Bir Defa Gelinen Hayatta Sabah 8 Akşam 5 Çalışmak

Pazartesi sendromu yerine bir sahil kasabasında dalga sesleriyle uyanabilirdiniz. Akşam trafiği yerine sakin ve küçük bir kasabada sağlıklı bir yemek yiyebilirdiniz. Hatta çok güzel bir partide hafta içi sabahlara kadar eğleniyor olabilirdiniz. Bunun yerine sabah 8-akşam 5 çalışıyoruz. Sözlük yazarları da bu acı gerçeği deşmiş.
Bir Defa Gelinen Hayatta Sabah 8 Akşam 5 Çalışmak
iStock.com


bir de ebedi hayata inanmıyorsan anlamsızlığı iyice ayyuka çıkan saçmalık.

zaman zaman gelen ani bunalım nedenlerinden sadece bir tanesi. ölecez lan? ölecez anlıyor musunuz? çok zengin olsak, harika mobilyalarımız olsa, çok saygıdeğer bir statü edinsek nedir yani? mezara mı götürecez klişesine bağlıyorum bak o kadar çaresizim.

en çok boş vakti olan işe koşunuz, en çok para verene değil.

insanların size en çok gülümsediği semtte yaşayınız, en asortik olanında değil.

yemeklerini en sevdiğiniz restorana gidiniz, en pahalıya değil.

en rahat ettiğiniz kıyafetleri giyiniz, en zengin gösterenleri değil.

yanında en çok rahat ettiğinize, en çok sevdiğinize gidiniz, mecbur olduğunuza değil.

içinizden geleni yapınız, toplumun istediklerini değil.

ölecez lan?!

düşündükçe insanı sinir eder.

26 yaşındayım. 7 yıldır aralıksız çalışıyorum. kazandığım parayı harcayacak zamanım yok. kazandığım tek şey 4a dökümünde yer alan gün sayısı. buna kazanmak denirse. peki kaybettiğim zaman ? bunu nasıl telafi edeceğim. 60 yaşında beli bükülmüş bir emekli olarak ; işte şimdi çalışmamın karşılığını alacağım. gelsin dünya turları, yatlar,katlar mı diyeceğim, yoksa gelinim çalışırken evde torun mu bakacağım bilemiyorum altan ben bu hayatı kimin için yaşıyorum bilemiyorum.


(bkz: yaşama amacını sorgulatan detaylar)

her şey şu kısa animasyonda çok da güzel özetlenmiş aslında.


hangimizin hayatı farklı ki?!

insanlık suçudur. sömürüdür. bu yoğunlukta bir işte çalışmamama rağmen, haftanın beş altı günü bu çileye maruz kalan insanların varlığı dahi beni mutsuz ediyor. şımarıklık olarak algılanmasın. arada bir sabah erken kalktığım oluyor ve uykulu gözleri, sessiz, mutsuz ve öfkeli insanları gördükçe gerçekten üzülüyorum. neden abi? o kadar anlamsız ki... insanın hayatını sürdürebileceğinin kat kat üzerinde bir eforla çalışması, hele ki bunu diğer ayı zor getirebileceği bir para için yapıyor olması çok saçma. bu dahil neredeyse her şeyi diğer insanlar yapıyor diye yapıyoruz ve bunu kimse umursamıyor. neden daha lüks daha iyi bir hayat sürmek bu kadar önemli? neden bu tutkunun esiri oluyoruz?


bu durumu o kadar da dert etmiyorum, diyen insanlar büyük bir öğrenilmiş çaresizlik içinde. boşlukta kafayı yememek için çalışan tonla insan var bu ülkede ve çalışmadıkları zaman yapacak bir şeyleri olmadığını düşünüyorlar. oysa o boş vakitlerini öyle iyi değerlendiren insanlar var ki bloglara, instagrama falan bakınca isyan ediyor insan. adamlar yaşıyor. tadını çıkarıyor. ev için araba için götünü yırtmıyor.

bir şeyler değişmeli. en azından şu hafta tatili üç güne çıkarılmalı. kimse rızası dışında erken kalkmaya zorlanmamalı iş için. mesai mesela en erken saat 10'da başlamalı. maksimum 6 saat çalışılmalı. belki vardiya sistemi. ne olursa olsun birkaç saat boşluğu olunca çocuk gibi sevinmemeli artık insanlar. bir alışkanlık hayat tarzı olmalı bu.

öyle vizyonsuz bi insandım ki bütün hayatımı buna göre düzenledim ve tam da 8-5'e upuygun bir işe sahip oldum. servis dahil evden 7.30da çıkıp 19.30da giriyorum.


çalışmadığım zamanlar çok eğlenceli mi bişey yapıyorum? hiç değil. aşağı yukarı cmts evde oturan ezik diye yaftalananlardan biriyim. neyse ki 40 yaşındayım da ezikliğimi yaşımla- evli oluşumla- çolukla çocukla saklarım yine.

daha acı olan ise şu. 12 saat çalışmak değil de çalıştığım şeyin bi ske derman olmamasına üzülüyorum. yani eğer öyle olmasa neden 12 saat çalışıyorum demeyecek kadar maloğlu malım.

minik ışıltılı bi çocuktan beni yaratan karanlığı sorgulasa ya biri.