Bir Sinefilin Kaleminden: Bu Yılın En Çok Merak Edilen Korku Filmi Barbarian'ın İncelemesi

Korku sineması severler tarafından epey beğenilen Zach Cregger imzalı, Eylül'de ABD'de gösterime giren bu filmi korku janrasını iyi bilen birinden okuyalım.
Bir Sinefilin Kaleminden: Bu Yılın En Çok Merak Edilen Korku Filmi Barbarian'ın İncelemesi

bu yılın en çok merak edilen korku filmini sonunda izleyebildim

zach cregger tarafından yönetilen ve kaleme alınan “barbarian”, yönetmenin üçüncü uzun metraj filmi. diğer iki filminden biri çöp niteliğindeyken diğeri de neredeyse hiç bilinmeyen bir film. ancak bu filmle, hatırı sayılır bir hayran kitlesine kavuşacağı kesin. film, 4 milyon dolarlık mütevazı bütçesiyle tüm dünyada yaklaşık 40 milyon dolar hasılat elde etmeyi başardı. şuna emin olabiliriz ki bu filmin ilerleyen zamanlarda devam filmleri de çekilecek. zaten film, muazzam bir potansiyele sahip. yapımcıların filmin konusunu sonuna kadar sömüreceğine eminim.

peki, film gerçekten de bu yılın en iyi korku filmi mi?

buna evet demek henüz çok erken. ancak "barbarian" için bu yılın en iyi korku filmlerinden biri diyebiliriz. gelecek birkaç korku filmine göre listelerde ilk sırada yer alması da sürpriz olmaz. ancak şunu söylemeliyim ki filmin muhteşem bir ilk yarısı var. bu yüzden film hakkında ne kadar az şey bilirseniz filmden daha çok zevk alacağınızı söyleyebilirim. bu anlamda filmin fragmanını da ayrıca alkışlamak lazım. filmle ilgili en ufak bir “spoiler” vermeden merakı üst seviyede tutmayı başarmışlar.

film, hayalet kasaba olarak da bilinen amerika’nın meşhur terk edilmiş (tamamen değil elbette) şehri detroit'te geçiyor. tess, iş görüşmesi için detroit’e gitmiştir ve kalacak yeri internetten bir firmadan ayarlamıştır. terk edilmiş bir mahallenin ortasındaki bir evde tek başına kalmayı hayal ederken evde keith isminde genç bir adamla karşılaşır. şirket ikisine de "yanlışlıkla" aynı evi kiralamıştır. gece yarısı kalacak bir yer bulamayacağını düşünerek ve keith'in de ısrarına yenik düşerek tess evde keith ile kalmaya karar verir. ancak bir kadın olarak hiç tanımadığı bu adama acaba o kadar kolay güvenmeli midir?

Uyarı: Bu noktadan sonrası spoiler içerir.


film, keith’e güvenip güvenmeyeceğimizi merak ettirirken bizi bir anda evin bodrum katındaki gizli mahzen sürprizi ile şoka uğratır. tuvalet kâğıdı almak için indiği bodrum katında kapının üstüne kapanması sonucu kısılı kalan tess, kötü bir şekilde gizlenmiş bir kapıya denk gelir ve bir korku filminde kesinlikle yapılmaması gereken bir şeyi yapar ve bu kapıyı açar. karanlık bir mahzene açılan kapının ardında karşılaştığı ürkünç bir oda ve duvardaki kanlı el izi onu haliyle korkutur ve hızla mahzenden çıkmasına yol açar. şans eseri keith’in de eve gelmesi sonucu tess bodrum katından kurtulur ve akıllıca bir kararla evden ayrılmak için hemen eşyalarını toparlar. ancak keith, tess’in panik halinde karar aldığını düşünerek bir de kendisinin mahzeni görmesini ve ardından evden birlikte ayrılacaklarını söyler. ancak keith gittiği yerden geri dönemez ve çıplak ve oldukça güçlü korkunç bir kadın tarafından feci şekilde öldürülür. ve film, gerilim dolu muhteşem ilk yarısının ardından ikinci yarıya geçiş yapar.

bu sefer aj ile tanışırız. kendisi bir aktördür ve rol alacağı yeni dizisinde rol arkadaşı bir kadına tecavüz etmekle suçlandığından hayatı kararmak üzeredir. kendisi, "kadın başta itiraz etti ama sonradan kendi isteğiyle benle birlikte oldu" diye iddia etse de işin mahkemeye gidebileceği ihtimali ile sahip olduğu evleri satmaya karar verir. çünkü mahkeme masrafları için baya paraya ihtiyacı olacaktır. ancak ne kötü tesadüftür ki satmak için kalmaya geldiği kendi evi, detroit'teki şirket tarafından keith ve tess’e kiralanan evin ta kendisidir. eve girince evde hala birilerinin kaldığını düşünür. çünkü etraf keith ve tess’den kalan eşyalarla doludur. şirketi arayıp kiracıların hala evde olup olmadığı sorsa da yetkili kişi onunla pek ilgilenmez. fakat bodrum kattan gelen sesler sonrası o da kendi evinin bodrum katındaki mahzeni keşfedecektir. fakat aj gördükleri karşısında o an kaçıp yardım istemesi gerekirken tuhaf bir uyanıklıkla bu mahzenin evin metre karesine ekstra bir alan katıp katmayacağını merak eder. çünkü böylelikle evi kendince daha pahalıya satabileceğini düşünmektedir.

eline metresini alıp büyük bir aptallıkla mahzenin boyutunu öğrenmeye çalışır ve karşısına çıkan her yeni kapının ardından da sevinmeden edemez. ancak onu kötü bir sürpriz beklemektedir. memeleri sarkmış korkunç annemiz (matthew patrick davis isimli erkek bir oyuncu tarafından canlandırılmıştır) aj'yi de korkutup tess’in de içinde bulunduğu bir çukura düşmesine yol açar. bu aşamadan sonra film olanlara yine kısa bir ara verip bizleri evin ilk sahibiyle tanıştırır ve bu sayede evde ne olup bittiğini de anlamış oluruz.


1980'lere gider ve evin ilk sahibi frank ile tanışırız. frank, tesisatçı numarası ile gözüne kestirdiği kadınların evine girip banyo pencerelerini açıp bırakıp evden çıkar. muhtemelen sonradan bu pencerelerden girerek bu kadınları kaçırıp kendisinin inşa ettiğini düşündüğümüz derin mahzende bu kadınlara işkence edip tecavüz etmektedir. bunları videoya aldığını da filmin ilerleyen sahnelerinde zaten öğreniriz.

bugüne tekrar döndüğümüzde frank'i artık yaşlanmış ve mahzende kendine ait odasında ölümü beklerken buluruz. filmde gördüğümüz kadın muhtemelen onun çocuklarından biridir ve bu odadan (daha doğrusu babasından) korktuğu da çok açıktır. tess’e yardım etmeye çalışan evsiz adamın da dediği gibi bu yaratık görünümlü kadın, ensest bir ilişkinin ürünüdür. adam, yıllar boyunca hem kaçırdığı kadınlara hem de onlardan doğan kendi çocuklarına sürekli tecavüz etmiştir. hem sosyal hayattan izole karanlık dehlizlerde büyümeleri hem de ensest bir ilişkinin sonucu dünyaya gelmeleri onları o gördüğümüz korkunç kadın benzeri yaratıklara dönüştürmüştür. onlar diye bahsediyorum çünkü o mahzende başkaları da vardı. yine evsiz adamın dediği gibi o kadın içlerinde en az korkulması gereken kişiydi. muhtemelen devam filmlerinde insan eti yiyen daha vahşi "yaratıklarla" da karşılaşabiliriz. o kadın, eline geçen insanları sadece kendi bebeği gibi beslemek isterken diğerlerinin neler yapabileceğini henüz bilmiyoruz. ancak o kanlı kafesler ve mahzenden gelen başka inlemeler hiç de hayra alamet değildi.

peki, frank neden intihar etti? bunun net bir cevabı yok. belki aj "buraya polisler gelecek" dedikten sonra frank yaptığı onca pisliğin ortaya çıkacak olmasından endişelenip zaten bir yatağa bağlı olarak yaşadığı rezil hayatına bir son vermek istemiş olabilir. muhtemelen devam filmlerinde bunun altında yatan asıl sebebi öğrenebileceğiz.

yalnız bu aralar 80'ler amerikan korku sinemasına bir dönüş fark ediyorum. geçenlerde izlediğim terrifier 2 filmi de tam bir 80'ler amerikan korku sinemasına saygı duruşu niteliğindeydi. ancak o film, "barbarian" filmi kadar iyi değildi. "barbarian" filmi de "slasher" türünde filmlerden fırlamış kötü karakteri (bir türlü ölmemesi ve çok güçlü oluşu) ve sonlara doğru kopan kol ve patlayan kafa sahneleri ile 80'lere hem eğlenceli hem de oldukça korkutucu bir dille selamını yollamış.


"barbarian", bir korku başyapıtı değil

ancak bu yıl izlediğim en iyi korku filmlerinden biri. özellikle de filmin ilk yarısını ne kadar övsem yetersiz kalır. diğer taraftan ilginç bir şekilde filmin en zayıf noktası da tam olarak burası. normalde bir korku filmi tansiyonu ara ara artırıp son patlamayı ise final sahnelerine saklar. ancak bu film zirve noktasına ortalarında ulaşıyor ve sonuna doğru çok fazla güç kaybediyor. filmin ortalarındaki o karanlık koridor sahnelerini ve gerilim dolu anları bir düşünün sonra da filmin sonunda o yaratığın zavallı evsiz adamın kolunu koparıp bu kopmuş kolla adamı öldürdüğü sahneyi bir karşılaştırın. evet, film gayet eğlenceli bir korku filmiydi ama sonlara doğru artık iyice işi geyiğe vurdu ve bence bu sonu yüzünden de bir tık güç kaybetti.

bu arada son sahnede aj'nin tess'i aşağı ittikten sonra "özür dilerim bir anda oldu, elimden kayıp düştün" şeklinde kıvırmalarından da anlıyoruz ki aj, gerçekten rol arkadaşına tecavüz etmiş. bu belirsizliği de o sahneyle çözmüş olduk. ancak en büyük belirsizlik çözüme kavuşmuş değil. acaba şirket evin gizli alt katında neler yaşandığının farkında mı? şirketin umursamaz tavırları ve aynı eve birkaç kişiyi yollaması bu işin içinde onların da parmağının olduğunu az çok gösteriyor aslında. fakat bu sorunun net bir cevabını devam filmlerinde öğrenecekmişiz gibi duruyor.

Spoiler bitti.

"barbarian", korku türüne damga buracak bir film değil ama 80'ler korku sinemasına sergilediği saygı duruşları ve özellikle de muazzam denebilecek ilk yarısı sayesinde bu yılın en iyi korku filmlerinden biri olmayı başarıyor. ayrıca, bize birkaç devam filmini izleyeceğimiz bir korku evreni hediye ettiği için de şimdiden yönetmen ve senarist zach cregger'e teşekkürü bir borç biliriz.

yazımın ilk hali