor.

bu albüm yapılırken grup dağılıp toplanıyor, kaza geçiriyor, hastalanıyor ama sonunda ortaya çıkan şey 80’lerin en büyük rock efsanelerinden biri oluyor. “bir albüm nasıl yapılmaz?” dersi gibi ama sonuç: altın.

Def Leppard

thriller gibi ama jean ceketli

mutt lange bu albüme girerken kafayı koymuş: “michael jackson’ın thriller’ı nasıl her şarkısıyla hit olduysa, biz de hard rock dünyasında aynısını yapacağız.” amaç net: her parça tek başına single olabilecek güçte olacak. tabii bu vizyon, pyromania’nın metal mirasını devam ettirmesini bekleyen fanlar için biraz hayal kırıklığı. özellikle “love bites” gibi neredeyse country ballad’ı kıvamında yazılmış şarkılar bu tepkileri körüklüyor. bu şarkı zaten lange’in cebinden neredeyse hazır çıkıyor.

pyromania’da hala ilk iki albümden gelen klasik heavy metal dokunuşları vardı ama hysteria’da bunlar komple silinip atılıyor. yerine 80’lerin en ileri prodüksiyon teknolojisi geliyor. “rocket”, “love bites”, “excitable” ve “gods of war” gibi şarkılarda bu net duyuluyor. grup yine stüdyoya girip “beraber çalalım abi” demiyor; herkes ayrı ayrı kayıt alıyor. vokal harmonileri lange’in sihirli dokunuşlarıyla katlanıyor, vokaller pitch’leniyor, her şey jilet gibi. gitarlar artık “riff gömelim” mantığında değil, melodik yapı ön planda.

bu albümde boston grubunun gitaristi tom scholz’un geliştirdiği rockman amfisi kullanılıyor. mühendis mike shipley bu aleti şöyle tanımlıyor: “boktan bir kutu, iğrenç bir sesi var, zerre yüreği yoktu.” ama başka amfiler fazla “crunchy” kalıyor, yani üst üste gitar katmanları inşa etmek için uygun değil. lange’e göre o ses ticari değil, dolayısıyla rockman mecburen kullanılıyor.

davul konusu da apayrı bir dünya. tüm davul sesleri lange ve ekibi tarafından sample’lanıp fairlight cmi üzerinden çalınıyor. 1999’da mix dergisine konuşan shipley, pyromania’da da aynı yöntemi kullandıklarını söylüyor. 8-bit’lik teknolojiyle, “davula ton gelsin” diye kayıtları yarı hızda almak zorunda kaldıklarını anlatıyor. şarkı yapıları sürekli değiştiği için davul kayıtları en sona bırakılıyor. teknik arızalar da cabası. yani kısaca: bu davullar kolay çıkmadı.

ve gelelim bombaya: “pour some sugar on me” albümde yazılan en son şarkı ama iki haftada şıp diye bitiyor. buna karşılık “animal” tam üç senede zor bela tamamlanıyor ama billboard hot 100’de anca 19 numaraya kadar çıkabiliyor.

saç spreyinin en rafine hali

hysteria çıktığında eleştirmenler genel olarak albüme “iyi olmuş bu ya” dedi ama bazıları da “bu ne lan, robot gibi olmuş” tepkisi verdi. özellikle rick allen’ın elektronik davul setiyle kayıtlara girmesi ve lange’in obsesif prodüksiyonu, albümü fazla steril, fazla dijital bulanlar tarafından “mekanik pop metal” diye eleştirildi ama allmusic’ten steve huey olaya başka bakıyor: 5 yıldızı yapıştırıyor ve “pyromania’da başlattıkları o cilalı sound, hysteria’da artık bir takıntıya dönüşmüş ama sonuç kusursuz” diyor. huey’e göre bu albüm artık heavy metal değil, tam anlamıyla “pop metal” ve hatta öyle bir noktaya koyuyor ki, “muhtemelen gelmiş geçmiş en iyi pop-metal albümü bu” diyerek noktayı koyuyor.

2005’te rock hard dergisi, hysteria’yı en iyi 500 rock & metal albümü listesine 464 numaradan sokuyor. ilginçtir, rolling stone da aynı sırayı veriyor ama yetinmiyor: albümü tüm zamanların en iyi 50 hair metal albümü listesinde zirveye koyuyor. hatta bir adım ileri gidip “her country fanının mutlaka sahip olması gereken 50 rock albümü” listesine bile ekliyor. evet, country dinleyene bile öneriyorlar.

loudwire, hysteria’yı en iyi 30 hair metal albümü arasında ikinci sıraya koyuyor. 1001 albums you must hear before you die kitabına da giriyor zaten. l.a. weekly ve consequence of sound ikilisi, bu albümü en iyi 10 hair metal albümü listelerinde sekizinci sıraya yerleştiriyor. metal rules ekibi de boş durmuyor, en iyi 50 glam metal albümü listelerinde 30 numaraya koyuyorlar. son olarak the ringer’dan gelen övgü ise tam kapak: “şu zamana kadar yapılmış en iyi hair metal albümü”.

gitarist vivian campbell: “o dönem grupta değildim, o yüzden objektif konuşabilirim - hysteria gerçekten gelmiş geçmiş en büyük albümlerden biri.”


milyon dolarlık pop metal destanı

david simone’a göre (o zamanlar phonogram records'un başındaki adam), hysteria ingiltere'de yapılmış en pahalı albüm olabilir. phil collen’ın dediğine göre bu albümün zarar etmemesi için en az 5 milyon satması gerekiyordu. düşünsene, adamlar “biz bu albümü batırırsak ev kredisi değil, ülke kredisi ödeyemeyiz” modundalar.

neyse ki işler kötü gitmedi. ingiltere'de ilk haftasında bir numara oldu zaten. avrupa da albüme “gel gel” dedi ama amerika'da işler ilk başta biraz yavaştı. arayı pyromania’dan sonra fazla açınca momentum kaymıştı. ilk single “animal” yerine “women” seçildi çünkü menajer burnstein dedi ki: “abi önce rockçı kitleye geri ulaşalım, sonra listelere oynarız.” strateji tuttu sayılır; "women" rock listelerinde top 10’a girdi ama hot 100’de anca 80 numarayı görebildi fakat dördüncü single olan “pour some sugar on me” geldi ve ortalığı toz etti. albüm, çıkışından neredeyse bir yıl sonra billboard 200’de zirveye çıktı. hem de üç kez, toplamda 6 hafta boyunca. toplamda 7 single çıktı abd’de; “love bites” zirveye oturdu, diğer üçü de ilk 10’a girdi. ingiltere’de de benzer bir başarı geldi. 8 ekim 1988 tarihli billboard’da hem single (love bites) hem albüm (hysteria) listesinde def leppard bir numaradaydı.

albüm öyle patladı ki, dünya çapında 20 milyon sattı. abd’de 12x platin oldu, hala tarihin en çok satan 51. albümü. top 40’ta 96 hafta kaldı, bu da 80’lerin rekoru - sadece bruce springsteen’in born in the u.s.a. albümüyle eşit.

joe elliott 2008’de kerrang!’e verdiği röportajda bu başarıyı şöyle özetliyor: “ilk albüm umut vericiydi, ikinci gideceğimiz yönü gösterdi, üçüncü amerika’da tuttu ama hysteria’da her şey yerine oturdu. evet, rick’in kazası bir sempati dalgası yaratmış olabilir ama bence şarkılar olmasa hiçbir şey yürümezdi. bu albüm için harbiden köle gibi çalıştık.”

2006’da bir de 2 cd’lik deluxe edition geldi. b-side’lar, bonus parçalar, erken dönem kayıtlar derken koleksiyonculara bayram ettirdiler. “tear it down”, “i wanna be your hero”, “ring of fire”, “ride into the sun” gibi parçalar orijinal halleriyle bu versiyonda yer aldı.

hatta shelf'lenen bazı parçalar da vardı. mesela “tonight”, 1988’de hysteria turnesi sırasında kaydedildi ama sonra rafa kalktı. sonra adrenalize albümünde yeniden kaydedildi. o orijinal demo versiyon sonradan deluxe setlerde falan ortaya çıktı.

bir de grubun mizah damarını gösteren şey: “release me” cover'ı. engelbert humperdinck’in klasikleşmiş şarkısını stumpus maximus and the good ol’ boys adıyla, yani aslında roadie malvin mortimer vokalde ve grup elemanları back vokalde, parodi niyetine kaydettiler. efsane b-side.

2013’te vegas’ta 3 haftalık sahne serisi yaptılar, orada albümü baştan sona canlı çaldılar. o konserin kaydı da viva! hysteria adıyla çıktı. 2020’de ise bu sefer londra o2 arena konseri hysteria live at the o2 adıyla yayınlandı. isteyene dvd, blu-ray, ses dosyası ne ararsan var.

albüm kitapçığında şöyle bir özür var: “bu kadar beklettiğimiz için üzgünüz, bir daha bu kadar bekletmeyeceğiz.” ama sonra, steve clark hayatını kaybedince adrenalize tam 5 yıl sonra gelebildi.