Bilimden Felsefeye Birçok Alana Binlerce Sözcük Kazandırmış Zarif ve Derin Bir Dil: Yunanca
yunanca, komşumuz yunanistan ve türkiye'nin tanımadığı kıbrıs rum kesimi dışında diaspora da sayıldığında yaklaşık 15 milyon kişinin anadili olduğu tahmin edilen hint-avrupa dilidir. yunan alfabesiyle yazılır. yer yer rumca adıyla da anılır.
antik yunancayla modern yunanca aynı harflerle yazılmaları dışında çok büyük farklılıklar gösterir. dilbilimci olmayan sıradan bir yunanlının antik yunanca'yı eksiksiz anlaması olanaksızdır. sokrates ikilemi olan "tek bildiğim hiçbir şey bilmediğim" sözcüğü antik yunanca'da "en oida oti, ouden oida" şeklinde söylenirken atina sokaklarında bu söylemi hiç duymamış birini çevirip cümlenin ingilizcesini söyleyerek bana bunun yunancasını söylesene deseniz büyük olasılıkla "ena pragma pou ksero einai oti den ksero tipota" gibi bir cümle kuracaktır.
yunanca felsefe dışında ingilizceye, türkçeye, tıp literatürüne ve genel anlamda bilime binlerce sözcük kazandırmış derin ve zarif bir dildir. bu bağlamda antik ve/veya modern yunancayı iyi derecede bilen biri mesleği dışında sıradan bir insanın bilmeyeceği çok sayıda bilimsel terimi anlayabilir. ego, taksi, glikoz gibi saymakla saatler geçirilebilecek sayısız örnek vardır. ancak octopus sözcüğü sanıldığı gibi ingilizceye yunancadan geçmemiştir, latinceden doğrudan geçmiştir. türkçedeki ahtapot sözcüğüyse modern yunancadaki htapodi sözcüğünden uyarlanmıştır. yunancanın türkçeye verdiği ve türkçeden aldığı sözcükleri derinliğiyle irdelemek başlı başına hakkında kitap yazılabilecek bir konudur. en ilginç örnekleri arasında türkçe'deki anahtar ve kilit sözcükleri ve efendi sözcüğünün babası olan "authentes" sayılabilir. kefal balığının adı da yunanca baş anlamındaki sözcükten gelmiştir. (mavrokefalidis = karabaş)
kıbrıs ve yunanistan'da konuşulan diller biraz farklılık gösterse de temelinde aynıdır, ancak kıbrıs rumcasında küfürler başta olmak üzere daha çok türkçe sözcük görülür. örneğin kıbrıs rumları pezevengi sözcüğünü sıklıkla kullanırken selanikli ya da atinalı biri bunu duymamış bile olabilir, pezevenk anlamında davatzi sözcüğünü kullanır. türkçe'deki puşt sözcüğü de yunanca "pousti" sözcüğünden geçmiştir ve yunanlıların en çok kullandığı küfürlerden biridir. açık ara en çok kullanılan sövgü sözcüğü olan malakas (vokatifi malaka) sözcüğüyle birlikte kullanıldığında "amk ibnesi" gibi bir anlama gelir. örneğin "ante gamisou re pousti malaka", yani "git kendini becer amk ibnesi". böyle ayıp şeylerin yanı sıra yunancada türkçeden alışık olduğumuz çok sayıda atasözü de bulunur.
örneğin:
"kylise o tentzeris kai vrike to kapaki" (tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş)
"o poios exase tin tixi tou gia na tin vroume emeis" (servetini kim kaybetmiş de biz bulalım)
yunancanın en manyakça yanlarından biri soru işareti yerine noktalı virgül kullanılmasıdır.
bunu gören türkler yunan arkadaşlarına genelde şaşkınlıkla "giati re malaka?" (niye lan göt?) şeklinde bir soru yöneltip karşılığında bizim eşeğin cinsel organıyla ilgili meşhur yanıtımıza benzer bir yanıt almaktadırlar.
bu arada "re" sözcüğü yunanca'da çok sık kullanılan bir hitap sözüdür, trakya'da ve eski yugoslavya'nın sırbistan başta olmak üzere çoğunda kullanılan "bre" sözüyle aynı biçimde kullanılır. bizdeki haydi ve sırpça'daki ajde sözcüğü de yunanca'da bulunur: "ante" ("ade" diye okunur). örneğin "ante re glykia mou" (haydi be tatlım)
hitap demişken, yunanca bir slav dili olmamasına karşın slav dillerinde görmeye alışık olduğumuz vokatif yapısını kullanır. bu kişiye doğrudan hitap ederken ismin çekime uğrayarak değişir bir hâl almasıdır. örneğin emekli basketbolcu lazaros papadopoulous'un hakkında bir şey söylerken adını farklı, tam dedikodusunu yaparken sokakta kendisini görürseniz farklı biçimde söylersiniz. kendisine hitap ederken lazaros ya da padapopoulos değil de "lazare!" ya da "papadopoule!" denir. örneğin yunanca tanrı "theos" olmasına karşın bir yunanlının "aman tanrım!" tepkisi "thee mou!" biçiminde olur, çünkü tanrıya hitap ediyor gibidir.
yunanca diminütiflerin çok yaygın kullanıldığı dillerden biridir. sözcüğe veya isme göre değişmekle birlikte sözcüğe -ouli ya da -aki gibi ekler getirilerek yapılır.
örneğin:
koritsi - koritsaki (küçük/şirin kız)
gata - gataki (kedicik)
katerina - katerinaki mou (katerinacığım - bu addaki kişilerin kimliğinde genelde "ekatherini" yazar)
panos - panouli mou (panosçuğum - burada da panos'un panayiotis'in kısaltması olduğunu da belirtmekte yarar var)
yunanca'da bir ifadeyi olumsuz yapmak için önüne "den" eklenir.
ego eimai tourkos - ben türküm
ego den eimai tourkos - ben türk değilim
yunanca'da bir cümleyi soru yapmak içinse cümlenin yapısı değiştirilmez, yalnızca sonuna soru işareti, yani noktalı virgül eklenir ve söylenirken vurgusu değişir.
den eisai ellinas = yunan değilsin
den eisai ellinas; = yunan değil misin?
hint-avrupa dillerinin en can sıkan özelliklerinden olan cinsiyet ve artikel yunanca'da da bulunur. aynı almanca gibi tüm isimler eril, dişil ve cinsiyetsiz olarak üçe ayrılır. yunanca, artikel karşıtı dilbilimciler tarafından sıklıkla cinsiyet belirteci artikellerin ne kadar gereksiz olduğunu göstermek için iyi bir örnek olarak kullanılır. çünkü yunanca'da kız anlamına gelen koritsi sözcüğü to artikelini alır ve bu cinsiyetsiz artikeldir. yunanca'ya göre bir kız cinsiyetsiz bir varlıkken, hayat (i zoi) dişidir. erkek artikeliyse "o" şeklindedir. örneğin "o vasilias" (kral).
yunan alfabesi kiril alfabesine biraz benzese de daha karışıktır, çünkü yunanca'nın fonetiği biraz ağdalıdır. beta harfi genellikle daha ziyade v gibi okunurken b sesini mp harf öbeği verir. kelimenin ortasındaysa salt b'den çok mb sesi verir. nt öbeği nd ya da kelime başındaysa yalnızca d, delta harfiyse daha ziyade ingilizce'deki yumuşak th sesine benzer (there sözcüğündeki gibi) bir ses verir. ou öbeği u, ei ve oi öbekleri i, ai öbeğiyse e sesi verir. x harfi h sesi verirken ks diye başka bir harf vardır. g sesi biraz bizim yumuşak g'ye benzer. ayrıca türkçe'de olmayan th gibi sesler veren harfleri vardır.
bu seslere şöyle örnekler verilebilir.
ego den eimai ellinas (eğo then ime elinazs - burada th sesi normal d ile "there" derkenki th sesi arasında bir şey gibi)
thee mou (thee muğ - burada th "think" derkenki gibi)
oikonomou (ikonomu)
printezis (prindezis)
diamantidis (diamandidis)
yeri gelmişken söyleyelim, yunanca'da bizde olmayan bazı sesler olduğu gibi bizde olan bazı sesler de yoktur. ş ve ç sesleri yunanca'da bulunmaz, bu yüzden yunanlılar genellikle yabancı dillerde bu sesleri düzgün telâffuz edemezler, yerlerine s, ts, tz gibi sesler koyarlar.
yunanca'daki en güzel sözcüklerden biri gül anlamına gelen "triantafillo" sözcüğüdür. aslında parçalara ayırırsak "otuz yaprak/katman" anlamına gelir. (konuyla doğrudan ilgisi yok, ama buraya kadar okuyan herkesin benim gibi dil sapığı olduğunu tahmin ederek değinmek istiyorum, "fillo" kısmı yaprak/katman demek, fransızcası da "feuille" ve föy diye okunuyor. milföy hamurunu da bilirsiniz herhalde... bu bağlamda milföy = bin kat)
bu sefer tam bir atasözüyle bitirmiyorum, ama bu da onun gibi bir şey: "i zoi einai oraia, alla ta exei me allon", yani "hayat güzel ama başkasıyla birlikte".