Bir Çocuğun Masum Dünyasından Herkese Ders Olacak Tatlı Bir Hikaye

Ne kadar zor durumda olsa bile açgözlülükten uzak tavrıyla sizi hem hüzünledirecek hem gülümsetecek bir çocuğun hikayesi. Sözlük yazarı "sessiz sakin suskun adam", başından geçen bir hikayeyi anlatmış.
Bir Çocuğun Masum Dünyasından Herkese Ders Olacak Tatlı Bir Hikaye
iStock.com


aylardan bahar.

aynı binada oturduğumuz ilkokul 4. sınıfa giden yasin adlı küçük çocuğu merdivenlere oturmuş içli içli ağlarken görüyorum. noldu yasin diyorum. babam geziye gitmeme izin vermiyo nejmi abi diyor. 

susmuyor. içini çeke çeke ağlıyor.

neden diye sorduğumda, babasının 10 lira vermediğini, hem havanın çok sıcak olduğunu falan anlatıyor. tüm sınıf gidecek nejmi abi diyor. bi ben gitmicem ya diyor.

susmuyor çocuk. sümüğünü çeke çeke ağlıyor.

babasının işsiz olduğunu ve durumlarının kötü olduğunu biliyorum. asla oğlunu kırmak istemeyeceğini ama elinden de bir şey gelmediğini çok ama çok iyi biliyorum.

kafaya taktığın şeye bak yasin diyorum. baban çok haklı, bu havada piknik miknik çekilmez, adam mayışır len oralarda. ben olsam 18 kiloluk yağ tenekesini alır sokakta davul çalıp cemile teyze'yi deli ederim diyorum. bence bu daha eğlenceli len diyorum.

susmuyor yine. hem gülüyor, hem ağlıyor.

eğer kafanız çakırsa duygular haddinden fazla yaşanır. ağlamak ve gülmek çok daha kolay olur. oturuyorum ben de hisli hisli yanına. kafasını okşayıp çocukluğumu anlatıyorum. mutlu olup rahatlayacağı olaylardan bahsediyorum. 

çocuk işte, ne yapsan olmuyor, hıçkıra hıçkıra ağlıyor.

o an para çıkarıp vermeyi düşünüyorum fakat babası duyarsa gururun kırılacağını bildiğimden hemen vazgeçiyorum. son kez kafasını okşayıp kalkıyorum yanından. erkek adam ağlamaz yasin diyorum. bu mahalle ileride senden sorulacak len diyorum. bana bakıyor,

susmuyor yine, içini çeke çeke ağlıyor.


hayata bir kez daha sövüp açıyorum demir kapıyı. merdivenleri çıkıp giriyorum eve ve dua ediyorum yasin'e "ne olur ufaklık sen de demir kapıyı aç" diye...

dakikalar sonra kapım çalıyor. uzun uzun zil, tak tak kapı sesi. kim lan bu? bina mı yanıyor diyorum. heyecanla kapıya koşup açıyorum... yasin. yasin bu.

yasin tam karşımda...

o an, o çocuğun resmi yapılsa milyon dolarlar az gelir, fotosu çekilse asrın fotosu olur. hayatımda görmediğim yüz hattı ve görmediğim ifade biçimiyle bana bakıyor. mona lisa halt etmiş. yüzünde 3 değil, onlarca duygu var. sevinç, hüzün, şaşkınlık, yorgunluk, gurur, umut, öfke, neşe... akla ne gelirse...

"abi merdivende para buldum, bu senin mi?" diyor. o küçük elleriyle 20 lirayı uzatıyor.

şükürler olsun uzun zamandan sonra ilk defa bi boku başardığım için, ilk kez bir işimin rast gittiği için hem seviniyor, hem de yasin'in bu onurlu davranışı için içten içe duygulanıyorum... bir de yalan günah derler, gönül rahatlığıyla söylüyorum;

- hayır yakışıklı benim değil,
+ ama nermin teyzeler evde yok ki, kesin senden düştü bu.

okşuyorum kafasını "o para benim olsa 1 dakka bile elinde tutmazdım yasin, hem benim senden daha çok ihtiyacım var" diyorum. elini indirmiyor aşağı. al o zaman abi diyor, zaten buldum ben bunu diyor.

baktıkça gurur duyuyorum çocuğa, baktıkça helal diyorum o işsiz babaya ve okşuyorum tekrar saçını. para bulanındır ufaklık deyip kapıyorum kapıyı. yüzü gülüyor çocuğun. patır patır iniyor merdivenleri.

ben ise gidiyorum odaya, oturuyorum tekli koltuğa. açıyorum o zıkkımı. her fırtta tekrar sövüyorum hayata, her yudum da yasinler geliyor aklıma...

susuyorum...

konuşmuyorum ama sessiz sessiz ağlıyorum bu kahpe hayata.

konuşmuyorum asla!