Barış Manço Klasiği Alla Beni Pulla Beni'nin İntrosundaki Özenle Hazırlanmış Şeyler

Sadece Barış Manço diskografisi içinde değil, bütün Türk popüler müzik tarihi içindeki en iyi intro olabilir Alla Beni Pulla Beni'nin giriş kısmı. İnceliyoruz.

Şarkıyı önden verelim

alla beni pulla beni, incelikle işlenmiş bir introya sahiptir

bol bol delay ve echo kullanılmış, şarkının ritmine iyice yedirilmiş, canlı bir şekilde çalan davul ve bas tam ritminde ve tonunda çalmıştır. gelin beraber girişteki elementleri inceleyelim.

ilk duyulan bas gitar, orta sağdan geliyor, dı,rıt diye iki nota vuruyor, bas gitarı çalan isim kurtalan ekspres'ten çalan ahmet güvenç.

hemen ardından bir trampet ingilizce ismi ile snare sesi, reverb'e sahip ve tam bas gitarın bittiği anda üçüncü notası gibi bitişini yapıyor, zamanlama harika. baterinin başındaki isim ise caner bora.

sonra bir part karşılıklı olarak bas gitar ve davul ikilisi çalınıyor, bas gitar girizgahı yapıyor, davul ise kapanışı, ritm duygusu hemen burada ateşleniyor. ve bas gitarın ufak bir melodisiyle ilk part kapanıyor ve zillerin gireceği ikinci part başlıyor.

üçüncü partta ise bu sefer sağ taraftan duyulan klavye diğer bir genel ismiyle synthesizer duyulmaya başlıyor, temel akorları basıyor, düz alçalan bir yürüyüşe sahip akorlar, genelde ağıtlarda kullanılan, üzgün ve karanlık bir yürüyüş bu.

klavyede echo var, yani yankı efekti, her bir akor basıldıktan sonra üç kez daha arkasından notalar tekrar ediyor. yani her bir akoru zaman olarak 1/4'e bölüyor diyebiliriz. bu efektler ritme tam oturtulmuş, tabiki de bunun arkasında bir mühendis olan klavyeci nejat tekdal var.

sağdan aynı zamanda bir gitar sesi ekleniyor, tek bir notata hızlı bir şekilde ardı arkasına basıyor, her bir akoru bu sefer 1/8'e bölüyor. gitarda ise kendisi ile özdeşleşen gibson les paul deluxe modeliyle bahadır akkuzu.

ve şarkının ana melodisinin girdiği part başlıyor, soldan çok güçlü bir şekilde klavye melodisi, onun altında funk ritmi ile çalınan bir gitar ekleniyor. burada sol tarafta kalıp nasıl da klavyenin tonunun yavaştan değiştiğini ve en sonra en yukarıda kalan notalara doğru aktığına çok dikkat edin. çünkü ikinci defa melodi tekrar ettiğinde üst oktavdan yani aynı notalarla ince sesten bir klavye daha giriyor, neredeyse sağdan gelen gitarla yakın notalardan, işin ilginçliği burada başlıyor, baştan beri duyduğumuz seslere alıştığımız için yeni sesleri daha iyi ayırt ediyoruz bu da yeni eklenen ince klavye sesinin giderek baskınlaşmasına sebep olmuş.

aynı partisyonda sağ tarafta arkadan duyulan, organa veya üflemeli çalgıya benzer bir klavye de melodiyi çalmakta. işin güzelliği şu noktada bütün bu sesler delay'ler ve echolar ile desteklenmiş, bir bir ritmsel olarak üstüste oturtulmuş, tüm bunların analog dönemde yapıldığı göz önüne alınırsa çok zor bir işin başarılmış olduğu anlaşılıyor. son akor vuruşunda ise tüm bu yankılı efektler net bir şekilde duyulabilmekte ve sanki biz bunu başardık diyerekten sözlere girmekte...

bence bu intro bırakın türk pop müziğini, dünya pop müzik tarihinin en iyi introlarından biridir bence. barış manço müziğinin saykodelik olarak anılmasında bu türden bir müzikal derinlik önemli yer tutuyor.